Kamera; Güven izmir Ekonomi Üniversitesi
Hasan Âli Yücel
7 Yıl 7 Ay 7 Gün...
Efsaneler ölmez;bilirim,efsaneler
yaşayanların yaşam hakkı kadar
onlara ait bir güzelliktir...
Kimi,kiliseye, kimi camiye, kimi,
herhagni bir tapınağa inanarak;
kendi soylu ışığını yakalar.
Hasan Âli Yücel'e inanmış olanlar;
bilimin, sanatın, tarihin, felsefenin
ışığını yakalamışlar; gördüm onları;
gördüm...
Kamera; Güven Güzel Yücel- İzmir Ekonomi Üniversitesi
Hani ; "ben en çok o çapkın babamı sevdim" diyen büyük
şair Can Yücel'in kızı Güzel Yücel. Hani, bizim gibi insanken
Köy Enstitüleri ile birlikte efsaneye dönüşmüş Hasan Âli
Yücel'in torunu...
Kamera; Güven İzmir Ekonomi Üniversitesi
Oturum Başkanı; Prof.Dr. Özdemir Nutku
Hürriyet Gazetesi yazarı; Doğan Hızlan
Cumhuriyet Gazetesi; Ataol Behramolu
Prof.Dr. Ali Uçan
Prof.Dr.Oğuz Makal
İnanmışlığın, anlamışlığın soylu güzel insanları...
İzmir Ekonomi Üniversitesi 26 Şubat
Varlık Özmenek,içimize su serpen, karanlığı
yok etmeye, olması gereken yere itmeye adanmış
insan! Muhteşemdin ey arkadaş; arkadaşım...
İzmir Ekonomi Üniversitesi-Balçova
Bir şair, bir yazar, bir ülke sevdalısı;
Ataol Behramoğlu; hani , ben
ölürsem akşam üstü olürüm
mısralarını yazan insan.
Ben ölürsem akşam üstü ölürüm.
Şehre simsiyah bir kar yağar.
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm.
Kamera; Güven İzmir Ekonomi Üniversitesi
Kır kokan,çimen ağaç kokan, umut, ümit kokan
bu yüzlere baktıkça ben; dünü, bugünü, yarını
görürüm de yanarım neden?...
Kamera; Güven Kızılçullu Köy Enstitüsü kız öğrencileri.
Onların yaşıtları o tarihte zoraki güzel inançların
buruk hüzünlerini yaşıyorlardı. Yüzü gülen,gönlü akıla, bilime
tutulmuş kızlar; bedenleri ve ruhları daha da temizlemeye
hazırlanıyorlar. Her ne kadar kirletilmeye çalışıldılar,
yok edilip, yakılmak en ağır sözlerle kirletilmek istendiseler de
onlar; onlara düşen görevi; yani, tohumu ekip biçtiler...
Kızılçullu Köy Enstitüsünden bir öğrenci, Zekerya
Kayhan diyor ki; Ben, karnı şiş, kafası büyük
sıtmalı bir çocuktum. Kızılçullu'da her dalda
spor yaptım, halk oyunları oynadım.
Kızılçullu Köy Enstitüsü bana sağlığımı
kişiliğimi kazandırdı...
DÖNEN SES -1-
Bir konuda yazı yazmaya başlamadan önce yazacağım konunun başlığını düşünürüm. O başlık, anlatacağım konuyu ne kadar destekliyor ve ne kadar ifade ediyor diye dövünüp durmuşluğum çok olmuştur. Ele ele yazacağım konudan müthiş etkilenmiş, adeta o konu ile bir bütün olmuşsam bir sürü başlık yazar-çizer ve silerim…
Şubatın son günleri, belki de “bir sesin”, “bir ruhun” tekrar dönüş zamanıdır. Kim bilir; nice değeri eritmiş, unutmuş olduğumuz gibi Hasan Âli Yücel’in Köy Enstitülerinin ruhunu, sesini tekrar geri çağırırız! Yok, olan bir şeyi, yerle bir edilen değerleri, bedenleri tekrar gerisi geriye getirmek kolay mıdır? Hiç sanmam ama bir yerden başlayarak en zora ulaşmak da yine insanın, insanların yapacağı işlerden birisidir. Tıpkı Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç’un hiç unutulmayan muhteşem bir rüya gibi her susadıkça, her acıktıkça hatırlanan eğitim, bilim, felsefe, sanat anlayışlarının özlenmesi gibi…
25–26 Şubat 2011 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi A Salonunda toplanmış yüzlerce insan da eğitimin, bilimin, felsefenin, sanatın açlığını, susuzluğunu kendi sesleriyle, nefesleriyle ve de varlıklarıyla haykırdılar.
