Sayfalar

13 Temmuz 2016 Çarşamba

YEDİĞİN NANELERİ GİZLEME


Zamanlar arasına,isterseniz boyutlar arası
diyin; kendi zamanında ki gibi sızan
sanatçı;ne görüyor,ne hissediyorsa...

YEDİĞİN NANELERİ GİZLEME

  Nane bir bitki çeşidi olduğu halde; hoş, ferahlatıcı kokusu, sadece rahatlamaya değil, öteden beri, ulustan ulusa geçen özdeyişlere de konu olmuş.

 Ne nane yediğini biliyorum! Bir kişiye bunu dediğiniz zaman; o kişi de yakın zaman içinde bir nane yeme işine germişse; size korku, şüpheyle bakar. Acaba; ne kadarını biliyor! İçinizde yanma, midenizde bulanma, yüzünüzde; o aydınlık mübarek suratta kararma başlar.

  Belli ki bu NANE işi, insanlığın toplum olmaya başladıkları zamanlardan kalma. Romalı şair Catullus günümüzden çok önce; yaklaşık 2100 yıl önce yazdığı şiirlerle, o güne bir tarihçi gibi dikkat çekiyor.

 Catullus öyle sivri dilli ki, sevdiklerini yüceltmek için beklerken, sevmediklerine demediğini de bırakmıyor.

 Bir dostuna yazdığı bir şiir, sanki dün yazılmış gibi; fırından çıkan taze ekmeğin kokusu, sıcaklığı kadar yakın ve hissiyatımızı harekete geçirmeye yetiyor.

  Catullus Flavius’a sitem ediyor. Hem de şairini, edebi gücün bütün samimiyetiyle; yediği naneleri olduğu gibi göz önüne sererek;

Can atardın anlatmak için
Flavius, oynaşmalarını Catullus’a,
Tatsız, tuzsuz kaba saba bir şey olmadıkça,
Susmak da bilmezdin.

 Şiirin gücüne tam olarak ne erişebilir ki dostlarım? Sadeliği, samimiyetiyle buluştuğu zaman; zamanlar ötesine; hem kendi zamanına, hem bu zamana ve hem de yarınlara ait olmuyor mu?

 Flavius, şairimizin arkadaşı. Belli ki şairini dediği gibi oynaşmaları da seviyor. Ama bir başka şeyi de seviyor; oynaşmalar, kaba saba bir duruma gelince arkadaşına duyurmak istemiyor. Bu düşünce, yaşam tarzı; arkadaşlık ilişkileri bugün de önemini korumuyor mu?

 Kaç ciddi adam, kadın içinde ki duygu, yaşam akışını anlatmak ister de orasına burasına hiç durmadan makyaj yaparak kulaktan kulağa fısıldamak ister. Bu fısıltılar güzel olan bir esere yolculuğu anlatırken, aynı zamanda Catullus gibi şair arkadaşınız varsa, o günün toplumsal, sosyolojik vakalarını da gün yüzüne çıkartıyor.

 Bu yüzden Catullus’u çok önemli buluyorum. Hatta başucu kitabı olarak vurgulamak isterim!

 Catullus’un seslenişi; yani şiiri devam eder; dostu Flavius adına;

Ancak, şimdi, bilmem ki,
Sevdiğin ne biçim ateşli yosma;
Söylemekten utanç duyuyorsun belki.
Bas bas bağırıyor yatağın oysa
Geceleri yalnız geçirmediğini,
Suriye zeytini kokusu saçarak
Çiçekli çelenklerin yanı sıra
Öyle sessiz durmasına bakma,
Ele verir seni
İki baş yeri yapmış yastık.

 Dostlarım; şiirin derin gücüne, rehberliğine dönüp dönüp bakmanızı istiyorum. Bugünün moda olan Yaşam Koçluğu yapmıyor mu? Aynı zamanda oynaşmaları gizleyenlerin; yani nane yiyenleri de usulca uyarmıyor mu?

 Bu durumda, fazla gürültü yapmadan; yani o meşhur hoca gibi; yorgan bile oynamayacak… Bir de yataktan kalkınca iki baş izinden birisi kaybedilecek; şairler böyle açığa çıkartır insanı; 2100 yıl sonra bile Catullus’un dostu Flavius’un yediği nanelere gülümsüyorum; sanırım sizde!

 Şairimiz şiirine devam ederken, daha sert, daha uyarıcı;

Hiç mi hiç işe yaramaz
Yediğin naneleri gizlemen
Neden mi? Dolaşamazsın böyle
Derin kasığına yapışık,
Kadınlarla düşüp kalkmaktan,
Densizlikler yapmasan.
Bana durumu söyle,
İyi, kötü, nasılsa,
Göklere çıkarmak istiyorum
Seni, sevgilerini
Güzel dizeler içinde

 Dostun böylesi; herkes başına... Bağırıyor, çağırıyor, uyarıyor ama iyi de yapsan, kötü de benim dostumsun Flavius diyor…

 Flavius ne kadar şanslı. Geride iz bırakmak, kuşaktan kuşağa anılmak için ne kahramanlıklar, saraylar, savaşlar yaptı nice komutan. Ama çoğu yağmalanan, talan edilen eşyalar, yaşamlar gibi zamanın eskitmesine, çürütmesine karşı duramadı.

 Zaman dediğimiz mübarek şey; iyi bir sanat oldu mu; önünde eğiliyor; kısacası iyi bir şey, kendi başının çaresine bakıyor; dediği gibi şairin…

 Güven Serin 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder