8 Şubat 2016 Pazartesi

Z KUŞAĞI SUÇLU MU?


Kamera; Güven Koç Müzesi

Z KUŞAĞI SUÇLU MU?

  2000 yılı ve sonraı doğanlar, şimdi en büyüğü 16 yaşında. Ülke nüfusunun % 18-20’sini oluşturuyorlar.

  Yakın zaman önce Hürriyet Mahalsinde konuk olduğum kahvehanede bugünkü Z Kuşağını konuşuyorum emekli öğretmenlerle. Bir tanesi kendi çocuğundan söz açıyor masanın konusunu özel bulup heyecan içinde.

 “Kolejde okuttum. Altına sıfır araba çektim. Yapmadığım kalmadı! Şimdi arabayı değiştirmek istiyor; daha pahalı araba istiyor. Dedim ki çalış al; ben ancak bu kadarını yapabildim.”

 Bu konuşmayı yapan emekli öğretmen, şikâyetini mi dile getiriyor, yoksa övünmesini mi? Her ikisi de olabilir. Bir üçüncüsü de; olanı, üzerine binen yükü, insan rahatlaması adına duyuruyor da olabilir.

 Benim kanaatim, başarılı, güçlü bir babanın yaptıklarını bir övünç, bir gurur algısı ve hissiyatı içinde aktarıyor. Çaylar geldi ve yudumlandı. Konu, Z Kuşağının üzerinde düğümlendi durdu.

 Bugünkü bilimin bile incelediği Z Kuşağı, şüphesiz alışık olduğumuz disiplinden çok uzak… Z Kuşağını inceleyen bilim insanları şunları tespit ediyor;

IQ seviyeleri oldukça yüksek. Onlar aynı anda birden fazla işler yapmaya o kadar alışık ki, derslerde farklı şeyler yapmak istiyor.

 Sadece bu veriler bile, çok hızla değişen teknolojinin kuşağı olan Z Kuşağını anlama kabiliyetimizi, deneyimlerimizi arttırmak zorunda olduğumuzu görüyorum. Ebeveynlerden başlayarak öğretmenlere, yöneticilere kadar herkes “ biz eskiden şöyleydik, böyleydik; böyle giyer, böyle beslenirdik!” söz kalıplarından uzaklaşması gerekiyor.

 Uzaklaşmazsak ne olur?

  Oğlumuz, kızımız, yeğenimiz, kardeşimiz, bizim gençliğimiz dediğimiz gençlerin uzağında kalırız. Onların bize tebessüm edişini, bizle alay ettiklerini, dalga geçtiklerini sanırız. Nitekim bu sanma içinde her an karşı karşıya kalıyoruz.

 Yaşları 12 civarı olan iki genç hanım sinema hakkında konuşuyorlar. O kadar kararlılar ki, onlara önerdiğim filmlerle ilgilenmiyorlar bile. Üstelik tuhaf bakışları beni rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığı biraz irdeleyince, onların kendilerine olan özgüvenin olduğunu anlıyorum.

 Bilim insanları da bu özgüven üzerine duruyor. Uygar, aydın anne babalar da… Çocuğunun IQ’ su ile özgüveniyle övünen bir anne, baba, dayı amca, onun iradesi karşısında patinaj yapması da ayrı bir gülünç durum.

  Z Kuşağının tespit edilen en önemli özelliklerden birisi de adil ve adaletli oluşları. Toplumun her kesimleriyle iç içe olabilirler. Ötekileştirmeye katılmıyor, bunun yanlış olduğunu düşünüyor.

 Özgüveni oldukça yüksek, bağımsızlıklarına düşkün oldukları halde, ikili ilişkilerden sıkılan, IQ’ları yüksek olduğu halde onlara yapılacak baskılardan çok çabuk kaçan bu gençler uzayın derinliklerinden gelmediler. Tamamen bizim çocuklarımız. Bu çocuklara yamalı pantolonları, kıtlık zamanlarını, eğlencenin, sanatın içinde sunabilir, o zaman bu konular hakkında onların bilgi sahibi olmasını sağlamış oluruz.

 Sinema, tiyatro, şarkılar onlara yakın olmamız, onlara bir şeyler anlatmamız için önemli bir seçenektir.

 Bir bilim insanı, yaptığı bir söyleyişi de Z Kuşağını şöyle özetliyor; “ Z Kuşağını iki harfle özetlerim: ‘BD’ Yani ‘Bullshit Detector’ (SAÇMALIK DETEKTÖRÜ) Y, kuşağı kafasına uymayan, saçma durum gördüğünde dayanamıyor, kaynamaya başlıyor. Cumhurbaşkanı olmuş, başbakan olmuş, öğretmeni, genel müdürü hiç fark etmiyor hemen tepki veriyor. Çünkü bu kuşağın temel değerlerinden birisi, adalet duygusu…”

 İster küpe taksın, ister saç şeklini değiştirsin. İster Z Kuşağı ister başka kuşak. Çok hızlı değişen dünyanın ihtiyaçları, alışkanlıkları da değişiyor. Bu bir kıyamet midir? Hayır! Asla değildir…

 Yakın zaman içinde Mars yolculuklarını duyacağız. 80 milyon km öte giden uzay araçları, uzay kolonileri; alışık olduğumuz kalıpları yerle bir edecek. Tıpkı akıllı telefonların, akılsızların bile ilgisini çekip başköşeye oturduğu gibi. Tıpkı, deveyi savunanların bile uçağa ilk önce bindiği gibi; gelişen, dönüşen dünyanın anlayanı olmak zorundayız. Çünkü anlaşılır olmak, bizden öte olan kuşaklara iyi gelir…


 Güven Serin 






Hiç yorum yok: