VURUN ABALIYA
En çok hakaret ettiklerimizden birisi de çobanlık
mesleğidir. Niçin? Belki de göçler, çok hızlı terk edişleri, bize, bizi
anlattığı için; şehirli özentinin, tescilini yapmak için...
Oysa şehirli olmak da çobanlık gibi, uzun bir süre,
deneyim ister... Apartmana, yalıya taşındım; kenti oldum! Olunmuyor...
Çobanın, kâhyaya dönüşen binlerce yıllık sürecini,
insanları yaşatan geçmişini; kuzuyu, koyunu, keçiyi kurttan, çakaldan, ayıdan
koruyuşunu; soframızın en güzel yiyeceklerini; peyniri, yağı, eti, sütü, postu
bize getirişini bilmediğimizin, unutmuş olmamızın cehaletini örtmek için de
olabilir...
Fakat Rizeli kız çoban Hamdu Sema'nın ikiz doğuran
keçisini sır çantasında taşıma hikâyesi hepimizin başkahramanı olmuştur.
Bir çoban kız; üstelik keçiye koyuna kokuyor. Niçin
binlerce insan onu kahraman yapıp paylaştı? İçimizde ölen yaşamların
sızılarına, çığlıklarına bir parça derman olması için... Belki, bir anlığına
susturuyoruz, kaçtığımız olan bütün değerli şeylerin, şiirsel, onursal, masalımsı
ruhlarının seslerini!
Faruk Nafiz'in Çoban Çeşmesi, edebi olarak, sonsuza
yazgılı;
Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Güven Serin
Rize'li çoban Hamdu Sena'nın öyküsünü ben de okumuştum. Aslında köylerimizde adı sanı belli olmayan, bilinmeyen, belki daha ilginç hikayesi olan ne çok
YanıtlaSilkızımız vardır. TEOG sınavlarında on binlerce birinci çıkarken onların arasından şaşırtıcı sayıda çoban da çıkmıştı. O zaman hikayeleri farklı boyutlara bürünüyor.
Asıl dikkat çekilmek istenen; her koşulda güzel ve farklı işler yapma, doğru işler yapma ise medyanın araştıracağı çok insanımız olmalı. Keşke güzel örnekler çoğalsa...
YanıtlaSilDoğru bir istek,dilek sevgili öğretmenim...Çoğalmalarını bende istiyorum;içtenlikle...