Şizandra
Küçük haylaz çocuklar...
PAZAR GAZETELERİ
ve ÖĞRETİLERİ
Bilgi denen şey,
nereden çıkacağı belli olmaz. Bir parça zahmet, merak ve içselleştirme, ilk
adımıdır bilgiye olan yolculuğun.
Basılı; yani
ellerimizle tuttuğumuz ürünlerin; gazete, dergi ve kitapların azaldığı zamanda,
yine de vazgeçemediğimiz bir gereksinimdir, sayfaları elle çevirip, altlarına
çizikler atıp, sonra bir daha bakarım diye işaretler koymak…
Sahilin hemen kıyısında,
güneşin ısıttığı, gölgelerin üşüttüğü yerde; bir bir sayfaların içine; en ciddi
haberden tutun da, en eğlenceli olanlarına kadar… Bilgi, hangi bünyeye ve hangi
şekilde gireceği, ilk önce ona ulaşıp, hafif bir tebessüm el sıkışması ile
başlıyor.
O zaman biz ne duruyoruz;
sayfaları karıştırmaya başlayalım hele!
Aslı Barış’ın köşesi Hollywood’a ayrılmıştı. Onun patronu
olan Harvey Weinstein’e ayrılmıştır. Kim bu Harvey, diye merak ederken; cevabı
da aldım; 81 Oscar,800 milyon dolarlık sektörün en büyük şirketinin patronu.
Otuz yıl içerisinde,
neredeyse önüne çıkan bütün kadın yıldızları taciz eden, insanın doyumsuzluğuna,
sıtma ve dürtülerine, arzu ve tutkularına nereden ve nasıl bakacağının harika
bir ahlaki izdüşümü gibi bir şey, yeryüzünün kaçınılmaz güneşine çıkıverdi.
Bu patronun, saygın
tacizcinin sonu ne oldu? İşinden Weinstein Company’den kovuldu. Eşi terk etti.
İntihara teşebbüs ve kızı tarafından hastaneye kaldırıldı.
Yetinmenin olmadığı,
sonsuz bir güç bende dendiği anda insan güzelliğinin bizi terk edeceğini biliyorken,
bir kez daha bilme anlama adına değerli bir öğreti…
Her şeye sahip olmak;
aslında hiçbir şeye sahip olmamak kadar kuvvetli bir aldanış töreni…
İpek Özbey’in köşesinden paylaştığı; Meral ablanın, yani
Meral Akşener’in ekibine katılan 37 yaşında ki dahi çocuk olarak adlandırılan;
Boğaziçi, Stanford Üniversitesi, Silikon Vadisi Google tarafından sahip
çıkılmış-kapılmış milyar dolarları yöneten bir koltuğu olmuş ve şimdi, Meral abla,
dediği Akşener’in çağrısı üzerine ülkemize gelip, siyasete girmeye hazırlanan
Emre Yunusoğlu.
Şimdiden Adnan
Kahveci’ye benzetiyorlar. Ya sonunu? Bu kadar iyi güzel niyetlerle başlayan yolculuklarda,
siyasetin pençesinin yıprattığı, yok ettiği insanların sonlarının, hazin yok
oluşlarının hikâyelerini tam olarak kim kaleme alıp anlatacak?
Şimdilik, hayırlı
olsun demenin âdeti içerisinde; hoş gelmiş, kaçan beyinlerimizin geri gelmesine
sevinsek mi; yoksa artık bizi unutmuştur, o da Amerika’nın ayrı bir oyunudur düşüncelerine,
kuşkularına açık bir gelişe, nice masallar mı düzeceğiz yine ve yeniden…
Sözcü gazetesinin
ekinde çok önemli bir sağlık haberi, yine doğanın bize sunduğu Şizandra
meyvesinin tanıtımı veya anlatımı yapılmış. Kırmızı küçük ve neşeli çocukları
yatırmışlar bir sofranın üzerine; yeşil yapraklarıyla taze toplandığını
anlatıyor fotoğraf.
İnsan sağlığına olan faydası,
bin bir türlü kremden, haptan daha iyi-güçlü anlatılıyor. Üstelik bilgiyi veren
kişi, Prof.Dr. Erdem Yeşilada.
Şizandra ismiyle ilk
kez tanıştım. Küçük kırmızı haylaz çocukların faydası neymiş? Uzakdoğu
ülkelerinde binlerce yıl kullanılan bu çocukların marifetleri pek çok; Gençliği
koruyan, yaşlanmayı yavaşlatan, yüzü pırıl pırıl yapan, vücut direncini arttırıp,
stresi önlemekte önemli bir katkı sağlayan küçük kırmızı besinler…
Sezgiler, bir dene
ve yaşamına bunu da al diyor. Hiç ölmemek için değil; daha güzel, daha ferah ve
huzurlu yaşamak adına; sağlam kafanın sağlam vücudu veya tam tersi…
Bir başka bilgi,
haber veya duyuru; 2–3 Kasım tarihinde Lütfi Kırdar Kongre Salonunda; İnsan
Yönetimi adına…
Oldukça güncel
meseleler; konu insansa, vakit varsa, insana dair her şey için ayrılacak
zamana, zahmete diyecektir. Hele, insanlarla çalışıyorsanız daha bir…
Selçuk Şirin’in
köşesinde, bir yazar, bir kitap ilgimi çekti. Notlarım arasına almadan önce,
burada notlar arasına girmesi dileklerimle; Richard Thaler’in Nudge (Dürtme)
eseri…
Nice Pazar
gazeteleri öğretileri dileklerimle…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder