9 Temmuz 2016 Cumartesi

BENİM DAVAM HİÇLİKTİR


Kamera; Güven

ERDEK-BALIKESİR


                                      BENİM DAVAM HİÇLİKTİR


Zamanın; yani yaşadığımız anın hemen kıyısından, belki çok ötelerden bir şiir dizesiyle selam veriyor Horatius;

  Neden yoruyorsun zayıf ruhunu?
  Sonu gelmez planlarla.

  İç savaşların yaşandığı bir dünyada; günümüzden 2000 yıl önce Horatius; şarabın süzülüşünü; damla damla içilmesini şiirsel bir dille anlatıyor:

  Bilge ol, süz şarabı damla damla.
Bu kısa ömre bel bağlama kısa umutlarla.
  Daha biz konuşurken bile geçip gitmiş olacak kıskanç zaman.
Yaşa doya doya gününü, olabileceğince az güven yarına.

  Bunları demek kolay da uygulamak zor olan… Tam da burada devreye insanın zanaatkâr yanı girmez mi? Yaşama nasıl tutunduğumuzu, ebedi bir dünya içinde; hiçbir birikimin sonsuz bir saklama girdabı içinde kalamayacağını bilmemize rağmen; günün ve gecenin içine taşıdıklarımızı kâğıda döksek; inanamayız.

 Tam da burada girer devreye Alman şair Goethe;

  “ Ben davamı hiçliğe yerleştirdim.” Soracak olursak; hangi hiçlik dersek; yine başka bir Alman filozof Arthur Schopenhauer cevap vermek ister;

İnsanın olası tüm isteklerinden kurtulup, çıplak, yalın var oluşa geri döndüğünde, insan mutluluğunun temelini oluşturan zihinsel huzura ulaşacağını; böylece şimdiki zamanın keyfini çıkartmak bakmak gerektiğinin üzerinde durur.

 Hem de sımsıkı bir duruş… Sözüm, kendini akıntıya bırakanlara-bırakmışlara değil elbet… Belki de iyi yüzücüdürler…

  Belki de doğanın esas ayıklaması, insanın bol olmasıyla, kıt olana dönüşüm, evrimin başka bir aldatma oyunu yaşanıyordur; avareliğin, birbirimizle dalaşmanın kayıp zamanlarını; bize verilen yaşamı yaşarken öldürme işiyle uğraşmanın rüzgârına kapılmayı, onur, namus ve evrenin yasası olarak kabul ediyoruz.

  Ama bunu böyle kabul etmeyenler de var. Yani hiçliğin ne anlama geldiğini anlamak ve anlatmak üzere bir ömür harcayan Schopenhauer;

  “ Öncelikle, her toplum zorunlu olarak karşılıklı bir uyum sağlama ve sıcaklık gerektirir; bu yüzden, ne denli büyük olursa, o denli yavanlaşır. İnsan sadece yalnız olabildiği sürece, bütünüyle kendisi olur; demek ki, yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez; çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür.

  Zorlama, her toplumun ayrılmaz arkadaşıdır ve her toplum, insanın kendi bireyselliği ne denli önemliyse o denli ağır gelen fedakârlıklar ister.”

  Filozof bugün toplumsal yaramıza, sanki birkaç yüz yıl önceki anın tazeliğinde hiçbir zaman değişmeyecek insan ilişkileri yönüyle can alıcı bir sunum yapıyor;

 “ Toplum sinsidir; Oyalama, haber, dostluk hassı, görüntüsü altında, büyük, çoğun iflah olmaz kötülükler gizler.

  Gençliğin başlıca eğitim konularından birisi, yalnızlığa katlanmayı öğrenmek olmalıdır; çünkü yalnızlık, mutluluğun ve içsel huzurun bir kaynağıdır.

  Üstelik bir insan kendinde ne çok şeye sahip olursa başkaları onun için o kadar az şey ifade eder.”

 Bugünün gençliği bu uygulamaya kulak vermişçesine kendi odalarına sıkça kapanıyorlar. Bizler onların yalnız kaldığını, yalnızlığın kendi kendine yetme sanatını öğrendiğini sanıyorsak aldanıyoruz. Çünkü sosyal medya denilen büyük icat, sonsuz sayıda insan görünümünde ki elektronik canlılar; hem varlar, hem de yoklar…

 Sosyal medyada şu haberi gördüm. Facebook sayfasında artık olmayacağını anlatıyor genç insan. Katılmış olduğu cenazede on kişinin oluşu ona çok dokunmuş. Oysa sosyal medyada binlerce arkadaşı varmış. Sanırım, yaşamın içine girme adına, interneti reddediyor.

 Hâlbuki değişen zamanın, değişen koşullarına yine uyum sağlayacak olan insandır. Esas olan o şey; on ince perhiz olayıdır yaşamın her devrimini anlamlı kılan. Ancak o zaman uyum sağlarız; tıpkı bir bardak su içince susuzluğunu giderdiğini söyleyen mide hücrelerinin beyni uyarmasına benzer; bilginin, görgünün ve sezgilerin uyarması; beslenmek ve bazen değerli yalnızlıklar ister.

 Filozof yalnızlığı zamanında sevip onla dost olmayı bir altın damarı bulmuş olmakla bir tutar

 St. Pierre ise; “ Beslenme perhizi bizi bedensel açıdan sağlıklı yapar, insanlarla ilişkide perhiz ruhumuza huzur verir.”

 Güven serin 


 


Hiç yorum yok: