OSMAN YÜNCÜLER:
Öteden beri sezgilerin değerli olduğunu gözlemliyorum. Günlerden Cumartesi ve ben bir sürü seçenek içinden gideceğim, birkaç saat geçireceğim mekânları-yerleri gözden geçiriyordum atölyede.
Öyle de yaptım. Kahve henüz bitmişti. Kulaklıkları takıp, müziğin, ezgilerin, ritmin eşliğinde denizle birlikte yüzen yelkencileri ve ufku izliyorken genç bir kadın ( Zeynep Yüncüler ) ve yaşı sekseni çoktan aşmış, genç yüzlü bir ihtiyar deli kanlı; Osman Yüncüler geldiler. Benim oturmuş olduğum bankta bir kişilik, yan tarafta bir başka kadının oturduğu bankta da bir kişilik yer vardı. Kızı Zeynep, diğer banka, Osman Yüncüler de eski insanların zarif yaklaşımıyla; “ Oturabilir miyim?” diyerek benim yanıma oturdu.
O sırada, müziğin erdemi, kılcal damarlarımı dahi sarmıştı. Yüzü, bir çocuk, yüzü bir aydınlık olan Osman Yüncüler ve kızının henüz isimlerini, kim olduklarını dahi bilmiyordum. Ama merak edecek durumda da değildim. Sanki çalan müziğin büyüsüne, arabesk tınıların özlemiş olduğum geçmişine iyice dalmıştım.
Öyle de oldu. Osman Yüncüler, nesli tükenmiş gibi görünen canlıların en başında geliyor. Bakışı, duruşu centilmenlik, sevecenlik, şefkat şöleni yapıyor. İnanarak, hissederek, yaşamı görev bilinci içinde kabul edenlerden… Sıklıkla arkadaki büyük, korkunç ve kötü görünen apartmanların olduğu yere bakıp;
İşte o zaman anladım ki yaşadığım şehirde yazmanın, otel gibi tercih etmeyip, benimsediğim kentimin bir sahibi de bendim. Başladım bildiklerimi Osman Yüncüler’e tane tane, sırasıyla aktarmaya;
—Hemen arkada Çalıkışu Konağı varmış! Deyince heyecanla sohbete karıştı Osman Yüncüler. Oturduğu mahalleyi tarif edince;
—Eskiden oraya Sandalcı Mahallesi derlermiş. Bir de bir uçak düşmüş sizin mahalleye. Hatırlıyor musun?
Ben de şaşırmıştım böyle bir yüzün,1935 doğumlu bir insanın ruhu kadar bedenini de bakmış oluşuna. Peştemalcı Caddesi üzerinde 45 yıllık esnaflık yapmış! Gel de saygı duyma? Gel de elini öpme?
Peştemalcı Caddesi anılarını konuşurken yine şaşırttım onu;
—Kurtiş’in kahvehanesi ve Oteli vardı oralarda bilir misin? Biraz ötelerinde Şirin kardeşlerin ( Mesut, Metin, Necdet) dükkânları… Otel sahibi Hasan Ağayı, daha birçok ismi birlikte andık. Ve tekrar hayretle yüzüme baktı; bütün bunları nerede biliyordum?
Habertrak Gazetesi köşe yazarlığı yaptığımı ve yaşadığım şehrin, benden önce yaşamış insanlarıyla çok fazla sohbet ettiğimden dolayı bildiğimi öğrenince rahatladı. Ve ayrılık vakti geldiğinde, en az 45 yıl büyük bir ciddiyet içinde yapmış olduğu işi-görevi gibi;
—Eve geç kalmayalım, hanım merak eder! Sözleri, yalı bölgesi dediğim çınar ağaçları altına yayıldı. Elini sıktım usulca. O da öyle, bir daha buluşma umutları, ümitleriyle ayrıldık bir birimizden; kuşak çatışması değil, kuşak hasreti çekmiş olmanın erdemleri içinde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder