26 Eylül 2017 Salı

KARANLIK ODA


YOĞUNLUK ATÖLYESİ-SANATÇI ATÖLYESİ



KARANLIK ODA
---------------------------------

  Aslında bu ismi kendi algılarım sayesinde, karanlığı iliklerime kadar hissetmem sayesinde oluşturdum. Burası 2013 yılında açılmış; Sanatçı Atölyesi veya Yoğunluk Atölyesi olarak bilinen; İstiklal Caddesinin etrafında serpiştirilmiş en yoğun sokaklardan birisi; Asmalı Mescit Sokakta kiralanmış bir sanatçı evi.

  15.Bienal-Yılaşırı Etkinliğine destek olan ve kendi etkinliğinle çok önemli bir çalışmayla; benim söylemim; Karanlık Oda sunumuyla katkı veriyor. En fazla beş kişinin alındığı çatı katına üç kişi çıktık. Ağır perdenin ardında ki karanlık odaya girer girmez; korku ve diğer duyu organlarının farkına varma telaşı…

  Dört dakikalık zaman, ne yapacağını bilmemek; bilememek… İmdadınıza içeride veya yan komşunun odasından gelen saatin sesi; ışığın karanlığın içerisinde birkaç objeyi gösterip tekrar kavuğuna çekilmesiyle; mekânın sınırlarını ve sığınacağınız köşeleri anlamaya çalışmak…

  İç ve dış etkilerin, bizim üzerimizde ki etkisi; yani, komşunun merdivenleri çıkan ayak seslerini duymak, içeride ki saatin tik takları kadar etkili… Karanlığın savunulmaz, önlenemez yoğunluğu, çaresizliği çareye dönüştürecek diğer duyu organlarının topyekûn neler yapabileceğinin evrimsel telaşı başlıyor.

  Zaman denen şeyi, ne çok ve ne bonkörce harcamış olduğumuz dış dünya ve karanlık odanın zamana dokunuşu ve onu ileri geri ayarlaması, yok sandığımız hislerimizin, duyularımızın varlığıyla kucakladığımız kocaman karanlık ve güneş kadar önem kazanan, karanlığı aralayan sızma ışık kırıntıları…

  Zaman zaman içeri sızan ışık, etrafı, odanın içinde ki objeleri gösterse de, daha fazla seslere, sesler sayesinde etrafımızı; yani en yakınımızda olan insanları; komşularımızı hatırlamaktan öte, onların önemini de görmek; bu çalışma sayesinde, görme biçimine, algılar, dış dünyanın büyük kargaşası sayesinde daha sokulmak da mümkün görünüyor.

  Yoğunluk Atölyesi çok iyi bir iş çıkarmış. Hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler sayesinde neredeyse, duyma, dokunma, hissetme kavramlarını, evrimsel üstün yanlarımızı körleme noktasına gelme vakti; geri dönüp, var olanla çatışmadan da, yeni olanla birliktelik mümkün olabilir…

  Hemen hemen girdiğim tüm bienal-yılaşırı, mekanlarında genç insanlara sorduğum soru; Sizce iyi bir komşu nasıl olmalı? Çoğunun verilecek bir cevabı olmadı; gülümsemek, ciddi düşünmekten başka; şimdilik… Bir genç kız cevap verdi; “ Bana saygı duysun yeter.”


Güven Serin 

Hiç yorum yok: