Kamera; Güven DOĞA IRMAK
Çocukça bakışlar,çocukça irdelemeler
Üst kimliklerden,giysilerden arınmış dostulkarın
buluşması ne hoş, ne güzel...
Kamera; Güven Şükrü Hoca ile Ali
Onlar geçmişe daldı, ben onların geçmişine şahitlik
yaptım.Zaman kendi değişimini yapsa da,
biz geçmişi,bugünün penceresinden izledik.
BULUŞMALAR
Hak edilmiş geçmişin bugüne ait buluşmaları vardır. Bazen demirin soğuk raylarındaki sıcak terenin sesiyle gelir. Bazen, yolların lastik hışırtılarıyla bir araya getirir buluşmak isteyen insanları. Yollar, patikalar, raylar, hava limanları; buluşmaların en fazla teşekkürünü hak eden yerleridir.
Sıradan hayatınızın küçük sürprizleri besliyordur sizi. Siz, kendinizi kaktüs kabiliyetinde hazırlıyorsunuzdur hayata. Milyar yaşında bir dağın taşı olmaya özeniyorsunuzdur ama etten, kandan nefes alan canlıların geçmişi bugüne taşıdığı buluşmaları yaşamak istersiniz.
Telefonum çalıyor. Arayan İzmir’de yaşayan çocukluğumun beyefendi dostu Ali’ydi.
—Güvenciğim nasılsın. Bugün Tekirdağ’a geliyorum. Şaşırıyorum ve sevinç ile şaşkınlığı bir araya toplayıp; “ Tamam Aliciğim, gelir gelmez beni ara. Bekliyorum dostum.
Gün çalışma günü olmasına rağmen, heyecan basmaya başlıyor. Gün yorgunluğu bir tarafa kayıp gidiyor. Özlenesi dostluğun buluşma keyfiyetinin buluşma zamanını beklemeye başlıyorum. Öğle saatlerinde telefonum yine çalıyor.
— Alo Güvenciğim ben geldim. Telefondaki ses, dostluğun buluşma saatinin yaklaştığını hatırlatıyordu. Bu dost, ister patikaların tozlu yollarından gelsin, ister havla limanlarının bol parfüm kokan diyarlarından. (…) Birleşiminde ticari, siyasi, sosyal bir kaygı taşımayan dostluğumuz, kendi beslenmesi adına varlığını yaşatmak istiyordu.
Ali ile buluşmamız gençlik günlerimizin gelip-geçtiği direkler altında oldu. Hoş geldin selamlaması tanıdık dostluk kokusunu da ardında getirmişti. Ayrıca Ali, Ege’nin İmbat rüzgârını da estiriyordu. Tekirdağ’ın Lodos rüzgârı ile İmbat rüzgârı bedenlerimizi nazikçe okşadı. Ali şanslı bir günde gelmişti. Poyraz’ın estiği, suratımıza bıçak gibi değdiği bir gün değildi, buluşmamızın günü.
Ali de öğle yemeği yememişti bende. Sahil manzaralı Özcanlar lokantası beslenme durağımız oldu. Hatıra fotoğraflarımız, yine hatıralara sarkacak sohbetlerimiz ile yol aldı. Acaba Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya dediği gibi; “Mutluluğun resmini yapar mısın Abidin” bende ressam bir arkadaşıma; “Buluşmaların resmini yap dostum” diyebilecek miyim?
Asfalt kaplı kara yolları kat ederek, demir rayların türküsünü dinleyerek, yerçekimine meydan okuyarak alınan yolların, zaman ötesinin, bu zamanına akan buluşmaların resmi yapılsa; nasıl bir resim olurdu?
Kim bilir kaç şair buluşmaların mısralarını kazıdı kâğıtlara ve kâğıttan akan bedenlere. Kim kaç şarkıcı seslendirdi buluşmaların yaz esintili okşayıcı nağmelerini.
25 yıllık dostluğun en bereketli geçen zamanı bu yıl oldu. Neredeyse 20 yıl görüşmeyip, hayatın anlamlı yolculuğunun akıntısına kapılmış bizler; bu yıl içinde, diğer miskin yıllara inat; üç kez buluşmuştuk. Biri İzmir, ikisi Tekirdağ şehri oldu. Ve ben kendi buluşmamın keyfi içinde sıcak köfteleri, Hayrabolu Tatlımı yudumlarken, Ali ikinci buluşmasının heyecanını yaşamak istiyordu. 25 yıl önce Ali’ye sayıların önemli olduğunu öğreten Şükrü Hoca’yı görmek istiyordu. Ali’nin öğrencilik yıllarında tam anlayamadığı ama şimdi Şükrü Hoca’ya bir vefa teşekkürü vermeye geldiği belliydi. Zaten bunu da ifade ediyor kendisi.
