İŞEMEZLER KESİK PARMAĞA
Böyle sesleniyor bir
kitapta ona görev verilmiş karakter. Bu kadar bol olan idrarın, işi yarayacak
hale dönüşeceği zaman nasıl kıt hale geldiğini anlatmaktan çok öte; insanın
insana bakışını;her daim;tüm zamanlar hep aynı satranç oyunu geliştirdiğini de
anlatıyor;yazarın yazgıya bile mizah diliyle yaklaşımları.
Hatta Davut’un
krallığına bir güzel laf atıyor, edebiyatın seçkisin, zengin seçkinliği
yakalamış olmanın sayesinde. Hele, meşhur Yunan Medeniyeti; yeri geldikçe kıs
kıs güldürecek kadar öne çıkartılıyor.
Bizim toplumumuzda da
sıkça kullanılan bir sözdür; “Yaralı parmağa işememek!” Hangi topluma ait
olduğunu aramaya kalksak; belki birkaç yüzyıl, belki de milenyum; bin yıl…
İsmail eniştemin
sıkça kullandığı bir sözcüktü;”yaralı parmağa işememek” ona göre, nankörlüğün
en nankörü… Kimse de demez o durumda; kendi parmağına kendin işe be kardeşim…
Maksat o değil
elbet… İşte tam da burada başlıyor; insanlara olan sınırsızlığımızın
tartışması. Düşünsek ne zarar gelir? Her daim bize servis yapacak, garsonlar,
başgarsonlar; uşaklar, baş uşaklar ve yardımcılar, başyardımcılar bekler
dururuz.
Ya, bu kalıplardan
sıyrılmak? Düşüncesi bile korkutuyor mu bizi? Her daim birileri tarafından
buyur edilmek, saygı beklemek; hâlbuki işeme organımız elimize ne yakın…
Şu denetleme
kuruluna da iyice gıcık alıyorum. Buraya yazdığım her işeme sözcüğünün altını
yeşille çiziyor. Neymiş; yazılan argo sözcükmüş. Ulan deyyus; bu olayı, boşaltım
sistemimizin vazgeçilmezi olan bu harika gösteriyi daha nasıl anlatayım?
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder