Sayfalar

28 Ağustos 2013 Çarşamba

CANIM İSTİKRAR


Salvador Dali- İlahi Komedya - İstanbul

CANIM İSTİKRAR

  Uzun zamandır bu sorunun cevabını arıyorum. Bazı konularda (politik, sosyal ) ciddi fikir ayrılıkları içinde olduğum, can sıkıcı tartışmalara girdiğim arkadaşıma niye katlanıyorum? Akla yakın, felsefeme uygun, öteden beri inandığım cevaplarım var;

Renkleri seviyorum… Yüzeyden öte derinleri merak eden karakter yapım, faydaya dönük insanların daha fazla sabır ile dinlenip onlara saygı gösterilmesine inanmış olmam… Bütün bunlar hepsi mantıklı bir açıklamanın ürünleridir. Ama bir türlü tatmin olmuyordum. Sonra, aradığım o muhteşem cevabı buldum; İSTİKRAR!

 Arkadaşımı ne zaman aradıysam, özellikle ikimizin de severek yaptığı tabiat ile buluşmalar adına çıktığımız dere, tepe, dağ vadi yolculuklarına her an hazır olması, binlerce saate yayılan ve kaybolmuşluğumuzu satrancın akıl, düşünce dolu hamleleriyle kutsama törenlerine her aradığımda koşarak gelmesi; bir insanın önem ve değer verdiği konulara ne kadar sadık ve istikrarlı olduğunun da gerçeğidir…

 Bilim de aynı istikrarı sever. Felsefe de, sanatta… İnsanlığın nesilden nesle aktardığı türkülerde de, şarkılarda da, yemeklerinde, örgülerinde, nakışlarında da istikrar vardır…

 Bilim ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün sanayiciyi eleştiriyor. Sebebi ise geçen yıl TÜBİTAK bütçesinden ARGE yapacak firmalara destek ayrılmış. Ayrılan bu desteğin bir bölümü iade ediliyor. Bunun üzerine Bakan Nihat Ergün;

“ Ya bilmiyor, ya nitelikle proje hazırlama eksiği var ya da başvurulmuyor. Bu fonları kullanacak üniversite, sanayici, işbirliği projesi arıyoruz.” Diyorlar.

  Yılda beş bin kişi öldüğü kazaları, çocuk yaşında evlendirilen kızları, doğuda bitmeyen o büyük sömürünün göçünü sorgulayıp akıl ile bilime, mühendisliğe teslim etmediğimiz gibi şimdi de “para var ama kullanan yok!” sitemlerini gökyüzüne haykırıyoruz. Neden? Niçin?

 Bakanın sitemine en güzel cevaplardan birisini Müfit Akyos veriyor;

“ Bütün ilginin ticarette, faizde, sıcak parada ‘yık-yap-sat ta’ HES’ler gibi faaliyetlere odaklanmış bir ülkede ARGE, teknoloji ve yenilikçi ürün geliştirme işi neden yapılsın ki? Hangi ortamda ARGE yapılır? Ancak doğru sorular sorulursa doğru yanıt bulunabilir.

 Makinenin bir ucundan parayı vereceksin, diğer ucundan ARGE çıkacak! Dünyada henüz böyle bir teknoloji gelişmedi. Hem ne kadar fonlanırsa fonlansın ARGE yapacaklar önce ‘huzur’ ister; düşünen, sorgulayan, eleştiren yaratıcı insanlarına saygı gösterilmesini ve değer verilmesini ister. Gazsız temiz bir hava ister.”

 Görünen o ki, arkadaşlıklar da, kurumlar, şirketler gibi akıl süzgecinden, yüksek insan bedeninden süzülen bin bir türle emeğin gözleminde ve desteğinde yücelir, devamlılık oluşturur.

 Geri kalmışlığı, büyük göçlerin korkunç acılarını, dramlarını ve bizi yok edecek yersiz, gereksiz tüketimleri sorgulamıyor oluşumuz, üretimin esas ve kalıcı olanına destek vermeyişimiz çok acı sonlara da tanıklık edeceğimizin habercisi gibi.

 En önemli stratejik teknolojiler, enerjiler, patentler dışa bağımlılığımızın görkemli gerçeği haline gelmiş durumda. Tıp ürünlerinden tutun da, elektrik, doğal gaz, savaş araçlarına kadar…

 Cumhuriyetin ana felsefesinde de istikrar vardı. O yüzden savaşımız biter bitmez, ekonomik, sosyal savaşı başlattı Mustafa Kemal. Hiç durmaksızın, bir dakika, ,bir saniye bile ziyan edilmeden, on beş yılda viran bir halden şahlanacak bir hale gelmenin yüksek atlayışı çok iyi bilinmeli.

 Güven Serin 

  

2 yorum:

  1. fotoğraf ve yazı paylaşımlarınızdaki istikrar sizi bu yazıyla bütünleştirmiş adeta...
    beğenerek izliyorum, teşekkürler

    YanıtlaSil

  2. Teşekkür ederim;saygıyla...

    YanıtlaSil