Bazı insanlar vardır mısraların efendisidir. Bazıları resmin, fotoğrafların efendisi olurlar. Bazıları aşkın, sevginin, yüceliğin efendisi olur. Şükrü Hoca’da sayıların efendisidir. O bir matematik uzmanıdır. Ve Ali’de Şükrü Hoca’nın zor yıllarının eziyetinden geçmiş ve bugün önemli bir yere gelmiştir. Şimdi Şükrü Hoca ile kucaklaşma zamanı…
Biraz araştırma sayesinde Şükrü Hoca’nın telefonunu buldum. Ve yaş 63 olmasına rağmen hâla eğitim, öğretim, matematik diyen Şükrü Hoca’yı yine bir eğitim yerinde bulduk ve ziyaret ettik.
Gönülden bedene akan buluşmanın seyrini görmenizi isterdim. Yılların Şükrü Hocası ve şimdinin Ege diyarının efendisi Ali; buluşmanın harika bir manzarasını sundular. Ama ben ressam değil, yazarım. Bu güzel anı fotoğraf karelerinde hapsedip yaşatmaktan öte, yazıya döküp de ayrıcı yaşatma ihtiyacını duydum.
Velhasıl dostlarım, hak edilmiş buluşmalar, hak edilmiş sevgilerden beslenirler. Tıpkı şairlerin ayrılıklardan, birleşmelerden, doğadan, kuştan, ırmaktan beslendiği gibi!
Karartmaların uygulandığı ve hüzün kaynayan kazanda sürekli karamsarlık püsküren yanardağlarımızdan; bir an için kurtulmalı, ertelediğimiz buluşmaları yapmalı derim. Kimi bir fotoğraf karesine, kimi bir tuvale, kimi bir yazı kâğıdına aktarılıp, buluşmaların insanca bir şey olduğunun kanıtını kanıtlara ihtiyacı olanlara aktarmalı…
Birbirini seven, sayanlar için mideden öte dolmuş insanlar, soylu medyamızın kaynattığı hüzün kazanından bir an olsun buluşmalar sayesinde kurtulacaktır. Ve hayatın iki-üç belki de dördüncü pencerelerinden de bakıp, bize ezberletilen yaşamın yaşam hakkı içinde gülmelerin de olduğunu anlayacaklardır; utanmadan, sıkılmadan ezbere yapmadıkları gülüşlerinde.
Güven
Ne güzel...Selam olsun Şükrü Öğretmene,Dost Ali'ye ve bu yazıyı yazan dost Güven'e.Sevgiler.
YanıtlaSilDostluklara dost eli,nefesi uzatan tüm canlılara da selam olsun
YanıtlaSilDostların hayatımızdaki yeri bir başka.Yıllarca görüşülemiyor olması aynı yerden devam etmeye engel olmuyor.Çünkü onlar hep var; yerleri kalıcı.Selam olsun tüm dostlara!
YanıtlaSilEvet evet evet...Ama dostluklar yeniden tanımlanmalı ve yeniden testlerden geçirilmeli derim.:)) Paranın güzel dünyası dostlukları da ucuzlattı. Tüm insanlık kendi sınavını verirken; dostluklar da kendi duruşlarını sergiliyorlar. Ve bazı dostlukların ne kadar yapay olduğunu görüp; ince bir hüzün duyuyor ve ardından da; iyi ki, diyorsunuz...
YanıtlaSilBu arada mimlenmekten hep kaçmış,bir şekilde tereyağdan sıyrılma misali sıyrılmıştım.:)) Şimdi köşeye sıkışmışım gibi.:)) Gün ola harman ola; söz bu mimlenmenin hakkını vereceğim . :))
Saygılarımla
Çok haklısın. Yeniden ve yeniden sınamalı dostları,dostlukları.
YanıtlaSilMimlemenin sonucunu bekliyorum merakla :)))
Evet,evet,evet...
YanıtlaSilGüzel testler yapılmalı dostluklar adına... Ve arkadan hançerlendim,vuruldum lanetlerini okumamalı.Çünkü bir dost,böyle
şeyleri yapmayan,yapamayandır.Güzel günlerin güzel paylaşımları fotoğrafa gülümseme ile geçerken; fırtınalı ve kara bulutların kol gezdiği günleri; neden dağal ve tabii kabul etmeyiz; ben bunu anlayamam. Halbuki güzül ve soylu insanlar bilmezler mi ki; doğanın en fırtınalı,en gürültülü gecelerinden sonra bile güneş açar...
Yine derinlere dalmışam:)) Yine çok konuşmuşam :))