" Ben kimseyi kandırmadım. İnanmalarına izin verdim."
Marlıyn şöhretin ne büyük bataklık olduğunu görmüştü.
Vazgeçecek durumda değildi. Artık, bulunmuş bir
madendi o. Etten,kandan,kemikten ve ruhtan ibaret
hisleri olan bir insan değil. Seslenişi dünyaya
haykırışı;
"Onlarla baş edecek gücü yoktu"
Daha küçük bir kızken yaşadığı sarsıntı, bu diyarda
her gün, her saat yaşananlardan. Hani , kol kırılır da
yen içinde kalan ensest Marlıyn'i de yaraladı;küçük
bir kız iken...
Bu el ile en çıkmaz anlarında karaladığı notları,
şimdi çok güzel bir esere dönüştü. İnsan olma,
paha biçilemez huzurlara düş kurma adına
hepimizin ağır ağır, sindire sindire okuyacağımız
bir eser...
Marıklyn'ın kendi el yazısıyla kendi not defterinden...
Şöhretin rolünü yaptı. Seksi sarışın, sarışın aptal...
Onun insan yanı,kendi başına kaldığı odasında,
kitaplarında,aldığı notlarda,insanlık abidesine
koyulacak güzel bir harç,iyi bir kilit taşı gibi...
BİR MARILYN MONROE HİKÂYESİ
Marılyn’in yani bir
zamanların seksi sarışını, bazen aptal sarışını da yapılmaya çalışan kızın
(insanın) hikayesi oldukça tanıdık…
Popülerlik insanın
vazgeçmediği, tercihlerin en üst sırasındaki büyük zirvedir. Büyük düşleri ve
büyük hayal kırıklıklarını da yan yana taşıyan yaşamsal gerçeğidir. Marılyn
Monroe, gerçek ismiyle Norma Jeane bunlardan en önemlileri… Üniversitelerin
psikoloji, felsefe, ekonomi, sanat bölümleri için muhteşem bir kaynaktır
Marılyn’in hayatı ve almış olduğu notlar.
Yükselişin hazin,
parlak ve trajediye dönüşen töreni; kendi dünyasında, kendi yalnızlığında büyük
çırpınışlar yaparken bile seksi sarışın, aptal sarışın algılamalarıyla büyük
alkışlar, büyük paralar kazanılıyorken, büyük çöküşün başladığı gerçeği, paha
biçilmez notlarıyla yeryüzüne çıkıyor.
O, öldüğünde, belki
de öldürüldüğünde kimseler inanmamıştı. Herkes şaşkındı. İşlerini bıraktılar.
Ölümü, büyük zirvenin çöküşünü anlamaya başladılar… Bu kadar başarılı, bu kadar
şöhret, genç, paralı ve zengin ve güzel bir kız, öle bilirim miydi?
Marılyn’i anlamak,
onun yükselişini, güzelliğini ve hiç dünyasının psikolojik hareketlerini
inceleyip insanlığa armağan etmek, üniversitelerin, yazarların, ressam ve
şairlerin biricik görevidir.
Marılyn’i anlayan,
İbrahim Tatlıses’i, Ahmet Kaya’yı, Cem Karaca’yı, Münir Özkul’u, Michael
Jackson’u da anlayacaktır. Kısacası kendini, kendi büyük düşlerimizi ve
çöküşümüzü de…
Şöhret, muhteşem
alkışlar, büyük zenginlik insan denen canlıyı aziz, azize, iblis kılığına
soktuğu gibi, hiçlik dünyasına da davet eder…
Marlılyn film
çekmediği zamanlarda yarım bıraktığı lise öğrenimine devam ediyordu. Aptal
Sarışın yakıştırmaları yapılırken, edebiyata, felsefeye, öğretilere tutunmuştu.
Bataklığı, büyük girdabı görmüştü. Kimse, liseye devam ettiğini, kitaplarla
çekilmiş fotoğraflarını ciddiye almıyorlar; onun derinliğe ulaşacak birisi
olmadığı, en hakiki gösterisi gülümseyen seksi yüzü, sarı saçları ve bedeni,
yeryüzünü cennete çevirebileceğine inanıyorlardı.
Şehrimde bile hızla
yükselişe, büyük zenginliğe kürek çeken muhteşem güzel, bakımlı yüzler
görüyorum. Büyük mirasların ve şansların peşinde, en büyük fırsatları en az
çaba içinde yakalamakla meşguller. Her masada, ısrarla, en pahalı sigaralar
tütüyor… Boşluğa bakan yüzler, tavla keyiflerinde, kahve lezzetlerinde ve
uğultuya dönüşmüş insan seslerinde kendi sıralarını bekliyorlar…
Sahile paralel, Rokoczi Müzesine giden cadde
ilerliyorum. Bizlere kalan ahşap evlerin viran bakışları, yıkıntıları arasında sıkışmış,
kurtuluşu edebiyatta, felsefede, sanatta arayan Marılyn’in psikolojisi anlamaya
çalışırken, toplum ve toplumlar olarak nasıl bir şöhret aldatmacası içinde,
büyük tüketimin kumarını oynadığımızı düşünüyorum.
Haniden apartmanın
altındaki garajın otomatik kapısı açılıyor. Son model Mercedes içinde genç
şoförüyle çıkıyor. Sanki Atlantis Kıtası tekrar yüzeye çıkıyor gibi, görkemli
araç ve yine aracın arkasından kapanan otomatik kapı… Başımı kaldırıp, otomatik
kapının üzerindeki apartmanın dış görünüşüne bakıyorum; sıvası yapılmamış,
derisi alınmış acayip bir canlı gibi, sanki kanlar, aptallıklar, aldanışlar
süzülüyor renksiz yüzünden…
Marlılyn’e, o küçük
kıza tekrar geri dönüyorum. Daha çocuk yaşta cinsel tacize uğramış ve sonra
şöhretin içine, film dünyasına, yapımcılara, reklam şirketlerine büyük paralar
kazandıracak değerli bir maden gibi elleri, kolları bağlanan canlı gibi,
ölümüne kadar feryatları duyulmamıştır.
Marlıyn’in notları bu
gerçeği gün yüzüne çıkartıyor;
“ Ben kimseyi kandırmadım. İnsanların kendilerini
kandırmalarına izin verdim. Kimse, gerçekte kim olduğumu, ne olduğumu öğrenmeye
zahmet etmedi. Benim için bir karakter yarattılar. Onlara karşı çıkacak gücüm
yoktu!”
Peki, ama sizin
yaşamınızı alt üst eden, bizi kandıran büyük yapımcılara karşı çıkacak gücünüz
var mı?
Onun için şarkılar
bestelendi. En ünlülerden birisi Elton John ve Bernie Taupin’in bestesi;
Goodbye Norma Jean/
Hoşça kal Norma;
“ Hoşça kal Norma Jeane
Yalnızlık zordu
Oynadığın en zor roldü.
Hollywood bir yıldız yarattı.
Ve ödediğin bedel ıstırabın oldu.
Öldüğünde bile
Basın peşini bırakmadı
Tüm gazeteler
Marilyn çırılçıplak bulundu diye yazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder