Neyzen Ferit ile kır sohbetleri
Kamera, Güven Neyzen Ferit Yavuz ve
Dostlarım...
Kamera; Güven Neyzen Ferit Yavuz
Birazdan başlayacak o hoş yolculuk; ses,nefes ve
yükselecek göğe insan ruhu..
Kamera; Güven Tekirdağ
Neyzen Ferit ve İlyas Bey
Neyzen Ferit ile sohbet...
Mustafa Özkabak ve ustalar ustası Yunus usta...
Ney üfledi, onlar insan iradesinin duruluğu,esen
yelin taşıdığı kır kokularıyla geçtiler kendi
hazırladıkları tünellerden
DOKUZ BOĞUMLU NEY
Gazetemizin
yazarlarından Raşit Yavuz’in kardeşi Neyzen Ferit Yavuz uzun yaşam serüvenini,
önce kaval ile daha sonra da ney ile bir sevdaya dönüşmüş.
Neyzen Ferit Yavuz
ile yine dostum Raşit Yavuz’un sayesinde bir kır kulübesinde, Mustafa Özkabak’a
ait kır kokularının dans ettiği yerde buluştuk. Ney dinletisine dostlarım;
İlyas Bey, Yunus Usta, Aziz Bey, Nazır Bey ile birlikte gittim.
Yamaca kurulmuş küçük
kulübe tam manasıyla doğallık kokuyordu. Tıpkı “ney” çalgısı gibi… İyi bir ney
çalgısının neredeyse 50 yıllık bir kamıştan ortaya çıktığını öğrendim. Oda
sıradan bir kamış değil; yüz binlerce kamışın içinde sadece bir tanesi…
Kulübenin sahibi
Mustafa Özkabak tam bir doğa aşığı. Kulübenin insan, doğa kokan hali, güller ve
kır çiçekleriyle tam bir tabii ordu görünümündeydiler. Bu ordunun başkumandanı
ise Mustafa Özkabak idi. Müzisyen neyzen Ferit Yavuz. 12 kişilik dinleyici
gurubu, çeşitli mesleklerden, siyasi görüşlerden oluşmuş insanlar olmasına
rağmen; en önemli ortak noktamız neyzen Ferit Yavuz’u dinlemekti.
Ferit Yavuz Tekirdağ
doğumlu olmasına rağmen yaşamının büyük bölümü İstanbul’da şekillenmiş.
Olgunluk döneminden tutun da, ney sanatını en üst noktalara taşımasına kadar.
Tekirdağ’dan hiç kopmamış. Karahisar Köyü yamacında kurduğu küçük kulübe, meyve
ağaçları tam bir ney ustasının dinlenme karargâhına dönüşmüş.
Ferit Yavuz gururu
bir kenara bırakmış, öğretmen ve öğrenci inancıyla bir sorduğuma üç cevap
veriyor. Neyi üflemeye başlayınca, sanki etraftaki kuşlar da bu sesin büyüsüne
kapılmış gibi; dinleyici koltuklarına oturup, insana oldukça benzediği bilinen
ney sesini dinlediler. Dinletiyi oldukça önemseyenler, ney sesine ciddi kulak
verenler, hepsi görüş alanımdaydı; ses üflenir üflenmez, doğanın dingin yapısı
gibi insanların yüzlerindeki dinginliği, güllerin, yaban otlarının, kır
çiçeklerinin yapılarında ki gibi izledim.
Neyzen Ferit Yavuz
önce kaval ile tanışmış. Altı yaşlarında. 1975 yılında ise ney ile buluşuyor.
İstanbul’un çok çeşitliliği, inanılmaz sesleri ve içindeki sanat hissedişi onu
neyle, zurnayla, sazla buluşturmuş. Amatör ruhu hiç kaybetmemiş bir sanatçı.
Sanırım, ney sesi
aynı zamanda hüznün, samimiyetin sesi. Dinlerken ister istemez hüznü da
derinlere ittiğimiz samimiyetimizi de yoklama şansı buldum. Ney yayılırken kır
kulübesinin etrafına, kuşlar bile, rüzgâr bile susmuşken, toprak kokan Tekirdağ
yamaçlarında, ney şöyle sesleniyordu;
Bu koşturmaca niye?
Elbet hareket önemli! Hareket kendi ahengini, istikrarını, yörüngesini bulursa,
kendi serüvenini sonsuza adanmış gibi yeşertmeye başlar.
Sık sık verdiğimiz
dinleti aralarında ney hakkında edindiğim bilgiler oldukça düşündürücü. Bir
defa, bu çalgının tıpkı insan gırtlağı gibi dokuz boğumdan oluştuğunu öğrendim.
Dokuz boğum, dokuz delik; tıpkı insan gibi… İnsanın serüveni dokuz aylık
muazzam buluşmalar topluluğunun dayanılmaz güzel, bebek kokularıyla doğuyor.
Ferit Yavuz ney
çalgısı gibi içtenliğini, insanın hücrelerine hemen süzülen yapısıyla kendi
özel dünyasını da anlatıyor;
“ Hayatta üç aşkım var. Birincisi, motor. İkincisi, spor ve
üçüncüsü ise NEY…"
Üç büyük aşk… Ney üflemeden önce yaklaşık 18 km koştuktan
sonra günün dinginliğine, ney üfleme gösterisine katıldı. Sanırım, bu çalgı
için en önemli olan şey de ciğerlerin büyüklüğü…
Ferit Yavuz ney için;
“ zor çalgı” diyor. Her nefesli çalgı gibi, zaman, uğraş ve esas olan yetenek
istiyor…
Dokuz boğumlu
çalgıyı, dokuz aylık bebeğin sessizliğiyle dinledik. Kır kulübesinden
ayrılırken, tekrar şehrin, uygar yaşamın korkunç trafiğine, beton, asfalt
kokularına, sıcak bunaltıcılığına dönerken; hareketin, yenilenmenin, öğrenmenin
ne büyük iş olduğunu bilerek; sanki bütün yorgunluğu kırlara, toprağa,
yamaçlardan süzülen vadilere bırakmış gibi; neyin hüznü, neyin dingin dinletisi
gibi şehrin içine aktık…
Zaman zaman ara
verdiğimiz ney dinletisi, yine Neyzen Ferit Yavuz’un üç aşkım dediği, ney,
motor ve spor, hakkında bilgilenmemize yardımcı oldu. Ney üflemeye verdiği
gönül kadar spora da önem vermiş.
Yıl 1997 50 yaş üstü
800 metrede Balkan Şampiyonu. Yıl 1999 İzmir’de yapılan Balkan Şampiyonası 1500
metrede yine birinciliği olan sporcu aynı zamanda. Hareket yaşamın nasıl
vazgeçilmeziyse, insan da harekete, üretkenliğe adanmışsa, her şeyden önce
kendi iç dünyasının şampiyonu oluyor; Neyzen Ferit Yavuz sadece Tekirdağ'ın
neyzeni değil, ülkemizin, hatta ulusların neyzeni; çünkü müziğin, felsefenin
ırkı, dini, sınırı yok…
Güven Serin
Ustalara selam olsun ;dostlukları ,sevgileri hiç eksilmesin...
YanıtlaSilTeşekkür ederim öğretmenim;saygıyla...
YanıtlaSil