Saint Joseph Lisesi - İstanbul
Selçuk öğretmen bir işe adandığı için var; sanata,
sanatı içinde, iç kıvrımlarında taşıyan muhteşem
yolculuğun her an yaratacağı güzel ve faydalı
şeylerin sürprizi için var...
BİR İŞE YARAMAK
Bir işe yaramak,
yani bir faydaya dönüşmek, dönüşüm zincirinin halkalarından bir parça olmak
nasıl bir şeydir acaba? Sanırım, bu düşünceye işini çok seven bir marangoz,
demirci, duvar ustası, mimar, mühendis heyecan içinde cevap verecek;
“ iş bitiminde
harcanan emeğin karşısında beğenilen bir şeyin ortaya çıkması ve o şeyin bizden
sonra da kalacak olmasıdır.” Açıklamalarını duymak mümkündür.
Bir işe yaramanın ve
o işten tat almanın biricik cevabı “sevgi” dir diye düşünmeden edemiyorum.
Doğada bulunan taşların durdukları yerde hiçbir faydası yok, hiçbir anlam ifade
etmezlerken, kalelere, şatolara, saraylara, hanlara, camilere, kiliselere,
havralara, evlere dönüşünce iş değişir. Mimarın, çalışan işçilerin ve o işi
yaptıran insanın büyük coşkusunu görmemek olmaz. Ama asıl coşku, o işin içinde
bizzat çalışanlar; taş taş üstüne koyanlardır.
Bir geminin kaptanı,
bir eserin mimarı, ressamı, şairi, yazarı önemlidir ama asıl önemli olan büyük
ve sessiz kitle; işçiler, okuyucular, bıkmadan, yılmadan içsel bir coşku ile
takip edenler.
Çocukluğu geniş
bahçelerde, nine ve dede yakınlarında ve aynı dünyayı paylaştığımız hayvanlar
arasında geçen insanların dünyası oldukça zengindir. Bu dünya geniş ve derindir
de aynı zamanda. Bütün zorluklara rağmen yüzlerindeki tebessüm, hayata karşı
sürdürülen ümitler hiçbir zaman kaybolmaz.
Geniş bahçelerin
erik ağaçları, dut, ağlat, erguvan, akasya ağaçları olur. Her birinin rengi,
meyvesi ve çiçeği farklıdır. Ve o ağaçların döngü içinde işe yarayan hallerini
görerek büyür çocuklar. Salkım ağacının beyaz çiçeklerinin arılarla, böceklerle
sarmaş-dolaş oluşunu, yapraklarının serçeler için ne güzel bir gölgelik,
dinlenme yeri olduğunu da izlerler. Erguvanların aşka davet eden eflatun
bakışları, güllerin kırmızı ile pembe, beyaz ile sarılık arasında yarışları, bahçesi
olan çocuğun izlediği işe yarama töreni içinde yer alırlar.
Güllerin,
zambakların, sümbüllerin, erguvanların açış törenleri sıra sıradır. Hiçbirisi
işe yararlılığı pazarlığa tabi tutmadan evrenin derinlerinden gelen ışığı ve
nemi duyumsayarak varlıklarını zahmetsizce çıkarırlar ortaya.
Dutların, dut
ağaçlarının meyvesi yaz gününün vazgeçilmezleri arasındadır. Dalında duran
dutları yemek, kuşlarla aynı sofraya oturmak gibidir. Utangaç sığırcık
kuşlarının en sevdiği meyvelerdendir dutlar. Ördekler de yere düşen dutları
hatırı sayılır bir telaş içinde paylaşırlar. Sizin anlayacağınız doğanın
muhteşem sürecinde işe yaramayan hiçbir canlı, bitki, ağaç, çiçek yoktur.
Akasyaların
büyümesini izlemek oldukça heyecan vericidir. Çok hızlı büyür genç körpe
dalları. Yeşil ile beyaz renk aksayanın ana rengidir. Birisi yaprağını, diğeri
çiçeğini temsil eder. Dut ağaçlarının meyvesi kadar gölgesi de güzeldir,
koyudur, dinlendiricidir. Hele bir de bahar şenlikleri bedene düşmüşse, mahalle
gençleri bir araya gelmişlerse, salıncaklar kurulup dut ağacının güçlü
dallarına sarılan iple, yer çekimine meydan okuyan, rüzgâr ile sevişen bir canlı
ayrıcalığına erişirsiniz.
Bilge filozof
Vergilius ölümünden on sekiz saat önce bütün hayatını sorgulamış. Hayatın
içinde sanatın neleri değiştirdiğini, bunca yazmanın, bunca nasihatin ne işe
yarayacağını merak etmiş.
Ahmet Cemal ise
neredeyse hayatının yarısını, kırk yılını Vergilius’un Ölümü adlı eseri
çevirmek için beklemiş. Bir türlü hazır olamamış kırk yıllık yaşam töreninde.
Kendini yeterli görmemiş bu büyük eseri çevirmek için. Ama en sonunda 2012
yılında hayatının en büyük işe yararlılığını gerçekleştirdi; Hermann Broch’un
büyük eseri Vergilius’un Ölümünü Türkçeye kazandırdı.
Ahmet Cemal yaşam
içinde mutlu ve mutsuzluk törenlerini iyi bilen, iyi izleyen ve onlara dokunmuş
bir yazardır. Belki onlarca hüzün töreni, yüzlerce mutluluk taşıyor bedeninde.
Hepsi faydaya dönük, işe yararlılık içinde. Ama öyle anlar vardır ki yaptığınız
iş, işe yarayacağına inanmanız bilinen coşkuyu, tatmini aşar ve evrenin uçsuz
bucaksız genişleme töreni içinde ses verir. Ahmet Cemal böyle bir seslenişi
kitabını yayınlamadan dört ay önce yaptı;
“ 2011 yılında çevirmenlik uğraşım tam kırk yılını doldurdu.
Ama bir eser var ki, onun çevirisi bu kırk yıllık geçmişin otuz sekiz yılı
boyunca bana hep eşlik etti. Beni hiç bırakmadı. Ben de onu hiç bırakmadım.
Tam otuz sekiz yıl
önce okur okumaz çevirmeye karar verdiğim, kafamda tuhaf ve iddialı bir karar
da oluşmuştu: Günün birinde, ancak bu kitabı çevirmeyi başarırsam kendime
‘çevirmen’ diyecektim. Onca yıl yaptığım öteki çevirileri küçümsemiyorum. Ama
başka hiçbir çeviride böyle bir dil serüveni yaşamayacağımı sanki daha en
baştan anladım.”
İnsanın içindeki
milyarlık hücreleri işe yaradığına ve yarayacağına karar vermişse, dünyanın
bütün yaşanacak olayları, şahitliklerimiz, büyük sevinç ve hüzünlerimiz İŞE
YARAYACAK demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder