1 Kasım 2016 Salı

İLLA Kİ ADALET





İLLA Kİ ADALET!
------------------

 
  Siyasetin milletin kaderini etkilediği bilinen bir gerçektir. Halkın siyasi kararları da siyasetçiyi… Hal böyle olunca, yetki güce dönüşürse; bugünün olduğu gibi; güç, önüne geleni süpürmeye başlar.

  Nasıl ki, iğne batınca çok canım yandı diye avazımız çıkıyorsa, çuvaldız batanları, uzuvları kopanları, canları gidenleri, yuvaları dağılanları da adalet ile teskin edeceğiz. Sadece teselli mi?

Hayır! Yüz bin kere hayır? Adalet ile duygulandırıp, onurlandıracağız. Böyle yapmak zorundayız! Çünkü bıçağın kemiğe dayandığı an; canlıların topyekûn ve sıra dışı davranışları çıkar ortaya.

 İlerici, adil siyaset yapmak için, çok iyi konuşma yeteneği, siyaset bilgisi yetmiyor. Tıpkı adil olmak; adalet dağıtmak için sadece hukuk bilgisinin yetmediği gibi… Tarihsel bilgiler, edebiyat, felsefe; en az diğer bilimler kadar gerekli ve bilinmesi gerekiyor.

 Bir örnek vermek istiyorum; Rabelaıs’ın kahramanından; Düşmanı köşeye sıkıştırmışlar, alabildiğine yok ederken, kahramanlardan birisi seslenir;

Devam edelim mi? İşin başında ki komutan seslenir; Hiç gerekli değil! Gerçek askerlik sanatı gereğince düşmanı umutsuzluğa düşürmeliyiz, bıçak kemiğe dayandı mı, düşman yıpranıp tükenmekte olan gücünü ve yüreğini yeniden toparlayıverir.

  Hiçbir kurtuluş umudu kalmaması, bitmiş tükenmiş insanları diriltip kurtaracak olan ilaçların en iyisidir. Nice zaferler, yenenlerin elinden kaçıp yenilenlerin eline geçmiştir, çünkü yenenler hak ettikleri kadarıyla yetinmeyip her şeyi çiğneyip yok etmeye çalışmıştır.”

 Bu edebi, felsefi ve askeri görüş karşısında kim “ret” hakkını kullanabilir? Ahmaklar mı? Gözü, kin, nefretten görmez olanlar mı? İçlerinde ki kuşkuları hiçbir zaman akılla, ilimle desteklemeyenler mi? Yoksa bu yazılanlara gülüp geçenler mi?

 O zaman, gülmeyi seçin derim! Nasıl olsa, düşünmemiz, mantıktan çok hissiyatların, kalıplar halinde ki tekrarlarıysa; gülün! Zaden yazar da bunu ekleyiveriyor şiirinin sonuna;

Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
Gülmektir çünkü insanı insan eden…

  Edebiyat bazen güldürür, bazen kafa karıştırır. Kimi zaman ise düşündürür; tıpkı düşsel bir tekkenin büyük kapısı üzerinde ki yazıt; yani kitabede yazılmışlar gibi;


“ Girmeyin buraya, ikiyüzlüler, yobazlar, kartlaşmış maymunlar, kalleşler, yağ tulumları…

  Yampiri çarpık boyunlular, odun kafalılar, hödükler, sahte çilekeşler, takunyalı kara böcekler, kürklü dilenciler, sefa pezevenkleri, kayış suratlı, şiş göbekli fitne tellalları, gidin başka yerde satın dolaplarınızı.

  İğrenç dolaplarınız, kötülüklere boğar çayır çimeni, yalan dolanlarıyla türkülerimizi bozar iğrenç dolaplarınız.

  Girmeyin buraya, doymak bilmez hukukçular."

Güven Serin  

Hiç yorum yok: