İnternet; Cihat Aşkın....
FAZIL SAY’IN HATIRA DEFTERİNDEN
Kendine özgü yaşayan,
üreten her insanın öyküsü değerlidir. Kaleme alınıp diğer insanlara kucak açmalıdır.
Son yıllarda, okumak üzerine evirilmem, biyografik çalışmalar ve anıları anlatan
sanatçı ve edebiyatçı eserlerine yönelen merakım iyice arttı.
Şehrimizin bir başka
sanatçısı Öksel Demir’in telefonla başlattığımız Ahmet Say dostluğu, bunun
ardından Ahmet Say’ın kendi ve oğlu Fazıl Say’ın yazmış olduğu kitapları
göndermesiyle bu alandaki açlığımın da sızıları ortaya çıktı.
Ahmet Say’ın
kitabındaki denizleri görünce şaşmamak, şaşırmamak olmaz… Tıpkı şehrimizin
onuru olan Öksel demir’in şiir ve anılarının eserlerindeki tat, tuz, mineraller
gibi ne çok ihtiyacım varmış meğer…
Gelelim tüm dünyayı gezen,
inanılmaz bir erdem biriktirip okuyan, sadece müzik ile yatıp kalkmayıp
inanılmaz bir edebi, felsefi bilgiye sahip olan Fazıl Say’ın ortaya çıkarttığı esere.
Çok açık söylemeliyim; Fazıl Say’ın eserinin her sayfasında kendi cehaletimle
yüzleştim…
Kitabı ikinciye
okuyorum okumasına ama aldığım notların âdeti onlarca, yüzlerce sayıya ulaştı.
Bu ne demektir? Sanatçının işaret ettiği konular-anılar; yaşama ait besinler,
günlük yaşamda paçayı kurtaralım derken ne büyük coşkuları, başarıları,
çalışmaları kaçırdığımızın-kaçırdığımın da kanıtıdır bu eserle yüzleşmem…
Atölyeme gelir
gelmez notlarıma gelişi güzel baktım. Kitabın 170.sayfasına dikkat çekmişim.
Fazıl Say’ın küçük başlıkla tanıttığı;
“ Kemanın aile babası: Cihat AŞKIN”
Ne hazindir ki dostlar; Cihat Aşkın
neredeyse benimle yaşıt, bu dünyada yarım yüzyıldır birlikte yaşıyoruz ama onun
sınırları zorlayan kemanı, aldığı yol, başarıları, bir kez olsun benim dünyama dokunmadı.
Neden? Güya kendi paçamızı kurtaracağız…
Hani meşhur ve çok
parlak sözler vardır; bir parça TİCARET kokar; “ Ölmeden önce bilmem kaç ülke gezmeli!
Ölmeden önce bilmem kaç şey yapılmalı!” diye… Oysa bizlerin ticaret kokan
sloganlara ihtiyacımız yok; katiyen… Büyük laflara, büyük harcamalara da! Bugünkü
teknolojiyi; nimetler zinciri görüp, nitelikli arayışlara bir başlayabilsek! (
…)
Şu bir gerçektir ki,
bunca yıllık amatör dünyamın edebi yolculuğu, yazın dünyasının binlerce
çalışması- düşüncesi; insan kendi kendine emek harcamadığı sürece, her daim
kazanırken dahi kaybedecektir. Tam da mutlu olduğum dediği, bilmem ne kadar mala,
mülke, unvana eriştiği anda; “ bir şeyler eksik” olacaktır… Nedir o şeyler? Edebi,
sosyolojik altyapı… Parayla değil emekle, merakla ve akıl süzgeciyle alınan,
yaşam hanemize eklenen o görünmez büyük nimet ve sonsuz şey…
Gelelim Fazıl Say’ın
eserinde 170.sayfasında söz ettiği Büyük Kemancı Cihat Aşkın’a; Fazıl Cihat
Aşkın’ı 16 yaşında Ankara’da ilk konserinde tanımış. O gün bugün bu sanatçının
arkadaşı ve hayranı…
Fazıl Say’ın
yüzlerce konseri, binlerce deneyimi, kulağının, besteciliğinin becerisi
düşünülünce beğenisini kazanmış sanatçıyı tanımak istedim. Kim bilir kaç kez,
bildik o şarkı; Selanik türküsü…
Cihat Aşkın’ın kemanı, Erkan Uğur’un gitarı;
belki de karanlığı aydınlatan birkaç mum eşliğinde, elinizden kaçırdığınızı
sandığınız bir başka dünyanın tınıları saracaktır bedeninizden önce ruhunuzu…
Bir deryadır dünya;
küçüldüğünü sandığımız, erişilmez bir SONSUZLUK içindedir. Herhangi alanda
arayışınız varsa o alanda; ister müzik, ister edebi, ister uzay çalışmaları;
kapılıp gitmemek mümkün değil; olmasaydı, yaşamın kısır gerginlikleri,
kargaşaları, kim bilir kaç insan bu okyanuslarda, başka başka hünerlerle
doğacaklardı kendi adacıklarından yeryüzü şenliğine ait bir filozof, sanatçı,
yazar, şair gibi…
Güven SERİN