19 Mart 2018 Pazartesi

GÜVERCİN YAVRULARI





 
GÜVERCİN YAVRULARI
--------------------------------------

  Apartmanımızın boşluğuna dadanmış, orayı kim bilir kaç nesil yuva saymış güvercinlerin hiç bitmeyen türkülerini, dışkılarının yağmurlu zamanlarda ki ağır kokularını yaşamımızın bir parçası yapmaz zorunda kaldık…

  Ne yaptık, ne ettik onları apartman boşluğundan bir türlü kovamadık. Eskiden, belki de evcil olan bu hayvanlar, şimdi yabanıl bir direniş, başarı gösteriyorlar. Sonunda savaşı onlar kazandı. Apartman boşluğu, analarının, babalarının, dedelerinin tapulu malıymış gibi orayı iyice sahiplendiler.

  İlk güvercini tam olarak ne zaman besledim? Sanırım; kendimi bildiğim, kuşların çocuklara yakın olduğunu hissettiğim ilk zamanlarda; 7–8 yaşlarında olmalı… İlk yumurtasını gördüğümde yuvasından alıp, bütün komşulara göstermiş; güvercin de bu yüzden o yumurtayı bir daha kabul etmemişti.

 Sonra; sürüyle güvercin; güvercinler gökyüzü şölenine katılıp, nice zamanlara birlikte tanıklık etmemize zemin hazırladılar. Onların ötüşlerinde ki gücü, değeri, küçük ince çırpıları yuva kurmak için taşıyışlarını; her şeylerini gözlemledim.

 Yavruların ilk hali; hiçbir şeye benzemeyen o sevimiz, çirkin ve tiz sesli yaratıkların; her daim yiyeceğe açık olan ağızları; sonra büyüdükçe sevimli, sevecen kanat çırpışları; yine anne ile babaya bir davetten, beslenme çılgınlığından başka bir şey değildi.

 Alaturka tuvaletime girince yine duydum o tiz sesli güvencin yavruların yiyecek dilenişlerini. Bitmeyen bir istek… Anne ile baba olmaya hiçbir hayvanın etmediği yorucu süreç; inanılmaz bir çaba…

 Güvercinler kadar üreyen bir başka hayvan; fareler, domuzlar olmalı! Neredeyse her ay; şartları uygunsa; bitmeyen bir döngüye içgüdüsel teslimiyet… Nesillerini çoğaltmak, varlıklarını, varoluşlarını daha da öteye taşımak; büyük çaba; değerli bir saygınlık…

 Hacetimi giderene kadar dinlediğim o sesler; yaşlı dut ağacımızın yanı başında, henüz ahlât ağacımız çürümemiş, kesilmemişti…

   Hasan Dedem, Gülsüm Ninem ve kerpiç evimiz duruyorken; Ben gül bahçesinde kolibalar-barınaklar inşa ediyor; bir tünelden geçiyorduk; ucu bucağı olmayan tünelin kuzeye bakan havalandırmasında ki güvercin yavruları; yaşamın çağrıları için tiz sesleriyle uyandırıyorlardı insanları; insanlığı…

Güven Serin  

1 yorum:

SevKoz dedi ki...

Hayatın çığlığı onların ki