GÜVERCİN YAVRULARI
--------------------------------------
Apartmanımızın
boşluğuna dadanmış, orayı kim bilir kaç nesil yuva saymış güvercinlerin hiç
bitmeyen türkülerini, dışkılarının yağmurlu zamanlarda ki ağır kokularını
yaşamımızın bir parçası yapmaz zorunda kaldık…
Ne yaptık, ne ettik
onları apartman boşluğundan bir türlü kovamadık. Eskiden, belki de evcil olan
bu hayvanlar, şimdi yabanıl bir direniş, başarı gösteriyorlar. Sonunda savaşı
onlar kazandı. Apartman boşluğu, analarının, babalarının, dedelerinin tapulu
malıymış gibi orayı iyice sahiplendiler.
İlk güvercini tam
olarak ne zaman besledim? Sanırım; kendimi bildiğim, kuşların çocuklara yakın
olduğunu hissettiğim ilk zamanlarda; 7–8 yaşlarında olmalı… İlk yumurtasını
gördüğümde yuvasından alıp, bütün komşulara göstermiş; güvercin de bu yüzden o
yumurtayı bir daha kabul etmemişti.
Sonra; sürüyle
güvercin; güvercinler gökyüzü şölenine katılıp, nice zamanlara birlikte
tanıklık etmemize zemin hazırladılar. Onların ötüşlerinde ki gücü, değeri,
küçük ince çırpıları yuva kurmak için taşıyışlarını; her şeylerini gözlemledim.
Yavruların ilk hali;
hiçbir şeye benzemeyen o sevimiz, çirkin ve tiz sesli yaratıkların; her daim
yiyeceğe açık olan ağızları; sonra büyüdükçe sevimli, sevecen kanat çırpışları;
yine anne ile babaya bir davetten, beslenme çılgınlığından başka bir şey
değildi.
Alaturka tuvaletime
girince yine duydum o tiz sesli güvencin yavruların yiyecek dilenişlerini.
Bitmeyen bir istek… Anne ile baba olmaya hiçbir hayvanın etmediği yorucu süreç;
inanılmaz bir çaba…
Güvercinler kadar
üreyen bir başka hayvan; fareler, domuzlar olmalı! Neredeyse her ay; şartları
uygunsa; bitmeyen bir döngüye içgüdüsel teslimiyet… Nesillerini çoğaltmak, varlıklarını,
varoluşlarını daha da öteye taşımak; büyük çaba; değerli bir saygınlık…
Hacetimi giderene
kadar dinlediğim o sesler; yaşlı dut ağacımızın yanı başında, henüz ahlât
ağacımız çürümemiş, kesilmemişti…
Hasan Dedem, Gülsüm
Ninem ve kerpiç evimiz duruyorken; Ben gül bahçesinde kolibalar-barınaklar inşa
ediyor; bir tünelden geçiyorduk; ucu bucağı olmayan tünelin kuzeye bakan
havalandırmasında ki güvercin yavruları; yaşamın çağrıları için tiz sesleriyle
uyandırıyorlardı insanları; insanlığı…
Hayatın çığlığı onların ki
YanıtlaSil