İnternet
YAPMA
ETME BE HÜSEYİN ABİ!
Hüseyin ağabeyi kaç
yıldır tanıyorum diye kaba bir hesap yaptım. Neredeyse otuz yıl… Eskiden daha
fazla gelir, daha derin sohbetlere girerdik. Son yıllarda yılda bir kez geliyor
atölyeme. Kulaklarında biraz duyu kaybı olunca zaten gür olan sesi daha da
gürleştiği için Hüseyin ağabey ile konuşmamızı yoldan geçenler bile duyuyordur…
Hüseyin ağabey
buranın; Tekirdağ insanlarından... İyi çalışıp da emeğini, sermayesini çok iyi değerlendirenlerden,
takdir edilecek birisi. Dört katlı kışlığı, dört katlı yazlığı, filanca yerdeki
dükkânları, emekli maaşıyla birlikte büyütmüş olduğu, iş-güç sahibi yapıp
evlendirdiği çocukları, etrafını kuşatan torunlarıyla örnek bir insan…
Hüseyin ağabey yılda
bir yanıma uğrama hakkı adına gelip de bir saat kadar kaldı. Seksene yaklaşmış
yaşının yanında yüzüne dikkatlice baktığımda bir tek kırışık, sarkma göremedim.
Laf aramızda “nazar değmesin” diyerek Hüseyin ağabey ile aramızda geçen
sohbetin “biz halleri” ne dokunmak, bu sofranın herkese açık olduğunu anlatmak
için yapıyorum bu çalışmayı.
Seksen milyon
insanımızı iyice araştırsak, harcı-borcu olmayıp da Hüseyin ağabey gibi kaç
kişi olduğunu bilmek istesek; nüfusumuzun çoğunluğu karşısında azınlık kalacaktır
Hüseyin ağabeyler…
Fakat Hüseyin
ağabeyin yaşı seksene yaklaşmış olsa, ununu eleyip, eleğini asmış olsa bile
edinmek istediği malın, mülkün aşkı sona ermemiş. Ne acı bir tesellidir “ şunu
da alayım, bunu da kaçırmayayım” düşünceleri içinde en değerli, demli, leziz
zamanların keyfini, muhteşem huzurunu sürememek…
Hüseyin ağabey, onun
bilmem neredeki arsasına yakın bir arsayı almış ama bir başka yerdeki arsayı alamamış.
Buna çok üzülmüş… Diğer arsayı almak için eşi ile biriktirmiş oldukları bilezikleri
bozdur muşlar. Bunu anlatırken Hüseyin ağabey, gözleri çocuk parlaklığında
sevinç uçuşmaları içindeydi.
Ama dedi; “
çocuklara söylemedik bilezik bozdurduğu muzu! Sağdan, soldan borç aldık da öyle
aldık dedik.”
—Niçin söylemediniz Hüseyin ağabey?
—Bizde fazla para olduğunu düşünürler de rahat bırakmazlar
bizi!
Oradan buradan
konuşurken Hüseyin ağabeyin evine kalorifer döşemediği konuya geldik. Yenge
hanım; “ Yeter artık uğraştırdığın beni! Kurtar bu soba yakmaktan beni!”
diyormuş demesine ama Hüseyin ağabey kalorifer döşemenin maliyetlerinden söz
ediyor; yüksek, gür sesiyle, büyük laflarla savunuyor almayışını, kalorifer döşenmemesi...
—Hüseyin ağabey, dedim bu kadar güzel bir yaştasınız. Harika
yatırımlar yapmışsın. Çocuklarına birer kışlık, birer de yazlık vermişsin.
Emekli olmuş, kira gelirlerine kavuşmuşsun; kendinize bu kadar eziyet niçin?
Boynunu büktü, yüzünü kaçırdı Hüseyin ağabey. Verecek cevap bulamadı…
Hüseyin ağabey, ilk
önce seni, eşini kutluyorum. Sağlığınız, yani kendi kendinize yetecek derece
sağlıklı oluşunuz ve çocuklarınızı iş-güç sahibi yapmakla kalmayıp, birçok
insanın bir ömür çalışıp da alamayacağı serveti vermişsin. Ama artık kendi
yaşamınız için biraz gezseniz, dolaşsanız, seyahat edip farklı yerleri,
insanları tanısanız iyi olmaz mı?
—Yengen de öyle söylüyor!
—Peki, sen neyi bekliyorsun? Yine boynunu büktü. O koca
Hüseyin ağabey, o gür sesli insan, sanki sesini yuttu.
—Hüseyin ağabey, çocukların için bu kadar fedakârlık yapmışsın.
Halen de onlara yardım ediyorsun! Sana hiç teşekkür ettiler mi?
—Hiç etmedikleri gibi, küçük olan her fırsatta eleştiriyor,
sinirli hareketlerde bulunuyor.
Ne demeli bilemedim…
Tanıdık, bildik fedakârlıklar; kupkuru; anayı, babayı ‘kurban’ eden, ettiğini
bilmeyen bir sürü güzel çocuk, değerli mirasçı; anneyi ve babayı hürriyetine
kavuşturmak için “Hadi” diyemiyor.
Ben dedim; yılda bir
kez atölyeme gelen Hüseyin ağabeye“ Yapma, etme be Hüseyin ağabey! Sana ait, size kalan şu
güzelim günlerin tadını çıkartın doya doya”
Duymadı Hüseyin
ağabey; o kaçırdığı, ona çok yakın, onun hakkı olan arsayı düşünerek ayrıldı
atölyeden ve karıştı diğer benzer veya benzemez Hüseyin ağabeylerin olduğu
caddenin kalabalıklarına…
Güven SERİN
Ah, ah . Üç arsa beş ev peşine harcanıp bir an bile tadı çıkartılmayan hayatlar insanı hüzünlendiriyor.
YanıtlaSil
YanıtlaSilHepsi edebi dünyanın besinleri gibi bir şey;sanırım,gen havuzu,farklılıkları sürekli destekliyor.Değişim,dönüşüm denen mucize,tercihlerle belirleniyor ve o rüya yaşam,yine tercihler ile denge ve uyum içerisinde alemler içerisinde yüzüyor...Teşekkürler...