Balçova Belediyesinin, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinin büyük katkıları ile çok iyi bir iş başardılar. Şahsım adına ve aynı zamanda gazetem Habertrak adına ben de oradaydım. O heyecan dolu yüzleriN pırıl pırıl insanların arasında… İzmir Ekonomi Üniversitesi Salonu müthiş bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. İki gün boyunca A ve B salonu hiç susmadı.
Cumhuriyet Döneminin en önemli işlerinden birisidir Hasan Âli Yücel Dönemi. 7 yıl, 7 ay, 7 gün süren dönem; binlerce öğrencinin köyden çıkıp kentleşmeye dönüştüğü zamanın adıdır. Binlerce insanın, yüz binlerce insana dönüşeceği zamanların ekimidir… Bu maya tutmuştur da! Tutmuştur ki aradan geçen yıllar bu güzel felsefeyi öldürememiştir. Her kanarlık çöküşünde Yücel’in aydınlığının felsefesi binlerce ışığa, sese dönüşmüştür.
İzmir Ekonomi Üniversitesinde iki gün süren Hasan Âli Yücel Eğitim, Bilim, Kültür Politikaları Sempozyumu, hiç unutmadıkları sesi arayan insanların seslerini duyurdukları bir yer oldu. Baharın kokusu üniversitenin karşısındaki dağın çamlarla kaplı tepelerinden buram buram geliyorken, salondaki insanların aydınlık yüzü da korkuların, suskunlukların, zamanın içinden de öyle süzülüp geliyordu; buram buram…
Sempozyuma katılan yaşı çoktan 80’ne dayanmış büyük çınarların; emekli öğretmenlerin nezaketleri, heyecanları, şıklıkları görülmeye değer manzaralardandı. Yüze yakın konuşmacı sadece var olan gerçeklerin haykırışını yine var oluş nedenimiz, geleceğimiz için bir kez daha yaptılar.
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş ve diğer başkanlara aynı zamanda bu sese kulak veren Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’ya şükranlarımı bir kez değil binlerce kez yapıyorum. Her şeyin yitip gittiği bu zamanda, her şeyin sadece kirli para zannedildiği bu anda; var olan ve yitip gitmesi, unutulması için her şey yapılan Hasan Âli Yücel felsefesi; bir umut, bir gelecek, bir heyecan, bir aydınlanma adına yeniden çağrılıyor…
Aslında her şey; yani aydınlanmaya giden yol 1924 ‘de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Tevhidi Tedrisat kanununu (Eğitimde Birilik) kabul etmeleriyle başlar. 1931 yılında Cumhurbaşkanı Atatürk'ün çıkmış olduğu yurtiçi denetleme gezisi üç ay sürer. Yanındakilerden birisi de genç Hasan Âli Yücel’dir.
Bir mola zamanı Mustafa Kemal etrafında bulunanlara bir soru yöneltir;
“Türk Milleti ne zaman kendini kurtarmış sayılabilir?” Orada bulunanların kimi çekingen dururken kimileri de değişik fikirler söylediler. Yücel ise; “ Paşam, Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacı duymayacak hale gelirse, o zaman kurtulmuş olur.” Yanıtını verir.
Mustafa Kemal,”Hepiniz güzel fikirler söylediniz. Fakat bu çocuğun ileri attığı, üstünde bizi derin derin düşündürmeye değer bir fikirdir.” Der.
Sanırım seksen yıl önce Mustafa Kemal’in üzerinde düşünmeye; derin derin düşünmeye değer bulduğu Hasan Âli Yücel’in fikirleri, vermek istedikleri oldukça önem arz ediyor. Şimdi, yazımın da başlığı olan DÖNEN SESE kulak vermek zorundayız. Altını çizerek, gözlerimizi dörtten de fazla açarak “önem” vermek zorundayız. Biz, Atatürk Cumhuriyetinin onurlu evlatları her şey sona ermeden, kendi varlığımızı, bize emanet edilmiş olanları ve evrensel pencere ile ruhumuza sızan güneş ışınlarını yok etmemeliyiz…
Her şey kirlenir, her şey yok olur; ama insanın insana akan, insanın insandan insana geçişi asla yok olmaz; dünyamız durduğu sürece… Yetmiş yıl önce ışımaya başlayan Hasan Âli Yücel ışığı sönmeyecek, söndürülmeyecek altyapılarla sağlamlaştırılmalı.
Bir gerçek var ki, karanlık ile aydınlık varlığımızın değişmez gerçeğidir. Karanlık düşüncenin, bağnaz seslerin var oluşunda gecenin, geceye destek veren karanlığın bir kusuru yoktur. Ama karanlığı dengeleyecek aydınlığın varlığı gibi aydın insanların dengeleyici mütevazılığı, çalışkanlıkları, duyarlılıkları Türkiye Cumhuriyetinin olmazsa olmazıdır…
Güven