7 Aralık 2016 Çarşamba

PAŞA DEDE



PAŞA DEDE
----------------

  Yaşadığımız sürece ne çok insan davranışı; insan çelişkilerine sahne olacağız kim bilir? Doğalı, neredeyse yarım yüzyıl geçti. Son iki yıl önce öğrendim ki doğduğum diyarda ki akrabalarım heyecan içinde.

  Niçin? Bir paşa dedemiz olduğunu öğrendikleri için. Oysa paşa dedemizi hiç görmedik, onunla ilgili hiçbir hikâye dinlemedik; sanki hiçbir zaman yokmuş gibi… Şimdi, onun Rumeli zamanlarında; oradaki topraklarımızı kaybetmediğimiz zamanlarda paşa olup, göç ettiğinde Marmara bölgesinde de birçok yerde aklımızı, hayalimizi aşan malı-mülkü olduğunu öğrenmiş olmamız…

  Köprünün altından çok sular geçtiği gibi; paşa dedemizin çocukları çoktan bu dünyadan göç etti. Üstelik mallarına, mülklerine de sahip çıkanlar olmuş… Nasıl ki doğa boşluk kabul etmiyorsa; insanın, malı, mülkü de boş kalınca sahip çıkan oluyor; oldukça doğal bir insan sürece; paylaşımı…

 Şimdi, paşa dedemiz olduğu, üstelik de zengin olduğu öğreniliyor. Çünkü insanların dünyevi ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları neredeyse yokluk; imkânsızlık içine girdi. Yaşaman garip iflaslar, yok oluşlar; insanları en uzak çareleri aramaya, üretmeye itti…

  Bizim akraba gruplarımız da uzak akrabamız paşa dedenin peşine düştü. Kulağa hoş gelse de, sadece mal-mülk olarak sahiplenmek eksik bir şeyler yaratıyor. Köksüz ağaçlar, temelsiz evler gibi bir şey…

  Bütün bu güzel düşleri, büyük beklentileri dinleyince ister istemez iç çekiyorum; hiçliğin hastalığına düşmediğim, kendi kendime yetme becerisine sımsıkı tutunduğum için…

  Yine de zaman zaman ; geçmişte bir paşalık var; ağır adam kılığında; tıpkı atalarım gibi…
 
 Paşa paşa sürdüğüm yaşamın bir geçmişi varmış; bir avuntu da olsa; paşa dede muhabbetini Mehmet enişteden dinlerken; onun tüm yaşamını sadelik; kimilerinin gözünde; alt katmanlarda geçirmesi; onun yüzündeki gülümsemeyi, karakterinde ki hayal kurma becerisi ve her daim çocukça bir yaşam izlerini görmek; paşa dedemin yüksek duruşu, büyük mal mülklerinden çok daha öte bir insani değer olarak görünüyor.

  Nice kral, padişah, hükümdar koltuğun iğneli bir fıçı olduğunu öğrendikten sonra, başının üzerinde sallanan kılıcın bir tek ince tel tarafından tutulduğunu öğrenince iş işten geçer… Artık, sade bir yaşam; halkın kendisi olmak uzaktır; ulaşılmayacak kadar…

  Kral, yoksulluğa, sadeliğe özenirken; nice insan, paşalık, vezirlik, krallık düşleriyle yatarlar derin uykularına…

Güven Serin 

2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Tüm yaşamını sadelik üzerine kuran 'Paşa dede'nin yüksek duruşu geriye bıraktığı en büyük zenginlik olsa gerek. Belli ki, bu mirastan herkes kendi payına düşeni 'nasibini' kendine göre, kendi değerince almış. Yada yüksek beklentilerin bir ümitle gerçekleşmesini beklemekte! Anlatımlarından ve edinmiş olduğun izlenimlerden Paşa dede, özel bir insana benziyor...ruhu şad olsun..

GÜVEN SERİN dedi ki...



Çok teşekkür ederim Esin...