Kamera; Güven İstanbul
Selçuk Bey'in dostları;kitaplar ve resimler ve
küçük oyma biblolar
EN GÜZEL DOSTLARIMIZ; KİTAPLAR
Kitaplarla ilgili yazı, kitabın doğuşu ile başlamış ve sanırım insanoğlunun yaşadığı sürece de devam edecektir. Kitap, insanla birlikte doğmamıştır ama insanlaşma ile birlikte doğmuştur. İnsanlaşma dedim ya; zor sanattır, insan bedeni ile birlikte ruhunu törpülemeye başlar. Soylu egolarına el atıp, onlar ile şakalaşıp, vahşi bir atı eğitir gibi eğitmeye başlar onları. Sizin anlayacağınız iyi bir kitapsever aynı zamanda iyi bir öğretici haline gelir. Hem öğrenir, hem de öğretir… Hem öğrenci, hem öğretmen; birbirini tamamlayan mükemmel canlılar haline dönüşürüz…
Kitap dostları internet ile birlikte belli bir hüzün-korku yaşamışlardır. Acaba, uygarlaşırken, birçok şeyi rafa kaldırıp, unutulmuşlar mezarlığına gömer gibi kitabı da gömecek miydik? Bu düşünce kitabı nazik elle tutup, beyni bilgi ile besleyen her insanda doğmuş ve zamanla kitabın muhteşem direnişi ile daha rahat nefes alır duruma geldik. Şimdi, ülkemizde de, dünyada da kitap çağının en hızlı koşusunu yapıyor. Her gün, yüzlerce kitap katılıyor arımıza…
İnsan eli ile yapılan tüm nesneler eskir ve yorgun düşüp viran bir bekleyişe girer. Kitap, içinde taşıdığı bilginin çeşidine göre, kabı eskir, kâğıdı sararır ama bilgi ve öğretiler ilk günkü gibi taptazedir. Bazen, eski bir kitap, genç bir okuyucunun kaderini bile etkileye bilir. Yaşam, okuyucu tarafından yaşama hakkına dönüşüverir…
Yaşama hakkını hisseden, elinde tutan ve bu hakkın mücadelesini veren her insanın başı ucunda; masasında, yatak odasında, salonunda, birkaç kitap vardır. En vefalı dostlar gibi otururlar yanı başımızda. İşin ilginç tarafı, her canlı uykuya yatar; ama canı yok gibi görünen ve her an insan tarafından can verilen kitap uyumaz… Gecenin hangi saati uyanırsanız uyanın, yapacağınız tek bir eylem; kitabın sayfalarını çevirir çevirmez; kitap “merhaba” der size. Gözleri ve gönlü buğulu değildir. Kırgınlığı, küskünlüğü ve kini; hafızasına kayıt etmez…
Her şeyden önce kitabı da insanlar canlandırır. İnsanın ruhu, bedenindeki izler iyi bir kitaba geçer. O kitap, bir ömrün, bir dönemin yaşayan bedeni gibi kalbi varmışçasına atar ve kan pompalar; durmadan…
Yıllar önce tanıdığım ve şimdi emekliliğin sefasını süren bir dostuma kitapların en bol olduğu yerde çalışırken imrenir ve onu kıskanırdım. Kendi kendime; “ kim bilir; ne öğretiler içinde hayatını renklendirip, ulaşılmaz gibi görünen yerlere ulaşıyordur binlerce kitabın içinde.” Zaman ilerledikçe kitapların içinde günde sekiz saat geçiren dostumun bir tek kitap bile okumadığını; kendince, okuyamadığını öğrendim. İlk önce şaştım bu işe… Şaşmakla kalmayıp, onunla her karşılaştığımda da onu teşvik edici kelimelerle çok yakınında bulunduğu kitapların koynuna itmeye çalıştım…
Neredeyse yarı ömrünü kitaplar içinde geçiren dostumun bir tek kitap bile okumayışı şaşkınlığı içinde onunla iddiaya bile girmemize neden oldu. Ben seni kitap okumaya alıştıracağım, inatlaşması ile öne çıktım güya! Ben onu kitaplara ittikçe, o kitaplardan öte kaçtı durdu… Bizim diyarlarda söylenen bir söz vardır; “zorla koyunlara giden köpek kurt getirir” diye… Sanırım zorla, zorlama ile hiçbir insani faaliyet kalıcı bir kültüre dönüşmüyor; dönüşemiyor…
Sonra, dostumla kitap üzerine şakalaşmalar üzerine onun bana verdiği bir söz oldu; “emekli olunca okumayı düşünüyorum” diye, beni bir güzel oyaladı. Gün geldi emekli oldu, yılları yıllar ile çoğalttı. Sabahın ilerleyen saatlerinde işyerinin yakınında geçerken bana uğradı. Hoş-beş ettikten sonra yine döndük, dolaştık kitaba geldik. Artık okumaya başlamışsındır, dedim.
Ne gezer! Ama bol vaktin var artık, dediysem de sorunun vakit sorunu olmadığını anladım. Sabah dedim, akşam vakti dedim, öyle-böyle dedim; en sonunda; “istek yok arkadaş” diyerek, son kelimeyi bir güzel sonladı.
Dostlar, sizi vakitsiz ilaçlara boğulmaktan, hastanelere düşürmekten kurtaracak en önemli dostlardan birisi kitaptır. Binlercesi var. Küçük, büyük, orta… Renkli, renksiz kapakları ile binlerce kitap; her bütçeye sahip insan tarafından en az ayda bir tane alınsa yılda on iki kitabımız; on iki dostumuz; on iki dünyamız olabilir…
Kitap deyince, en çok satan kitaplar, en çok moda olan kitaplar en iyi dost olacak diye de sanmayın sakın. Nasıl, açlığınızın damak tadını; tuzlu, tatlı, ekşi, acı, baharatlı, baharatsız, diye ayırt ediyorsanız, kitap içinde beyninizin açlığını iyi tahlil ediniz. En çok vakit harcadığınız yerler; kitap mağazaları, kütüphaneler haline gelmeye başladıysa; harcanan vakitlere asla acımayın! Çünkü sizi siz yapacak DEVİNİM başlamıştır artık. Ne göklerden, ne tütsülerden, ne falcı ve büyücülerden medet umarsınız artık; sizin beklentileriniz doğa kadar saf ve çare üreten hale gelmeye başlar…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder