Kamera; Güven Assos Antik Liman
Rüya ile gerçeğin buluştuğu mavi ve
derin sular. Buraların hikayesi çok. Her an
eski bir hikaye ile yeninin sentezini
yapa bilir; değişimi, dönüşümü
başlata bilirsiniz. :))
Kamera; Güven Assos
Dinlence adına, tarih adına sizi meşgul eden
bir duygu varsa; tepelerin deniz ile bir olduğu
bu diyarlar; hâla sizi bekliyor olacaktır.
Kamera; Güven - Athena Tapınağı-Assos
Gün batarken şarap kadehleri ile hayallerin,
efsanelerin buluşma zamanıymış. Tanrıça
Athena; onu gerçekten görmek isteyenlere
tam bu saatlerde görünürmüş.:))
DEĞİŞİM ve DÖNÜŞÜM; AVATAR
Hangi dilde konuşursak konuşalım, hangi din ile ibadet yaparsak yapalım; tüm canlılar, bir tek ortak noktada buluşurlar; o da yaşamdan keyif almaktır.Tabiatın bize sunduğu yaşamı kabul ederken, tabiatın da yaşamımızın bir parçası olduğunu kabul etmek zorundayız.
Son yıllarda tabiat adına güzel filmler yapılıyor. Belki de insanlık; yok ettiği cennetleri; küçük uyarılarla büyük bir vefaya dönüştürmek istiyor. Sinema, insanı etkileyen en önemli sanatlardan bir tanesidir. İnsanın bedeninin algılarının neredeyse tümüne hitap eder. Duyar ve görür, işitirsiniz.
2008 yılında çekilen Sonbahar filmi de doğanın harika bir gösterimiydi. Doğa ile insanın bir aradaki uyumuydu. Farklı kültürlerin; farklı diller ile yanık türkülerin doğal güzellikler ile birleşmesinin unutulmaz anlarını hâla taptaze hatırlıyorum. Sonbahar filmi bizim ülkemizde yaşanmış; bir gencin yaşamı ile bizim ülkemizin doğal güzelliklerinin birleşmesinin bir bütünüydü.
Avatar filmini izlerken sonbahar filmini de düşündüm. Sonbahar Filmi çok küçük bir bütçe ile çok kısa zamanda çekilmesine rağmen; inanılmaz bir görsellik vardı. Hopa ve Çemlıhenşin diyarlarının büyüleyici ormanları, dağları somut gerçekleri harcanan emek ile bize sunuyordu.
Gişe rekorları kıran Avatar filmi ise yılların hazırlığı ve 300 milyon dolarlık bir harcama ile gerçekleşmiş bir film. Teknolojinin nimetleri sonsuz ve cömertçe kullanılmış.
Zirveye kurulan her oluşum; inanılmaz saygı alırken, inanılmaz eleştiriler de alacaktır. Bu dünya insanının vazgeçilmez özellikleri de eleştiri yapmaktır. Bana soracak olursanız; eleştiri bilgi, görgü ve deneyim ile olur. Benzer eleştirileri birileri yaptı diye yaparsanız; siz, size ait olmaktan çıkar; ne kendinizi, ne komşunuzu, ne sevgilinizi, ne de eşinizi anlayabilir; size sunulan harika yaşamı; kurnaz bir boş vermişlik ile anlamsız bulursunuz.
Avatar filmi hiç film sevmeyenler tarafından bile izlenmeli. Görselliğin, tabiatın ve doymak bilmeyen insanın hikâyesini teknolojinin cömertçe sunduğu nimetler ile seyretmeli. Tarafsız ve koşulsuz gözle izlenen, dinlenen ve anlaşılmaya çalışılan her sanat; muhakkak ki bir şeyler fısıldayacaktır size. İnanın dostlar; cehennem haline getirdiğimiz yaşamı; güzelleştirecek, yeşertecek en önemli silah; sanattır. Sinema, tiyatro, müziktir. Resimdir, fotoğraftır, insandır…
İlk fırsatta şehrin dışarısına çıkacağınız bir zamanda gökyüzüne bir bakın. Milyarlarca, trilyonlarca olan yıldızların daha bir tanesine bile gidemediğimizi düşünün. Ama aynı zamanda gitmek için harcanan korkunç yatırımları da irdeleyin. İnsan; eninde sonunda keşfedemediği dünyasını yaşanılmaz yapıp; başka yaşanır yıldızlara açılacaktır. Belli olan bir şeydir! Şimdi Bilim-Kurgu hikâyesi gibi gelse de; bu alandaki çalışmalar inanılmaz hızla ilerliyor.
Uzay Bilimi kendi hikâyesini yazar ve uygularken; film sanayi, yönetmenler de Tanrı vergisi yeteneklerini sergiliyorlar. Fakat akıllı adamlar doğrusu. Bir koyup beş alıyorlar. İnsan psikolojisin, ihtiyaçlarını iyi irdelemişler.
Bilinen bir gerçek; insan daima uzayı merak etmiştir. Kendinden başka canlıları, dünya dışı hayatı aklı olan her canlı düşünür. Bugün ulaşamadığımız dünya dışı gezegenlere; yarınlar ulaşma umutları taşır. Aynı zamanda Bilim-Kurgu hikâyeleri de, sinemaları da aynı amaca hizmet ederler. Teknolojinin ulaşamadığı ışık yılı uzaklıktaki yerlere; kitaplar ile sinema ile ulaşırız.
Avatar filmi de öyle bir dönüşümü, değişimi yaşatıyor. Bugüne kadar görmediğimiz ormanları, ağaçları, çiçekleri görünce; insanüstü düşüncenin; insanüstü heyecanını yaşıyorsunuz. Bende yaşadım. Ve o an; film sanayine; okkalı teşekkürler ettim. Ormanın derinliklerine, renklerine, çeşitlemesine dalarken; aynı zamanda insan zekâsının neler yapabileceğinin de övüncünü yaşadım.
İnsan zekâsının ilim ile sanat ile buluşmasına; dayanılmaz bir saygı duyuyorum. Bu saygı beni korkuttuğu da oluyor. Korku, insan beyninin gökleri sorgulayacağından değildir. Korku, bu cehaletin, pisliğin, savaşların içinde; bu insanın nasıl bir iyilik, güzellik ürete bildiğidir!
Avatar filminde ağacı, ormanı sevmeyen bile sevgiyi hissedecektir. İlkelliğe savaş açmışların, sürekli teknoloji diye anıranların da; hafiften de olsa; ilkel ve tabi yaşama saygı gösterecekleri bir film.
5 ışık yılı ötede varsayılan Pandora gezegenini orada yaşayan tabiat aşığı Navileri, onların ruhlar ağacını, bilge ağaçlarını çok uzun zaman hatırlayacaksınız.
Avatar filmini seyrettikten sonra istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Ama bu filmi izledikten sonra; hiçbir zaman doyuma ulaşamayacak insanlığın, yine bir başka açlık için gitmiş olduğu Pandora gezegeninde nasıl bir dehşete imza attığını; aynı dehşetlerin şimdilik bir eşi olmayan dünyamızda her an yaşandığının hatırlatmasını, iç çekişler ile yapacaksınızdır.
Avatar filmine tabiatı, tabiatın da bir canlı olduğunu harika bir teknoloji ile anlatması, bilinçaltlarımıza yerleştirmesi adına teşekkür ediyorum. Yıllar önce Avustralya yerlileri olan Aborjin kültürünü de Avatar filminde görebiliyorsunuz. Aborjin kültüründe de, doğaya sonsuz bir saygı var. Doğanın diğer canlılarına eziyet yok. Katliam yok.
Acaba, insanlığı çılgın düşlerden, korkunç katliamlardan kurtarmak için daha kaç film yapılması gerekecek? Daha kaç milyar insan ölecek ki, bu dünyayı terk edip, başka dünyaların da içine etmeye göç edelim…
Güven
GÜVENCİĞİM ÇOK UZUN ZAMANDIR SİNEMEYA GİTMEDİM.GEREKÇELERİ MALUM AMA MAZERET DEĞİL BİLİYORUM :)) UMARIM GİDEBİLİRİM. BEN ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ BLİMKURGU VE UZAY HİKAYELERİNE BAYILIRIM.BZİM İKİZLERLE AZ OYNAMAZDIK :)) TEKNOLOJİK İLERLEMELERİN UMARIM İLERİKİ ÇAĞLARDAKİ KULLANIMI SADECE ULUSLARARASI BARIŞ İÇİN OLUR.
YanıtlaSilSEVGİLERLE ARKADAŞIM.
Zühreciğim artık zamanı geldi. Avatar sinemaya yeniden başlama zamanı olsun. Koltuğa kurul. O minik güzel kokulu canlıyı emin ellerde bırakıp; üç saatliğine Pandora gezegenine git. Lütfen.
YanıtlaSilavatar a henüz bende gidemedim hmm seni seni diyorum :) ne kadar ayıp kızıyorum kendime fakat çok fazla eleştri takip ettim uyuyanlar,bayılanlar vs..dolu en iyisi mi ben bu yazıyı okuduktan sonra bu filme gideyim saygılar :)
YanıtlaSilgüvenciğim bloğuma bir bakar msın? Sobeledim seni :))
YanıtlaSilDoğru karar.:)) Bu filme gideleceek; o kadar :)) Bu bir emirdir;lütfen yani
YanıtlaSilZühreciğim bu sobelemeden kurtulamayacakmıyım ben:)) Diğerini unutturmuş derken... Dur bakalım bunu da bir şekilde unuttururuz:)) Biraz ciddi yazılar, biraz telaş, biraz dalgınlık :))
YanıtlaSilasos u çok duydum yapılaşma yasağı getirilen arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen bir tarihi bölgemizmiş güven ben seni kıskanmaya başladım görmek istediğim yerleri ne güzel geziyorsun şaka tabi imrendim desem daha doğru olur fırsat yaratmalıyım görmek için mesela kilitbahir de arkadaşım kaç kez davet etti çalışmaktan bir yerlere gidemedimki görmeyi çok isterdim bu güzellikleri bizimle paylaştığın için teşekkürler...
YanıtlaSilSoylu mazeretlere şapka çıkarasım gelir.:)) Şaka bir yana; insan denen canlının mazereti hiç bitmez.
YanıtlaSilAsıl olan; gezilerin,sıradan ve gereksiz olmadığının mecburi istikametini görmektir.:)) Geziler, oksijen,dinlence,değişim,farketmek,keşfetmek adına; insanın vazgeçilmezleridir.
Şimdi arkadaşınızın çağrısının hâla geçerli olduğuna inanarak; yola çıkmak için bir kaç eşyanızı bavula koyup harekete geçme zamanı:))
Selamlar ola abicim:) ben mazeretsiz olarak senin dünyana girebiliyorum ve orda çok mutlu olabiliyorum ancak kendi dünyama göç etmek için diğer abimiz gibi hep mazeretler üretiyordum,2010 yılınla beraber buna ilk adımlarımı atmaya başladığım şu günlerde içine etsemde etmesemde ben yolcuyum arkadaş :)))
YanıtlaSilSelam ola kardeşim.En ama en fazla kendi içindeki motorlara güven.:)) Bedini besle.Ama sadece mideyi değil elbet.:))
YanıtlaSil