Sayfalar

29 Aralık 2015 Salı

TOPRAK ANA-GANOSLAR


Kamera; Güven Uçmakdere Kuzey Yamaçları


Kamera; Güven Uçmakdere-Ganoslar

"Gün çoktan doğmuş buralarda" 


Kamera; Güven  

Dostlar; Erdem, Fatih, Sadik, Yunus


Kamera; Güven

Erdem, Yunus, Sadik-Ganoslar


Kamera; Güven Yunus Goethe'den bir şiir okuyor



TOPRAK ANA-GANOSLAR

 İnsanlığın ilerleyişi, korku ve coşkularıyla buluşması insanı ilgilendiren bütün kültürlere etki etmiştir. Umay olarak, Kibele, Rhea, İsis, Artemis Asya’dan, Afrika’ya, Anadolu’dan, Roma diyarına kadar insanların insanlık yoluna ümit, neşe yoldaş olmuş tanrıçalar…

  Tekirdağ’ın, Trakya’nın ve tüm Türkiye’nin hatta dünya kültürünün bir parçası olan Ganoslar gün yüzüne çıkmaya başladı. Uçmak Paraşütü, günübirlik yürüyüşçeler, piknikçiler derken iç içe geçmiş tepelerin, vadilerin, yaylaların ve hikâyelerin bir arada bulunduğu, denize, gökyüzüne adaçayı, ıhlamur, kekik salan, gün ve gecenin her saati farklı gösterilerin, güzelliklerin yaşandığı bu yere bir kez daha tanıklık etmek için geldik.

 Yunus Usta, Erdem, Fatih aramıza yeni katılan Sadık gün ağarırken bir araya geldik. Yollar, bağ ve bahçeler geçinin kırağını, beyazlığını, soğuğunu taşıyorlar. Gece tanrıçası Niks buz gibi bir havanın solumasını yapmış, görevini şafak tanrıçası Eos’a teslim etmiş; sanatçının ses verdiği sanat şarkısı henüz daha söylenmemiş;

 “ gün çoktan doğdu buralarda” demediğimiz vaktin sınırları içinde Uçmakdere Köyüne ulaştık. Vadinin derinlerine gizlenmiş, ahşabın, taşın, dağın, tepenin, ıhlamurun, adaçayının ve buz gibi suların, yaşlı çınar ağaçlarının diyarı; keşfedilmeyi, göç edenlere bu cennetin cehennem olmadığını sessizce söylüyor.

 Gözlerimiz boşu boşuna kahveci İbrahim’i aradı. İbrahim kahveciliği bırakmış; çayın tadı İbrahim zamanı olmasa da, Uçmakdere’nin vadiler arasında günle doğan yaşam kırıntıları tuvale yansısa, insanı üst çığlığa, huzura, sevince ve zirveye çıkartacak kadar yaşam kokuyor.

  Ganos yürüyüş yolları ahşap tabela işaretleriyle dağcılara hizmet sunmaya başlamış. Ahşap oturaklar dinlenme imkânı sağlıyor. Büyükşehir Belediyesi bu diyara ne kadar uzak kalındıysa, o kadar yakın olmak için çırpınmaya başlamış. Bu sahiplenişin kalıcı olması için, yeryüzüne mucizeler dağıtan evrenin yaşam saçan dünyamızın sabrı, inatçılığı ve kararlılığı gibi kararlı, inatçı, sabırlı insanların Ganoslar turizmine katkı verecek, bu işi zevk, kazanç ikilemiyle yoğuracak herkesin katkı yapacağı zaman; bu zamandır.

  Uçmakdere Köyüne toplanan avcılar sürek avı hazırlığı yapıyorlar. Bollaşan, kıtlıktan kurtulan domuzları azaltmak için, köpekleriyle, silahlarıyla insan çelişkisini, insanın çıkarlarını, yaşamın diğer çıkarlarıyla zıt hale gelince nasıl bir vahşete dönüşeceğinin zaferini taşıyorlardı üzerlerine giydikleri görkemli giysileri, kuşandıkları palaskaları ve anlatacakları bol hikâyeleri olan avcılar.

 Avcılığı bırakan birisiyle konuşuyorum; Sen niye gitmiyorsun domuz avına? Bıraktım ağabey. Canını ben vermedim ki ben alayım. Küçük domuz yavrusu gördün mü hiç? Ne kadar sevimli bilir misin? Ama büyüyünce öldürüyoruz. Küçüğünü ise seviyoruz…

 Avcılığı iki yıl önce bırakmış avcının vicdan ve insanlık sınavı; biz insanın asla şu an için yüzleşmeyeceği GERÇEĞİ anlatıyor.

 Uçmakdere Köyünün bağ-bahçeleri ilkbahar yeşilliği içindeler. Yeşilin her tonu; zeytin, çimen, sarmaşık uygarlığıyla sergileniyor. Meşeler, çınarlar, kavaklar, cevizler, incirler çoktan kış ayı sessizliği ve çıplaklığı içindeler. Ardıçlar, zeytinler, çamlar gibi; tezatlığın, ölüm ile yaşamın, soğuk ile sıcağın, yaz ile kışın tam da ortasında bir yerde; bütün insanlığın aradığı ince çizginin yaşam yeşilliği, parlaklığı içindeler.

 Tepelerin dikliği, çokluğu güneşin büyük gösterisiyle buluşmuş. Bir yan gölgenin serinliği içinde insanı dondururken, bir yan güneşin olanca sarılışı ile ısıtıyor, en uçta, en derinde olan canlı hücrelerini.

  Uçmakdere, Yeniköy turizmden öte derin, hakiki çağrı içinde tıpkı Mevlana gibi sesleniyor; ilk önce Tekirdağ insanına sonra diğer insanlığa;

 “ GEL! Ne olursan ol; yine gel!”

  Denizin, dağların, tepelerin, ahşabın, taşın ve insan hikâyelerin, mitolojinin büyük sahnesi Ganoslarda yaşanıyor; uyarlığa bu kadar yakın olup, bu kadar uzak, gizemli ve eşindikçe Truva’nın katmanları gibi katlara ulaşacağınız bu yerde; Ganoslar, Uçmakdere Köyü, Yeniköy diyarında…

  Laf aramızda; dağların cazibesi, insanın üretkenliğiyle buluşuyor; her gezimiz bu şenlikle insanın en pahalı lokantalarda, otellerde, maceralarda aradığı şeyi sunuyor. Biz, Yunus Ustanın patlıcan, biber közlenmiş hallerini sarımsakla buluşturmasıyla çayın bağların toprak ananın olduğu yerde, ayakkabılarımızın çıkarılıp çıplak ayaklarıyla değmesi; lüks ise en lüks, değer ise en değerli bir şey dostlarım…


  Güven Serin 



 



 

  




4 yorum:

  1. Doğanın sunduğu güzellikler içinde, dostluğun değer bulduğu böyle bir gezide
    her şey daha da anlamlı hale gelir elbette. Eminim pek çok kişinin özlemle, hayranlıkla okuduğu bir yazı bu.
    Sağlıklı mutlu bir yıl dileyerek...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Makbule Hanım; 1915'e teşekkür ederken, 1916 yılına hoş geldin, merhaba dedik.

    YanıtlaSil
  3. καλή χρονιά για το 2016-
    η φιλία πάντοτε είναι μέγα αγαθό..

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim Stratis Parelis. Zaman çok çok değerli. Avucumuzda bir yudum yaşam... Yeni yılın kutlu olsun..

    YanıtlaSil