GÜN SONU KONUŞMASI
-------------------------------------
Oktay Rıfat’ın
önemli bir çalışması; hatta kendi ifadesiyle; gün sonu konuşması… Kim bilir kaç
insanın hiç durmadan yaptığı; belki de yaşamsal olana, ruhsal bir dinginlik,
karmaşaya, biz çözüm, değerli bir korunak yarattığı konuşmalar.
Hepimizin şahit
olmuşluğu vardır. Ayşe ninemin, tavukları, kazları, kedi ve köpekleriyle
yaptığı konuşmalar; dün gibi aklımda. Ne kadarını anlar bizim konuşmamızın
tümünü bir ağaç? Bir kedi, köpek, kaz, ördek?
Bir başka şekilde de
sormak isterim; biz, ne kadar anlaşılırız? Bilinen sözcüklerle, aynı dili
konuşurken bile nice karışıklık, anlaşılmazlık yaratan bizler; bir başka
dünyanın canlıları gibi saydığımız, hayvanlar, ağaçlarla nasıl anlaşa biliriz?
Bilim insanları,
akasyaların bile dilini; bir birleriyle haberleşmek için kimyasal salgılar
yaptığını anlatıyor; gözlemliyor ve ortaya çıkartıyor. ABD’de Kargaların
dünyasını daha net ve anlaşılır kılmak için; Enstitü kuruldu. Daha niceleri…Ya
balinalar;bir şarkı,şiir gibi seslenen,hiç bilinmeyen bir medeniyetten
gelmişçesine;hissiyatı,aklı olan her insanı ürperten o soylu canlılar?
İşte; Oktay Rıfat’ın
da gün sonu; akşam konuşmaları böyle bir şey! En dokunaklı sözcükler ise ağacın
dilinden yazılanlar;
Hatıralar da dal istiyor
Kuşlar gibi konacak.
Şimdi, bugünün
dünyasında bu kadar olayı, saniye, dakika ve saat içinde paylaşırken, hatıra
olmaktan çıkartıp çıkarmadığımızı düşünüyorum. Onları, yaşama, yaşamlara tıka
basa sokarak; devasa bir gardolap, kütüphane, büyük kilerler ve para kasaları gibi;
acaba, ne zaman dokunup onları, yaşama davet edeceğiz?
Ağaç konuşur Oktay
Rıfat ile. Bir de ağaca Oktay’ın diyecekleri vardır elbet;
Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime
Diyorum ki işin acele
Bir gün ne el kalacak tutmak için
Ne yürümek için bacak
Ne bulutların seyri
Ne de bir hatıra dünyamızdan
İnsan, ne çok
kavrama ihtiyaç duyuyor. Ne çok unutulmazlık ve kalıcılık istiyor. Aynı insan,
aynayla; yani kendisi, kendimizle yüzleşmek denen can sıkıcı işe; hiçbir zaman
nöronlarıyla değil, ona baskı yapan, alışıldık, hayvansal içgüdü ve toplumsal
baskılarla hareket ediyor; savuruyor, avazı çıktığı kadar.
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder