6 Ocak 2017 Cuma

SİZ YAŞAYANLAR





                                               SİZ YAŞAYANLAR



  İsveç sineması adına önemli bir yönetmen olan Roy Andersson’un üçlemesinden ikincisi olanın ismidir; Siz Yaşayanlar. Yani bizler; hepimiz; yeryüzüne bağlı kalmış, kendi kültürünü büyük savaş ve acılar, kayıplar sürerken sürekli yenileyen insanlar topluluğu.

  Görünen o ki, insanın bu dünyada ki eğlencesi, acıları, yarım yüzyıl sonra dünyalı gözüyle, uzayın derinliklerine karışmaya başlayacak; sanırım büyük göçler, meraklar, taşkın gidişlere dönüşecek.

  Gelişmiş ülkelerin, muhalefet partilerinin yanında, sendikaları, sivil toplum örgütleri, gazeteleri-gazetecileri, sinema yönetmenleri, tiyatroları, operaları, dans salonları, gün gibi gece eğlenceleri vardır.

  Bilimin özgür olduğu kadar, gazetesi ve gazetecileri de özgürdür; yani üretirler; yetkinlikleri içinde inandıkları davanın içinde insanı, insanlık yolculuğunda biraz da öteye taşımaktır gayeleri.

  Roy Andersson da üçleme adı altında; İkinci Kattan Şarkılar, Siz Yaşayanlar, İnsanları Seyreden Güvercin çalışmalarıyla sinemanın görsel, işitsel ve düşünsel dilini kullanmıştır.

  Kıtalar arası geçişler gibi, konular arası geçişler, birbirine bağlanmayı; mühenislik, mimari çalışmaların ahengi gibi; psikolojik, sosyolojik anlayış ve anlatı bekliyor.

  Gelişmemiş bir ülkede; bir mühendis, mimar, öğretmen, imam, doktor, hemşire, öğrenci, milletvekili, bakan; kürsüye çıkıp veya çalışma alanından işlerin iyi gitmediğini konuşabilir mi? Konuşursa başına patlayacak kabağın tadını çıkartabilir mi?

 Öyle büyük bir sessizliğe doğru yol alıyoruz ki; tam olarak demokratik hakkımızı, özgürlük alanlarımızı öğrenmeden ya gereksiz çırpınıyoruz, ya da büyük düşlerimizi gerçekleştirmeden; yani zengin ve rütbe sahibi olmadan konuşmak, yorum yapmak, ülkesi, milleti için öneriler, yapıtlar ortaya çıkartmayı; anca emekliliğe, belki başka bir dünyaya erteliyoruz.

 Gelişmiş ülke sineması, oyuncusu ve yönetmeni dili ve düşüncesiyle konuşur; üstelik sınırları aşan bir konuşmadır. Sözcü ise bir psikiyatrisidir;


 “ Ben bir psikiyatr istim. 27 sene bu işi yapıyorum. Tamamen tükendim. Yıllarım yaşadıkları hayattan tatmin olmayan, eğlenmek isteyen, benden de bu konuda onlara yardımcı olmamı isteyen hastaları dinleyerek geçti.

  İnsanlar çok şey ister. Onca yılın ardından vardığım sonuç budur. Mutlu olmak isterler… Ve aynı zamanda benmerkezci ve bencil…

  Ve pintidirler… Aslında dürüst olmak isterim. Çoğunun tam anlamıyla değersiz olduklarını… Söylemek isterim.

  Değersiz bir insanı mutlu etmeye çalışmak için, saatlerini terapide harcamak; hiç anlamı yok. Bunu başaramazsınız. Ben de bunu yapmaya son verdim. Artık sadece ilaç reçetesi yazıyorum. Ne kadar kuvvetli olursa o kadar iyi. Bu iş böyle yürür… “

  İnsan trafiği, araç trafiği ve büyük göç dalgaları; yabansılığı birden terk edip, benzer yapaylıklara kavuşma isteğiyle birleşince kıyamet gibi büyük sorunlarımız oldu.

 Tam da burada; bu sorunların üstesinden gelecek olan yine bizim beğenmediğimiz, görgüsü, eğitimi ve inancı yüksek siyasetçiler olacaktır.

   Gerekli kurumların genişlemesi, yenilerinin eklenmesi ve güncellenerek her değişen yaşam koşullarına göre yeni beceri, dinlenceler, mükâfatlar, saygınlık dolu itibarlı anlayışlar geliştirmek; yine bu yolla; uygulanabilecek kanunlarla, yerleşik insan davranışlarını anlayıp, çok iyi değerlendirmeyle daha bir gelişme sağlayacaktır.

Güven Serin 

 




  

3 yorum:

KİANA dedi ki...

Sevgili Güven..Öncelikle merhaba..Yıllar sonra yeniden sayfaları karıştırıyorum..Arkadaş ziyaretleri yapıyorum..Bu güzel yazıya verecek sayfalarca cevabım var...Aslında gerekte yok...Şimdiki psikiyatristler dediğin gibi aynını yapıyorlar...Şu ilacı al, bu kadar dozla başla , 1 ay sonra kontrole gel...İnan ne ilacın ne psikiyatristin, ne psikologun hiçbirinin hiç bir faydası yok...Ruhunu tazeleyebilirse insan, atarsa içindekileri tek ilaç kendisi aslında..Yaşam tarzında, alışkanlıklarında yapacağı radikal değişiklerle ancak kendine dönebilir..Ama yinede çok zor diyorum kendi adıma...Bu zamanda, sosyal medyanın bu kadar geliştiği, ve toplumun bu kadar rencide olduğu son yıllarda sanırım ilaç içende kafayı bozanda çok olacak gibi görünüyor..Sevgilerimle...

Esin Bozdemir dedi ki...

İlginç bir film sanırım. İsveç'li yönetmen Roy Andersson'ın öncelikle “İkinci Kattan Şarkılar” ve “Siz, Yaşayanlar”ı izlemeli, ardından da son filmi 'İnsanları Seyreden Güvercin'ile üçlemeleri tamamlamalı diye düşündüm. O zaman daha iyi anlaşılır. Psikolojik tahlilli bir film olmalı.
Dünyamız büyük bir hengameye dönüşürken, tam da şimdi bu farklılıklar içinde, insanın insanı anlama zamanlarına geldi sıra!. Çünkü artık çanlar hepimiz için çalıyor!. Yumurta kapıya dayandı!. Teşekkürler Güven. Kar-kış tam da film seyretme zamanı...bulursam izleyeceğim..esenlikle..

*Bilmem bu yorumumu kuşlar, hava muhalefetine takılmadan salimen eline ulaştırabilecekler mi!.. ??? ;)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Dostlarım;sinemanın insana dair bir buluş olduğu ortada. Konusu,insan icadı olan yine insan davranışları... Merkezden insanı çıkardığınız vakit;doğanın milyarlık döngüsü,hiçbir kavram üzerine oturmuyor gibi;büyük bir sessizlik ve çok geniş bir sükunet hakim oluyor;yeryüzünün insansız tarafına... Esin,bu yorum işini nihayet çözdük;zamanında açılamadıkları,görünmedikleri için üzgünüm...