Sayfalar

3 Eylül 2012 Pazartesi

DALGA DALGA

Kamera ; Güven   Pera Müzesi- İLYA REPİN

Anton Rubinsşteyn'in Portresi

İlya Repin fırçasına adanmış sanat ruhu ile
seslenir;
Benim işim dolaylı anlatımla olmaz. Gözü okşayan
halılar boyamak, danteller örmek,modayı izlemek-
yani Tanrı'nın armağanını tersyüz etmek, Zeitgeista'a-
zamanın ruhuna-boyun eğmek... bana uymaz. Ben
60'ların insanıyım. Benim için Gogol'un , Belinski'nin
Tolstoy'un idealleri hala yaşıyor. Mütevazi çabam,
vargücümle düşüncelerimi gerçeğe yaklaştırmaktır.
Çevremdeki yaşam beni olağanüstü etkiliyor ve huzursuz
kılıyor,adeta kendiliğinden tuvale akıyor.
Gerçeklik öylesine acımasız ki, oturup nakış motifleriyle
vakit geçirmeye vicdanım elvermez- en iyisi bu işi
iyi yetişmiş soylu hanımefendilere bırakalım.


DALGA DALGA



 Dalga dalga yayılıyor sesler. Bir kadın, gitarı elinde, ince beyaz parmakları gitarın tellerinde sevişiyor sanki kendinle. Ve bir adam, yönetmen, siyah takım elbiseli. Yay gibi gerilmiş bacakları. Gitar çalan kadının arkasında keman çalan kadın ve erkekler sıralanmış. Kemanlardan başka piyano ve çello sanatçıları da yerini çoktan almışlar.

 Bilkent Senfoni Orkestrası müziğin derinlerinde müzik aletleriyle müzisyenin buluşma töreninde yayılıyor görüntünün insan izleyenlerine. Yayılıyor müzik, dalga dalga. Siyah elbiseli kadın gitar çalıyor ahenk içinde. Beyaz teni, beyaz parmakları gitarın bir parçası, gitar da kadının beden parçası gibi öylesine tek vücut!

 Müziğin müzik aletinin ve bu aletlere ses ile ruh veren insanın öyküsü anlatılıyor çok sesli müzikle. Yılların birlikteliği, çalışmaları büyükçe bir eserin seslerini yayıyor; dalga dalga. Sarhoşluğun sadece içkiden olmayacağını anlatıyor müziğin tınıları. Bazen kemanlar susuyor, bazen çello ve piyano. Ama gitar, gitara dokunan beyaz tenin ince parmakları hiç susmuyor.

 Gitar sesi, keman, çello ve piyano; bu topraklar üzerinde kurulan tüm uygarlıkların sanat haykırışına dönüşüyor. Hiçbir savaşın müzikten, müzisyenden daha değerli olmadığının sesleri bütün aletlerin dokunuşlara, dokunuşlardaki insan anlatımlarına destek vermesiyle çıkıyor ortaya.

 Gitarın tellerine dokunan baş kadın! Çok genç ve uzun siyah saçları var. Perçemleri beyaz yüzünün siyah gözlerini örtmüş. Gözleri görülmüyor ama müzik aletine dokunan elleri hep ortada. Ve gitarın sesi, dalga dalga yayılıyor.

 Beyaz tenli gitar çalan kadın, bazen bütünün bir parçası, bazen ta kendisi oluyor. Sanki bütün enstrümanlar onun sesine, tellerine âşık. Sanki onsuz olmayacak bu yolculuk. O, bu dünyanın dokunuşu, dokunuşun bedeni değil. Gözleri perçemleriyle saklı!

 Dalga dalga yayılıyor çalgı aletlerinden tüten müzik. Hepsine dokunan eller var. Bütün aletlerin başında kendini o alet ile bütünleştirmiş bedenler… Büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. Kadın, eğitimin, sanatın suyuyla yıkanan kadın oldukça zarif dokunuyor gitarın tellerine. Çello, kadın ile ses ve destek veriyor gitara. Piyano da öyle, kemanlar da öyle. Velhasıl arkadaşlarım, kadın ile erkeğin; erkekler ile kadınların muhteşem mucizesi bütün savaşlardan çok daha muhteşem bir gösteriye, imrenmeye, büyülenmeye dönüşüyor.

 Uzak bize, çok sesli müzik çok uzak! Çok sesliliğe tahammül edemeyen kralların diyarıdır bu diyarlar. Çok sesli hiçbir şeye gösterecekleri şefkat, merhamet yoktur tek sesliliğin biricik efendileri. O yüzden, çok seslilik lükstür benim batılı şehrime. Ama lüks arabalar, işlemciler, telefonlar gösteri sanatı içinde satılır ilk sıralarda. Müzik lükstür, tiyatro, sinema ve eve alınacak bir gazete…

 Müzik dalga dalga yayılıyor evrenin sessiz yolculuğu içinde. Bütün susmuşların sesi oluyor keman, çello, piyano. Bütün kalbi kırılmışların, ümitleri yok edilmişlerin şifası sanki gitara dokunan beyaz tenli ince parmaklı kadın.

 Siyah elbisesi de parmakları gibi ince. Siyah saçları da tel tel dökülüyor alnının, gözlerinin üzerine. Bir uyku hali, bir baş dönmesi, bir huzur ve mutluluk; kâbuslardan sonra doğan güneşin, esintinin, kuş cıvıltılarının, sevgilinin nefesi gibi yayılıyor müzik; dalga dalga…

 Gitar çalan genç kadın, oldukça genç! İsmi Bahar Türker! Bilkent Senfoni Orkestrası, insanın insan eliyle icat ettiği aletlere ruh ve beden verişinin rüzgârlarını estiriyor. Ve müzik, bütün savaşlardan, savaş aletlerinin yok edici kahramanlıklarından çok daha güzel. Müzik öldürmez. Müzik aldatmaz. Müzik can yakmaz. Müzik, doğanın insana akması gibidir; insanın doğanın kendisi olduğunun güzel öyküsüdür.

 Dalga dalga yayılıyor gitarın, kemanın, çellonun, piyanonun sesi. Siyah takım elbiseli bir adam, yönetmen. Bacakları yay gibi, kendini, ruhunu teslim etmiş inançlı bir insanın yönetmeni. Silahı bir ince çubuk ve müziğin ritmi; insanın ruhu, kalp atışları gibi bir şey yani…

 Güven Serin















1 yorum: