Kamera; Güven Bozcaada
KAZI ÇEVİR YANMASIN
Ceza profesörü
dolandırıcılığı tarafından rekor seviyede dolandırıldı. Tam tamına 4,5 milyon
TL birikimi kendi elleriyle; elcezleriyle teslim etti. İlk önce bir kısmını
teslim eden ceza profesörü, “ Durun, diğer banka da 600 bin dolar daha var!”
diyerek geri kalanı da teslim ediyor.
Kazı çevir yanmasın!
Elbet çevirirken ağır ağır, azar azar yağlanmalı; yoksa oldukça kuru olur.
Keskin dişlerimiz kesmez olur. Çevir kazı yanmasın; yanmasın da bu profesörün
bir sürü kitabı da var. Prof. Dr. Erdener hangi dünyanın yer çekim kuvvetiyle
kuşatıldı da bu tür dolandırıcılık olayından haberi bile yok…
Hâlbuki neredeyse her
mahalleden, her apartmandan bir dolandırıcılık haberi yayıldı. Dumanı tüttü,
ateşi nice feryatlar eşliğinde yıllardır ülke gündemine karıştı…
Ülkenin bilgiçliği,
ezber eğitimi insanları insanlık yolunda öyle bir yanıltıyor ki; bilim
insanlarının tespit ettiği KÜLTÜR KÖRLENMESİ ortaya çıkıyor. Bir bakıyorsun ki,
onlarca kitap yazmış, onlarca takdir-onur belgesi almış, madalyalarını sıra
sıra dizmiş insanlarımız doğru dürüst diploma bile almamış dolandırıcılar
tarafından dolandırılıyor.
Şimdi tam da bu an
Barış Manço’ya kulak versek nasıl olur;
Acık da bana ver
Birazda ona ver
Çevir kazı yanmasın
Aman kız uyanmasın
Canı kaymak isteyen cebinde manda taşır
Bulguru yağı bulan çorbası kaynatır.
Ya bulamayan gariban omzunu oynatır
Acık da bana ver
Biraz da ona ver
Düşünmeden edemiyor
insan; Prof. Dr. Erdener’in “ bu bankada 600 bin dolar daha var” dediği bu
kadar büyük paralar niçin ve ne şekilde birikti diye? 600 bin dolar büyük para.
Muhtemelen hedef 1 milyon dolardı. Sonra; ya sonra? İki milyon dolar…
Hani her yıl
açıklanıyor ya; milyonu olan zenginlerimiz şu kadar arttı diye! Sanırım bu tür
açıklamalarda bu tür zenginlerimiz büyük bir onur içinde, harika bir resital
yapıyorlardır.
Zengin olmak güzel
şey; hele hele çalışmanın, üretmenin erdemiyle, yüksek insani, kanuni
değerleriyle oluşmuşsa; bu zenginlik aristokrasinin çevresine yayılmasına;
sanki çölün ortasında bir vaha yaratmasına neden oluyor. Aristokrat insan bilir
ki, büyük zenginlik aynı zamanda büyük baş belasıdır. O yüzden, aç açıkta;
ruhları katmerli bir acımasızlıkla beslenen insanlara; aş, iş, uğraş, okul,
hastane lazım! Diyerek, kendi zenginliğini çevresine yayar; bazen damla damla;
bazen ise oluk oluk…
Prof. Dr. Erdener
Yurtcan sanırım henüz paylaşacak seviyeye gelmedi. Belki de paylaştıklarından
sonraki kalan parayı kara gün için saklamıştı. Kara günün halinden iyi anlayan
dolandırıcılığın neredeyse sonsuz bir çeşit, çare, düzen üretme çabaları hiç
bitmeyeceği için her türlü dolandırıcılık yöntemiyle, her daim dolandırılacak
bir Âdemoğlu, Havva kızı buluyorlar.
Yine sanatın
sanatçısına, insandan insana süzülen müziğin bestesine kulak veriyorum dostlar;
Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarım yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kır bin tane ot biter de, kırk bin derde deva olur diyorum
Övünmek gibi olmasın ama dostlar;
Kendimi hıyar gibi hissediyorum.
Hani ince kıyım doğrasalar beni
Akdeniz cacık olur diyorum…
azını okuyunca, hem üzüldüm hemde kendine bu kadar emek vermiş bir insanın nasıl olurda bu kadar çabuk kandırılabileceği aklıma geldi. Demek ki akademik kariyerlerde tek başına yetmiyor. İnsan halktan kopuk yaşamamalı. sadece okumakla da olmuyor. İnsan kendini güncellemeli, toplumsal olaylara duyarlı olmalı, halkın içine karışmalı. Bir çok aydın ve yazar kendi yaşamında üst bilgiye ulaştıkça, insanlarla arasına duvar örüyor. İnsan kendini bildikten sonra duvar örmek de gerekmiyor. Gündemi takip etmeyen,vatandaşını ve ülkesini tanımayan insanlar bir şeklide yaşamadan kopuk yaşıyorlar. Taab ki bunu, ceza profesörü için sadece söylemiyorum. Sadece mesleği ''Ceza profesörü''olunca bir insanın ister istemez dikkatini çekiyor.. İçeriği geniş bir yazı, herkes kendini güncellemeli, yaşam durağan değil..Teşekkür ederim sevgili dost..
YanıtlaSilOlcay KASIMOĞLU