ORMANLARIN KUYTU
KÖŞESİNDE YAŞAYAN CANLILAR
Ormanlar yaşam doludur. Üstelik ormanın altı da,
üstü de canlı yaşamından hakkını almış, milyonlarca yıldır bu hakka karşı
minnetle ormana hizmet ederler; kavramları icat etmemiş hayvanlar ve diğer
canlılar.
Orman bir okyanussa
küçük bir koruluk ise güzel bir pınar, nehirdir. Bilim insanlarının anlatımıyla
yaşlı büyük bir ağacın bir yıl içerisinde kırk ton karbondioksit veya tozu yok etmesi;
bu sıra dışı yeşilliğin yaşam için ne büyük öneme sahip olduğunu görürüz.
Ormanların,
özellikle kadim ormanların kuytu köşeleri, sessizliğin en damıtılmış olanlarını
saklarlar. Derinliklerindeki canlıların sese olan duyarlılığı, aynı zamanda
yaşam dilidir. Sessizliğin içerisinden çıkacak bir sesin, can yoldaşı mı yoksa
bir can alıcı mı olduğunu sessizliğin içinden gelecek seslerle anlarlar. Bu
sessizliği bozan orman horozu, dişileri kur yapmanın içgüdüsel nesil aktarımı peşinde,
bir anlığına kendi dansını, operasını gösterime sunar. Tıpkı, erkek cennet kuşu
gibi; sıradanlığın çok ötesinde bir sahne; üstelik evrimin milyonlarca yıldır
hazırlayın da fırsat verdiği canlıları çoğumuz tanımadan ölüp gideriz. Ormanı;
ya yağmalanacak, ya da yakacak olarak görür, onun içinde barındırdığı evrenden
haberimiz bile olmaz.
Bizlerin her ne
kadar haberi olmasa da, düşünürlerin, bilim insanların çok şeyden haberleri vardır.
Uygar dünyanın kalbi, bu insanların sunumlarıyla zenginleşir ve onarılır. Bir
filozof dinlenmek için çıkmış olduğu taş kuleden, tüm zamanların bonkör sahibi
gibi konuşur; usul usul;
“ Dünyanın birden düzeleceği yoktur. Bir anda dertten kurtulmak,
iyileşmek anlamına gelmez. Bir çiçekle bahar olmaz.” , “Sürekli yavaştır doğanın devinimi. Bir anda
oluveren değişimler doğaya aykırıdır.”
Ne çok şey söylerler
düşünürler. Bir anda olup bitmiş veya slogan olsun diye değil; bir ömrün ve
geçmiş ömürlerin imbiğinden çıkan bir damlanın sözcükleridir bütün bu olup bitenler.
Ormanların sessiz kuytu köşelerinde, bu tür gizemler vardır. Nadide, daha ismi
bile bilinmeyen bir çiçek veya bir kuş, bir böcek, bir kelebek…
Bordeaux’da oturduğu
taş şatonun kulesinde, bir düşünür, insanın kendi buluşu olan zamana birkaç
avuç sözcük saçar;
“ Rahat davranma ve olayların etkisinden ezilmeme güçlü ve
cömert bir ruhtaki en onurlu ve ona en çok uyan niteliktedir.”
Birden bütün orman sessizleşir;
erkek cennet kuşu susar. Orman horozu da öyle; yaşam, sessizliğin içinde kaybolur;
koyu, serin ve nemli bir sessizlik…
Güven SERİN
Ormanların kuytu köşelerinde kim bilir daha nice kuşlar, horozlar, çiçekler, böcekler var. Orman horozu olduğunu şimdi öğrendim mesela. Orman demek cennet demek bence Pek çok ülkede en kalabalık kentlerin ortasında gür ağaçlarla bezeli parklar, koruluklar var halk nefes alsın, huzurla dolsun diye. Yurdumuzun talan edilen ormanları nasıl da içini yakar insanın. Kazdağları'ndaki çalışmalar sırasında karacaların ormanlık alandan kaçıp anayolda koşuşturmaları ne hüzün vericiydi:(
YanıtlaSilOrmanda geçen filmler bile ayrı güzeldir. Sizin yazınız da öyle olmuş. Koruluklardaki hüzmelerden süzülen sözcüklerle bezeli gibi ve birazcık da gizemli. Kaleminize sağlık Güven Bey.
YanıtlaSilÇok haklısınız Zeugma; ormanlarda daha kim bilir ne çok çeşitler vardır; Cennetten öte bir yer orman; gizemi,düşleri,sesleri ve sessizliğiyle...Teşekkürler Zeugma..