Kamera, Güven Tekirdağ
TEKİRDAĞ'A YAĞMUR YAĞIYOR
Bazı olaylar vardır,
bilinçaltının en unutulmaz yerine kaydedilir. Bazı öyküler de aynı olaylar
gibi, dikkatinize cazibeli bir sunum, enteresan bir güzellik bırakır. Ve ömrün
sükûnet içinde gidişatı bile öykünün cazibesini kaybettirmez; bazı
yaşanmışlıkların insan ruhunu titrete titrete kayıt odasına kazındığı gibi;
sanki heykeltıraş ve murçlar iş başındadır.
Heykeltıraş deyince
Hürrem Şah geliyor bir yandan akla. Kendine ait motiflerin, kendine özgü
yarattığı sanatının ebediyet çizgisini zorladığı nedense pek bilinmez. Bilmem
hangi ülkenin kaç takımı, kaçıncı olmuş, kaç gol atmış bilinir de, bu
topraklarda sanatının zirvesine çıkmış, mimarlık ve heykeltıraşlık sanatını
görkemli bir gösteriye dönüştürmüş Hürrem Şah, kaç kişi tarafından anılıp
hatırlanıyor?
Hürrem Şah’ın
elinden, hünerinden ortaya çıkan Divriği Ulu Cami 1985 yılında UNESCO
tarafından Dünya Mimari Mirasına dâhil edilmiştir. Buna rağmen istenen koruma
gerçekleşemedi bir türlü.
Neden? Kavgamız ve
açlığımız çok büyük!
Tekirdağ'a yağmur
yağıyor ve yağmuru görünce Haldun Taner’i de anıyorum. Onun o meşhur öyküsünü;
Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, öyküsündeki çöpçü beygiri Kalenderin kaza yapışını,
Kalenderin, bir beygirin düşüncelerini, yaşam standardını, At, Avrat, Silah
mantığının hüzünlü tiyatrosunu düşlüyorum çiseleyen yağmurun altında…
Ne yeraltının, ne yer
üstünü merak ediyoruz. Bitmeyen kavgaların, şüphelerin içinde kurnaz
kurtuluşları sadece kendimiz için arzuluyoruz. Bilmiyoruz ki, altyapı, kök ve
mayasız hiçbir şey güzel olmaz; dengesiz varlığın yıkılmaya, yıkmaya, saldırıya
adanmışlık içinde desteklendiğini bir türlü öğrenemiyoruz.
Usta, yıllardır
sorguluyor aklın, akılsızlığın, talanın, doğruluğun terazisiyle. Zafer
çığlıkları atan iktidarın var olan üstünlüklerini bir kenara koyarak, neler
olmadığını şu şekilde dile getiriyor Emre Kongar;
“İnsanlık yok…
Demokrasi yok…
Kültür yok…
Eğitim yok…
Hukuk yok…
Adalet yok…
Güvenlik yok…
Sosyal devlet yok…”
Ve bütün bunları
sağlayacak siyasal bir iktidar yok, diyor. Şimdi bütün bu yokluklar arasında
var olan hangi zenginlik için sevinilir? Üstelik Şişhaneye yağmur yağarken,
zavallı çöpçü beygiri Kalender kaza yaptı. Tekirdağ'a yağmur yağarken, düşünce
depolarım kısalan haykırışımı sorguluyor. Ne kadar duyarsızlaştığımızı,
duyguları öne çıkartırsak, nasıl bir yokluğun içinde yok olacağımızın geçit
törenleri de bir bir marşlar eşliğinde geçiyor.
Heykeltıraş Mehmet
Aksoy Kars’ta yıktırılan “İnsanlık Anıtı” heykeline “ucube” diyen Recep Tayip
Erdoğan hakkında açtığı 100 bin TL’lik dava sonuçlandı. Türk Dil Kurumu,
kelimenin olumsuz anlam içermesine karşın hakaret taşımadığına karar verdi.
Heykel gitti,
hakarette gitti; Tekirdağ'a yağan yağmurlar da yer değiştirecek güneşle; bir
kez daha hayaller, düşler, benzer yaşam tekrarları, sıradanlığa mahkûm olarak
filiz verecek, yeşillenecek, sararıp solacak…
Akıl ile akılsızlığı,
düşünce ile düşüncesizliği kimi mizaha, kimi karikatüre, kimi hikâyelere,
öykülere aktardılar; boğazımız kuruyup da bir yudum su içmişliğinin ferahlığı
yaşansın diye.
Don Kişot (Don
Quijote) böyle kahramanlardan sadece birisi, ama çok önemli olanıdır. Seyisi
Sancho Panza, o cahil, o kısa boylu şişko adam insanlık dersi verir anıran eşeğiyle
birlikte. Bu arada hiç ölmemiş, yok olmamış gibi kâinatın sonsuzluğunun insana
sunduğu büyük düşlerin hatırına seyis Sancho Panza’nın eşeği yine anırdı. Don
Kişot’un, o muhteşem kahramanın, yel değirmenlerini dev olarak gören o büyük
ustanın atı da kişnedi tabi. Ne var ki, eşeğin anırması, atın kişnemesinden
daha güçlüydü; bu durumu gören Sancho da kendi talihinin efendisininkinden daha
güçlü olacağına inandı.
Anlaşılan o ki,
Sancho’nun eşeği daha güçlü anırmakla, efendisinin beygirinin kişnemesini
bastırmış. Bu arada bizim adalet dağıtıcımız ünlü Anayasa Komisyonu Başkanı
Profesörümüz Burhan Kuzu Twıtter’in kapatılması için başvuruda bulundu.
Elbet, ne eşeğin
anırmasından, ne beygirin kişnemesinden, ne de Şişhane’de yağmur yağarken
Kalender isimli beygirin kaza yapmasından sorumluyuz. Ülkede kazalar sonucu
savaşlardan daha fazla ölen insanlardan da, şişlenen, bıçaklanan, yakılan ve
taşlanan kadınlardan da sorumlu değiliz; çünkü yağmuru, havayı, denizi,
toprağı, tarihi, ormanı, hatta halkı, hakkı, Cumhuriyeti bedava bulduk
sanıyoruz; yağmur yağarken Tekirdağ'a…
Güven Serin