İNSAN
NEDİR ŞİMDİ BİLDİM
Zordur insanın
“İnsanlık” zanaati… Zordur bu zanaat-tan diğerine “Sanat” tarafına ulaşmak…
Hepimizin zaafları, kalıplaşmış alışkanlıkları “Delikanlı” (!) karakteri
dururken bildiğimizi okuruz pişmanlığın binini yaşarken…
Bir türlü hak
ettiği önemi görmeyen “Edebiyat”,”Tiyatro”, “ Opera” kavgalarımızın da yakın
zamanda bitmeyeceğinin kabalığıyla yaşam süreçlerini, elimizdeki bir yudum
“Yaşam Hakkını” boşa akan sular gibi tüketiyoruz; yaşamın gözlerinin içine, göz
bebeklerine baka baka…
Bir şiir, bir edebi eser,
tiyatro, opera, destan hiç umulmadık etkiyi yapar.”Hazırlık tamam” der, bedeni
ve ruhu oluşturan milyar sayıdaki hücrelere. İnsanı, insanlığa belki bir parça
yaklaştıracak uyarıların akıl ve gönül yoluyla vücuda yayılması sağlıklı bir
inanç ve inanma içinde olur. İlahi inanç da böyle bir şeydir; yürek ve akılla
yaklaşıldığı an; merhametin, şefkatin, nezaketin, hoşgörünün yüceliğiyle dolar
taşarsınız…
Yahya Kemal Beyatlı,
belki de tüm zamanlara kalacak bir hatırlatma, belki bir rica da bulunuyor “Sonbahar” şiiriyle:
“ Fâni ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, perişan olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
Günler hazinleşir, geçeler uhrevileşir;
Eskilerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.”
Bu çalışmanın
merkezinde olan edebi dünyanın derinliğini hiçbir mühendis ölçemez. Hasan Hali
Yücel’in Bakanlığı sırasında Türk okuruna, ruhlarımızın biraz daha insanı
anlamasına katkı verecek: Dünya Klasiklerinden birkaç yazar, âlim veya şair tanımak,
onları anlamak bile “ Şimdi Bilmek”
adına insanı, bir esinti, tatlı bir huzur yakalamak mümkündür.
Bu klasiklerin en
önemli yazarlardan birisidir Honore De Balzac. Sözcüklerdeki insanüstü gezinti,
birkaç dakika içinde öfke, gözyaşı, hoşgörü yaşamanıza, ruhunuzu hissetmenize,
kaypaklaşan, düzene uymaya çalışan insan halinize çeki düzen vermek için tekrar
bir şans verir.
Balzac’ın MUTLAK
PEŞİNDE romanındaki baş karakter Balthazar’a duyacağınız öfkenin haddi hesabı olmayacaktır.
Aynı zamanda saygının, edebi uyarının ilahi bir güce dönüşüp yakınınıza kadar
gelişinin ayrıcalığı 210 sayfalık kitabın içinde duruyordur. İnsanlığın durduğu
sürece duracak yapıtlardır bunlar…
Balthazar gibi nice
insanımız vardır kadim ülkemizde, uçsuz bucaksız hikâyeleri olan diyarlarımızda.
Yiyip bitirirler yaşamları, malları, mülkleri ve neşeleri. Hiçbirisini anlatacak
değerli bir edebi düşünce olmayınca, bir hiçliğin kara deliğine uçup giderler;
lanetlenerek veya çok çabuk unutularak…
“Şan, şöhret
ölülerin güneşidir; yaşarken her büyük adam gibi sen de mutsuz olacaksın,
çocuklarının parasını yiyip bitireceksin.” Bu eserin sayfalarında okumaktan öte
bir şey bulmak için gezinip, oraya; size ait olanı almaya geldiyseniz; Bir kadın,
bir erkek ve bir kız bulacaksınız. Onların karakterlerinde, felsefelerinde tüm
insanlığın ihtiyacı olan mirası kendi mirasınıza katmanıza; onur duyarak izin
vereceklerdir…
“İnsan, insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerdi
Ben can nedir şimdi bildim.”
Muhyiddin Abdal’ın şiiri, Fazıl Say’ın bestesi; insanı bir
başka şekilde arayanların sesleri yayılıyor tüm kâinata, insana ait kavgaları
bitirmiş bir halde, ağırlıksız olmanın huzuru içinde…
İnsanı irdelerken işin ''sanat'' yönü bambaşka tabii. Şair ve yazar dokunuşlarıyla, bir bestecinin müziğindeki tınılarla insanı özümsemek aynı zamanda ufkumuzu da açmak demek. İnsanı ararken bir başka şekilde bulmak, ağırlıkları atıp huzura ermek. En çok aşk ve ölüm olgusuna değinilmiş olsa gerek. Öğretilerinde pek çok kaygıyı bitiren, ölüm korkusunu bile yok eden Mevlâna ve tasavvuf da ilaç gibidir adeta. İnsan nedir? Çok yerinde örneklerle bezeli, düşündüren, güzel bir yazı. Elinize sağlık Güven Bey.
YanıtlaSil
YanıtlaSilÇok teşekkürler Zeugma;kültürel değerler,ölümlü zamanın ölümsüz algısı için her daim huzurlu bir umut olmuş,olmaya devam ediyor...