" Aydınlar ahh en yakınındakine bile uzak duran
aydınlar.Her devinime anlaşılmaz bir homurtuyla
karşı çıkan aydınlar."
BENİ AFFEDİN!
-------------------------
Bir şair, destansı
düşüncelere erişme gücü, iradesi varken, yaşamın içinde kalmak isteyenlerin
olmazsa olmazı olan yaşama veda ederken; böyle bir ayrılık notunu niçin yazsın?
Bir af dileyiş; o büyük ayrılık zamanı dahi; nezaketin ruhuna dokunmak, ayrı
bir ibretsel felsefe ve trajik bir oyun değil midir?
Bir iz sürücü gibi
izini sürmek, son vedasını, notunu yazdığı yere; İstiklal Caddesi; başağa Sokak
13 numaraya gitmeyi hissettim. Ne bulacağım gittiğim o yerde?
Tamamlanmamış göçün
hikâyesini mi? Yitirilmiş insanların manevi kırıntılarını; bir saygı gereği; af
dileyen, içinde insan sevgisini yitirmeyen insanın yıllar önce, büyük kararı
verdiği yerde; bir anıtsal duruşu; ona yazılacak bir ağıt, bir şiir, küçük bir
sesleniş cümlesinin okunuşunu tekrarlamak mı?
Soysal Ekinci;
yitirdiğimiz, ölüme kendi elleriyle giderken dahi, sevdiklerinden özür dileyen
bir insanın edebiyata, insanlık uzamına, ebedi bir yolculuk başlatmış sanat
insanı…
Bizler; henüz
yaşamdan ayrılmamış olanlar; af dileyen bu insanların manevi ve maddi
kişiliklerini, felsefelerini, sanat ve sosyal anlayışlarını yaşatmak için ne
kadar duyarlıyız?
Bir acıma, ayrı bir
tamamlanma veya yaşamın kayrılmış tarafında kalmanın kurnaz bir tebessümü; hiçbir
zaman sanatın erişmek istediği olan uzama; yani, sevginin, dönüşümün,
birleşimin hedefine ulaşamayacak…
Yaşama tutuma ve
ondan vazgeçme iradesi; sadece psikologların, sosyologların verecekleri
cevaplarla anlatılamayacak kadar özel, ince titreşimlerin tellerinin insan
kulağı ile duyulamayacak kadar uzak bir derinlikten gelirler; çığlık çığlığa
veya evrimsel dönüşüme yazgılı bir coşku ateşi içinde…
Tıpkı Sergei Yesenin
gibi; “ Elveda dostum elveda/Elveda sevgili dostum elveda/Sen kökleri içimde
uzanan/Ayrılık yazılmış alnımıza/İleride yine karşılaşırız inan/Ölmek yeni bir
şey değildir bu dünyada/Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek.”
Kaan İnce gibi “ Ve
ben güzün ağlayacağım/Sulara çekileceğim dönerken balıkçılar”
Ve Soysal Ekinci,
her sanatçının doğma hali notunu düşer, ölürken doğmanın evrensel erdemi ve
ödülü gibi; “ Aydınlar ahh en yakınındakine bile uzak duran aydınlar/Her
devinime anlaşılmaz bir homurtuyla karşı çıkan aydınlar”
Kitapsız olmaz...
YanıtlaSil:)
Ben de beklerim blog'uma, sevgiler... :)
YanıtlaSilTeşekkürler;sağ olasın;ekledim sayfanı takip edeceğim...
aman aman ne çektiysek bu aydınlardan çekiyoz :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilEvet,durduk yerde içimizi burkuyorlar;yaşamın salıncağına kurulmak varken;sallanıp durmak duruyorken yaşlı bir çınarın büyük dalına kurulan salıncağın,kaba etlerini kesen iplerini saymazsak Deep...