21 Mart 2018 Çarşamba

ÇALIMINDAN GEÇİLMİYOR




ÇALIMINDAN GEÇİLMİYOR
-----------------------------------------

  Bazı insanlar severler çalımı. Alımlı olmak için yapmadıklarını bırakmazlar. Buraya, yazıma konu olan kadın da böyle karakterlerden sadece birisi

  Onu dışarıdan da olsa çeyrek yüzyıldan beri tanıyorum. Kısa boyunu uzun çizmeleri, topuklu ayakkabılarıyla dengeleyen, göbeğini, elbise ve uzun, geniş kabanlarla gizleyen, yüz makyajını usta bir sanatçı gibi, yaşının çok altında gösteren, görünen; alımlı, çalımlı bir kadın…

  Bazen caddede, bazen sokakta, kaldırımda karşılaşıyoruz. Belki de bini hiç fark etmedi bugüne kadar. Nasıl etsin ki? Hani ünlü insanların film çekimleri olur ya; o da bir film sahnesinde ki gibi; sadece rolünün peşinde didinip duruyor.

 Çalımından geçilmeyen kadının sosyal medyaya yansıyan halini görmek istedim. Esinti bu ya!

  Sosyal medya dediğimiz dünya; oraya yansıyan fotoğraflar, videolar, sözcükler, yorumlar neredeyse bir insanın bir ömür boyunca oluşturduğu, görgünün, kültürün yansıması olduğu kadar; eskilerin dediği gibi “insan mayası” nasıl olur; onu anlatır.

 Onun bulunduğu sosyal dünyaya girince şok oldum. Sanki rütbeleri alınmış bir asker; sudan çıkmış bir balık; bütün heyecanı sönmüş bir ihtiyar…

  İnsan bu kadar savunmasız, bu kadar umutsuz ve solgun görünebilir mi? Anlam veremedim bu işe! Bıkmışlığın, derbederliğin; bunca makyaj, bunca giyim eşyası, ayakkabı; ferman sahibi vezir gibi çalım-alım; hiçbir şeye yaramamış da, her şeyi bir kenara bırakmış; bir de bu halimi görün! Bilin! Der gibi…

 Şaşkınım… Şaşırmışım… Aradığım cevap bu olmasa bile; şunu düşündüm. Hayal kırıklığı… Koskoca olan cinsinden…

  Ve o muhteşem sözcük; ataların diyarından; “ Ya olduğun gibi, ya da göründüğün gibi! “ İnsanlar, farklı görüntü, kendi özünden şikâyetçi ve kaçar vaziyette ne tükenişlere ne büyük ömür tükettiler.

 Bize ait bir sakat sözcük var ya; “ Zaman öldürmek!” Bakımlı olmayı, her daim makyaj peşinde, alışveriş telaşı içinde olmakla karıştırıyoruz. Bakımlı olmak için lüks tüketimlere, korkunç girdapların telaşına hiç mi hiç gerek yok…

 İşte sunuyorum ilacı bu köşede; makul olanın peşinde; bütçemizin, ihtiyaçlarımızın, kullanabileceğimizin sınarlarını belirlemek bir sır değil. Bir parça bütçe, bir tutam edebiyat, azcık felsefe, bir yudum seyahat ve bir koca bardak sevgi…

 Bütün hastalıkların anası olan üç şey; Stres, yanlış beslenme ve hareketsizlik… Çare budur; değişimin, heyecanın, coşkunun, bakımın, yenilenmenin ve kendimiz olmanın ilacı; ilaçları…

 Güven Serin 



3 yorum:

YILDIZ dedi ki...

Çok doğru söylüyorsunuz Güven Bey. Kaleminize sağlık.

deeptone dedi ki...

bizim ülkede var bu evet. çok havalıyızdır. avrupada yok böyle bir şey. sade doğaldırlar. bizde bir lüks bir hava bir sahtelik işte. kompleks tabii bizdeki. kast sistemi var bizde. bi avrupalı bir balkan kadar sade ve olgun olamıyoruz yaa.

Zeugma dedi ki...

Şaşırmakta haklısınız. Çook ilginç bir hikâyeymiş.
O halde bu kadın bildiğimiz örneklerin tam tersini yapıp çalımına sosyal medyada geçit vermiş:))
Demek ki ihtiyaç hissetmiş..