31 Mayıs 2016 Salı

GANOSLAR ve KUŞ SESLERİ...


Kamera; Güven   Ganoslar Diyarı


Kamera, Güven  - Ganoslar

Geceyi içine çekmiş/ Gün henüz üzerine düşmemiş...

GANOSLAR ve KUŞ SESLERİ

  Tekirdağ’ın gözbebeği olan diyar; Ganoslar (Işıklar Dağları) Tam olarak hiçbir yazarın, çizerin anlatıp aktaramayacağı efsanevi yer…

  Ganosların şaşırtan yanı; o kadar çok ki… Doğa burada öyle bir canlı,r yanıltıcı sürprizler hazırlıyor ki; bir parça kulağınız, gözünüz, eliniz; onlara etki eden duygu bütünlüğünüz varsa; şaşkın bir sarhoşsunuz demektir…

  Aşağıdan baktığınız herhangi bir tepe karşısında insan gururuyla yaklaşmanız size oldukça soylu bir pahlılığa patlayabilir. Hemen çıkarım dediğiniz tepenin onlarca yıl kullanılan; belki de Tanrı ve Tanrıçalar zamanına giden o gizli patikaları; Rumlar ve Yeniköy, Uçmakdere insanları tarafından da kullanılmıştır.

 Mayıs Ayı kuş seslerinin; yani Kara Tavukların, isketeler, bülbüller,ardıç kuşları; belki guguk, ibibik kuşları da…

 Yunus Usta ile böyle bir zamanda kuşların çığlık çığlığa göğe yükselip, kendi doğaları gereği yuvalarını kurup nesillerini devam ettirmek için harcadıkları çabaya tanıklık ettik. Yeniköy’ün doğusundan eski patikalardan tırmandığımız yamaçlar; önce koruluk, sonra masalımsı bir meşe ormanına dönüştü.

 Katırtırnakları, kendi kolonisini oluşturmuş küçük ıhlamur ağacı topluluğu ve ardıçlar… Burada ardıç kuşuna ayrıca minnet duygularımı yolluyorum. Erozyon için, doğanın doğallığına, her türlü hayvana ev sahipliği yapan ardıçlar onların da sayesinde yayılıyor; toprağın kıymetini bilen, ona muhtaç tepelere ve dağlara…

 Orman Bakanlığının bir sloganı var; Orman, su varsa hayat var…

  Mayıs ayı kuş sesleri için niçin önemlidir? Kuşların evrimsel süreci, dönüşümü ve yolculuğuna bir bakmak gerekir. Eş seçimi, yuva kurmaları; çılgın bir hikâyenin türkülerine dönüşüyor.

 Hazirana girmeye hazırlanırken, henüz eş bulamamışların telaşı ise ayrıca dinlenmeye değer… Hâlbuki onlara insanca nasihat versek; “ acele etme be kardeşim, bekârlığın tadını çıkart.” Desek; kim bilir bize ne türküler yakacaklar; evliliğin o muhteşem telaşı için…

 Yeniköy’ün, Uçmakdere’nin ve bölgede ki Ganos Diyarının neredeyse tüm köylerinin doğası, yeşillik şölenine dönüşmüş. Azalan; neredeyse biten çiftçiler, köylüler; bu tabiat harikasının bonkörlüğünü de ortaya çıkartıyor.

 Dağların güneye bakan tarafları ayrı bitki örtüsü; kuzeye bakan tarafları apayrı bir dünyayı gözler önüne çıkartıyor. Hele, derin vadileri; başka bir mucizenin devamını aktarıyor; yaz kış, hayvan bakımı, sebze, meyve yetiştirmenin ve insana doğa ile buluşup, kaplıca, ilaç; huzur aktarım merkezi olabilecek yerler; bu yerler…

  Lili Marleen türküsü nasıl dilden dile yayılıp, onlarca dile çevrilip tüm insanlığa ait olmuş bir destansı türküyse; Ganoslar Diyarı da Tekirdağ’ın; Tekirdağ insanının onur duyup, tüm ulusa ve insanlığa armağan edeceği bir yer…

 Buranın gizlenmiş, unutulmuş hikâyeleri gibidir bitki örtüsü… Biraz bakıp, biraz korursanız; toprağın altından hiçbir zaman görmediğiniz bir çiçek, ağaç filizi veya bir böcek; sanki en ilkel çağların devamını anlatmak için; bende varıp ey insan; beni fark et; incele, görevimi anla; bilgi ve görgüsünü veriyorlar…

 Ganos Diyarı yeniden doğuyor…  Var olan tohumlar önce koruluk, sonra orman olurken; çoktan göçmüş kuşlar yeniden evlerine geri dönüyorlar. Doğa, insanla daha da güzel… Doğa insansız da yapabilir; ama insan doğasız ASLA yapamaz…

 Kuzey Buz Denizi ilim dünyasını şaşkına çeviriyor. 20 yıl sonra hiç buz kalmayacağı düşünülüyor. Ve sorumlusu insan olarak kabul ediliyor. İnsan; bitmeyen açlığı ve henüz kazanamadığı deneyimi; neleri kaybettiriyor; hangi cennetleri cehenneme çeviriyor; bunu yine zaman çizelgesinin kapanış anı göreceğiz…

 Henüz vakit erken iken, henüz Ganoslarımız yemyeşilken; ıhlamurları çoğaltmalı, adaçaylarının dem keyfini her yudumda; toprağın, suyun yaşama olan hediyesine minnetten öte, harekete geçmeliyiz…

  Şair ve yazar Hans Leip’in cephede 1915 savaşında yazdığı Marlene Dietrich’ün üne kavuşturduğu Lili Marleene türküsü;

Kışla kapısı önünde fener/ Eskiden de oradaydı, şimdi de orada / Orada tekrar görüşsek ya / Dursak tekrar lambanın altında/ Tıpkı eskisi gibi, Lili Marleen/ Tıpkı eskisi gibi, Lili Marleen

 Güven Serin 




2 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Doğanın o uçsuz bucaksızlığı içinde, belli türlerin seçebileceği, barınabileceği ayrı mekanlar, köşeler var sanki. Başka diyarlara göçseler de özellikle kuşlar bu cennet köşelere başarıyla ulaşabiliyorlar. "Kuş cennetleri" öyle oluşmuş herhalde.
Bu canlılar doğanın dengesini ne güzel, ustaca sağlıyorlar. Geçen yıl Mersin Yaylalarında beyaz kelebekler çoktu. Ceviz ağaçlarında tüneyen serçeler geçen yıl çok azdı. Sincap hemen hemen hiç yoktu. Doğa bir düzen kurmuş, her şeyin telafisi mümkün.

GÜVEN SERİN dedi ki...



Bir orman,koruluk sadece yeşiliyle bakılırsa,kuşu,böceği eksikse;o orman da bir şeyler eksik; ruhu... Haklısınız Makbule Öğretmenim; doğanın uçsuz bucaksızlığı içinde belli türler her daim uyum sağlıyor;belki de kuruluşun,var oluşun öncüleri oluyorlar..