Sayfalar

10 Şubat 2023 Cuma

DÜNYA BAŞIMIZA YIKILDI

 

                                           DÜNYA BAŞIMIZA YAKILDI

         

                              

  Eski insanlar, sanki bu gezegenin dışından gelmişler gibi bildik her türlü deneyimi, acıyı; söze, destanlara, masallara, mitlere kazımışlardı.

  Acılarını anlatmak, tam manasıyla ruhsal sıkıntısını boşaltmak için; “ Dünyam başıma yakıldı” derlerdi.

   Ah bir önemseyip, eski insanların ilkel dediğimiz düşüncelerini arşivlere, akademik ellere aktarıp anlatabilseydik daha ilk yaşlardaki evlatlarımıza! Çıkar mıydı içlerinden daha sonra insanların dünyalarını başlarına yıkacak yapı ustaları?

    Hepsi birer Sinan olma peşinde koşmaz, gezinmez miydi; huzurun sonsuza akan neşesi içinde…

  ABD’nin bir eyaletinde her yıl yapılan at yarışları yöre insanları için çok sağlam gelenek haline gelmiş. Tek kişilik iki tekerlekli yarış aracı, dört at tarafından çekiliyor. Hızı ve riski çok fazla olan yarışlarda yaşlı kadın oğlu ile damadını kaybetmiş.

   Ölümün acısı çok keskin çok tarifsiz bir anda bir demeç vermiş. Televizyon muhabiri soruyor yaşlı kadına:

—Bu yarışlarda iki evladınızı kaybetmişsiniz. Buna rağmen, torununuzu da bu yarışlar için hazırlıyorsunuz! Bu nasıl bir duygu?

  Yaşlı kadın tarihsel cevabı veriyor:

—Bizlerin geleneğidir bu riskli yarışlar. İyi günlerimiz, neşeli zamanlarımız çok oldu. Kayıplarımız için her Pazar günü mezarlığa gidip onları ziyaret ediyoruz. Çiçeklerimizi ve dualarımızı bırakıyoruz.

   Yaşlı kadının bakış açısı böyle; tıbbi ilaç gibi… Birkaç ölüm, birkaç acı, kayıp için böyle düşünmek mümkün fakat binlerce insanımız birkaç dakikada ölmüşse, kalanların da dünyaları başlarına yıkılmışsa, nasıl bir teselli bulmak, aramak lazım?   

   Şairin tanımladığı “Büyük İnsanlık “acaba daha kaç acıdan beslenecek? Özellikle doğal hayatı takip eden, doğal yaşamın her zerresine büyük emek harcayan bilim insanları, nesli tükenen hayvanları geri döndürmek için muhteşem önlemler alıyor ve insanüstü sevinç yaşıyorlar.

   Görünen o ki, gezegende insanlarımız çok fazla. Neden mi? Kıymet bilip, canları yaşatmak için her türlü mimari, mühendislik önlemi almakta geç kalıyoruz…

   Anton Çehov Kara Keşiş isimli eseri için; “ Kara Keşiş, tıbbi öyküdür.” Diye not düşüyor. Neyi anlatır bu öykü?

  İnsanın sonsuz yaşamı algılaması için yüksek erdemi saf ve duru insan karakterlerini, biz insanları parlak bir geleceğin beklediğini Kara Keşiş öyküsündeki karakterin ağzından müjdeliyor. Bu ne demektir? En acılı, en umutsuz zamanlarda bile sonsuzun olduğunu ve bu sonsuzlukta her daim var olacağımızın kanıtını anlatıyor. Kısacası yüce amaçlar ve onlara hizmet edeceklerden söz ediyor.

    Bütün bunların yanında bu yıkımları, korkunç trajediyi ölen ve yaralanan insanlar… Niçin öldüler? Ölmeye bilirler miydi? Onların ölümleri, o duru bakışları, aynı zamanda kadim bir kırılma kayıp mıdır? Tıpkı efsanelerde anlatan kayıp kentler, uygarlıklar gibi bir daha geri gelmeyecekler mi?

   Sanıyorum imdadımıza yine bilim, sanat, edebiyat ve inşaat bilimiyle birlikte yönettikleri ülkelerin kaderini etkileyen siyasetçiler belirleyecektir…

 Güven SERİN 

  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder