GEMİCİ HİKÂYESİ
Limanın loş
ışıkları, iğde ağaçlarına düşen şehrin ışık yansımaları eşliğinde dinliyorum
uluslar arası denizlerde, büyük gemilerde çalışan gemiciyi. Neredeyse gitmediği
ülke, çalıştığı geminin uğramadığı liman kalmamış…
Bizim gemici ( Gemi
çalışanı ) Firmasının salgın ( Covid–19) yüzünden çalışamaması nedeniyle epey
zamandır işsiz. Zamanında bolca kazanıp bolca tutmuş olduğu için durumundan pek
şikâyeti yok. Laf dünyadan, yaşamdan, yaşamaktan açılınca en çok bilen o dersiniz.
Bir meddah gibi söze girer, sahnede olduğunu hisseder, birden onun laf deryası
içinde seyreden, dinleyen olursunuz.
Neredeyse bütün
dünyayı dolaşmış bizin denizci hazır işe gitmiyorum, okyanuslara açılmadım,
ailemi alayım bir Ege turuna çıkayım, diyerek çocukları ve eşini arabaya
bindirdiği gibi yollara düşmüş. Neredeyse on saat direksiyon kullanarak gitmiş
olduğu yolun sonunda gittikleri yerdeki otelin kişi başı fiyatını çok bulan
dünyayı gezmiş ve her konuda fikri olan denizcimiz, gittiği yerde; hiçbir otele
uğramadan yemişler, içmişler tekrar yorgun-argın geri dönmüşler.
İşin en ilginç yanı
burada başlıyor; dünyayı gezmiş gemicimiz, dünyayı gezerken çalıştığı gemiden
dolarla maaş alan sevgili denizcimiz, otele para vermediği için nasıl kar
ettiğini allı-ballı bir şekilde anlatıyor.
Peki, ama “ Yorulmadın
mı hiç? “ , “ Yorulmaz olur muyum, sürekli direksiyonda olan bendim. Ama nasıl
da kar ettim; otele o parayı vermedim ya! “
Ne desem yetmez! Bu
şehrin; şehir tiyatrosu, operası, halk plajları, eğlence mekânları; kısacısı
halkın kendisi kentli gibi şehrine, sahiline, gecesine inmediği, kütüphaneler
evlere taşınmadığı sürece; tüm dünyayı gezsek, nice okyanusları geçsek; bir
derede boğulmak; buna denir. Kısır çelişkiler içinde nice bilgiçlerin varlığını
geride bırakıp, dokunamadığı gibi dokunamadan çekip gideriz bir yudumluk yaşam
hakkı olan bu güzel dünyadan…
Bu adam, yani gemici gibileri hayattan okkalı bir şekilde ders almamızı sağlıyorlar aslında. Oturup düşünsek, en absürd karakterlerle kurmaca bir öykü yazsam diye debelensek yine de hayal bile edemeyiz böylelerinin gerçeklerini, övündükleri bilgiçliklerini aktarırken verdikleri "tam tersi" hayat derslerini:) Rastlayınca bırakmamalı, sonuna kadar dinlemeli bunları. Hem de hiç yorum yapmadan, akıl vermeye kalkmadan. (Akıl almayı hiç sevmezler ki zaten.) Benzer hikâyeler bende de pek çoktur. Gülümseyerek okudum o yüzden. Kaleminize sağlık Güven Bey...
YanıtlaSiloooo nerdeyse bedavaya tatil yapmış :)
YanıtlaSilFazlasıyla bedava Deep:)) Bir gurur,bir mutluluk,bir soylu kurnazlık; sorma:))
YanıtlaSilTeşekkürler Zeuğma; katiyen sevmezler akıl almayı; hatta öneriyi bile; seyirci koltuğuna,dinleyici sabrına tutunup,tadını çıkartmalı tiyatronun; bir görmeliydin; mutluluk,ne yüce şey,tartısız,kuralsız,denetimsiz olunca:))
YanıtlaSil