11 Şubat 2016 Perşembe

ÜN ve YIKIM


CAHİDE SONKU...


ÜN ve YIKIM

  Ünlü olmaya aç insanoğlu ünlü hayatların sonunu veya sona giden süreci tam olarak irdelemez. Yoksulluğun kültürü bilinir bu topraklarda. Orta halli olmanın da yerleşik yaşam kalıpları varken, ünlü olmanın delice gururu, zirvenin dondurucu soğuğunu duymamıza neden olur.

  Biliyorum ki bu toprakların diyarında nasihat pekiyi karşılanmaz. Hatta bana akıl vereceğine “para” ver diyerek, nasihate ayrı bir karşı duruş gösterilir. O yüzden, bildiğim bu dünyaya, nasihat duygularına sıkışmış, yaşamı sadece sonsuz bir hoşluktan ibaret olmayışının insan sosyolojisinin, psikolojisinin ve gizemin yolculuğunu anlamaya çalışma adına yazacağım makalemi.

 Türkiye’nin tam da kırılma zamanı; Kenan Evren Darbesi yaşanmasına 6 ay kala bir efsane gözlerini yumdu. Cenazesinde 8 kişinin bulunduğu bilinen, bir giydiğini bir daha giymeyen, aynı günde üç ayrı arabaya, üç farklı renkte taksiye binip dolaşan Cahide Sonku; insanın bitmeyen yolculuğunda, biten bir sonla ünlüler dünyasına, insan gerçeğine çok önemli yaşanmışlıklar bıraktı.

  Muhsin Ertuğrul’u, Celal Bayar’ı reddetmiş, Pera Palasın müdavimi olmuş, güzeller güzeli Cahide Sonku… Bir zamanlar ayakkabısından şampanya içilir. Erkekler peşinde koşar ve bu muhteşem hayatın dibe vuracağı zamana kadar; peri masalı 1970’li yıllarda sona erdi.

 Altından sigaralıklar, zümrütle süslenmiş çakmaklar; şık, gösterişli bir beden… Viski kadehinden ispirto içmeye o büyük yıkıma; bulaşıkçılığa kadar düşen Cahide Sonku kendisinden sonraki birçok sanatçı için başlangıcın hazin sonu örneği oluştururken, unutkan insan zekâsı “boş ver” kültürü, hiç ara vermeden, başka ünlüler, zirve ve dibe vuran trajik sonları görmeye devam edecek.

 Bizlerin bir türlü anlamadığı bir şey de olmalı bu ünlü veya ünsüz insanların zirveden dibe geçiş veya düşüş görüntüleri, onların kadersel seçimleri olabilir mi? Burada ki evrensel sırrı, insan psikolojisinde, güce kavuşunca, irdelemekten, geniş düşünceden uzaklaşmanın o büyük yanıltıcı rüyasının payını da gözler önüne sermek gerekmez mi?

 Dibe vurmaları bir kayıp görmüyorum. Zenginliği veya kendini kurtarmayı sadece parasal yeterlilikle değerlendirdiğimiz zaman, paraya kavuşmuş insanların, özellikle iç acıları, iç sıkıntılarını, paranın ve ünün zenginliğiyle besleyemeyenlerin arayışıdır belki…
Dibe vurmak, o insanı acınası duruma düşüren yıkımı yaşamak, belki ünlü olmanın, sanatla yıkanmanın, sanatçı duyarlılığına erişememenin, sıradan insan zaaflarıyla yorgun düşmenin, parlaklığın göz alacılığından bunalıp, yolunu şaşırıp ara sokaklarında kaybolmanın dünyevi gerçeğidir de…

 Cahide Sonku ve onun efsanesi tam olarak anlaşılmadı. Belki de hiç anlaşılmayacak. Çünkü üniversitelerin ve eğitime dair bütün kurumların amacı yüce insanı ilimin, sanatın, felsefenin derinliğinde en uzağa, en derine, genişliğe taşımaktan çok, güne rakamlarla damgasını vurma telaşı hâkim.

 Okullarımızın, üniversitelerimizin topluma, bilime, sanata yansıması, toplumun istikrarlı ve uzun vadeli huzura inşası değil de, en kısa yoldan en karlı kazançların, unvanların telaşı çok büyük…

 Belki de her toplum, kendi sonunu, kaderini, kendi kısa vadeli sadece iki renkli, iki tercihli bakış ve kabul ediş algılarıyla hazırlıyor.

 Kara veya beyaz… İyi veya kötü… Soğuk veya sıcak… Ünlü veya ünsüz… Akıllı veya akılsız..

 Sadece bu sıfatlar, bu anlatımlar insanı anlatıyorsa, kurnazlığın gücü, eğitimden, sanattan önce başa geçiyorsa, vergiden tutun da, zenginliğin dağıtımına kadar, düşüncenin, eğlencenin, sporun, sanatın, bilimin içine çıkara, ahbap-çavuş ilişkilerine benzer şeyler katılıyorsa; ara renklerin, tınıların, seçeneklerin bir anlamı yoksa

Cahide Sonku’ya sadece acır geçeriz. Onun sonunun beklenen şey olduğunu söyler geçeriz. Veya onun sonu gibi benim sonum olmaz; “çünkü ben çok akıllıyım, çok yatırım yaptım.” Der, tam da bir cenaze töreninde duyduğumuz o yüksek gururu taşırız; ölen biz değiliz. Biz, kurtulan, sağ kalan olduğumuz için ölümü bile sorgularız; erken öldü! Çok içerdi! Az uyurdu! İyi beslenmezdi! Gibi bir sürü renksiz, kanıtsız, insanın iç dünyasından uzak hikâyeler…

 Cahide Sonku. Erkek dünyasında kadın olmanın, aşırı beğenilip el üstünde taşımaya alıştırılmanın kurbanı da olabilir. Tam da burada insan psikolojisi giriyor devreye. İnsana dair, insanın kendine yetecek bilgi, görgü, deneyimleri besleyecek derelerin, ırmakların, güzellik, şan ve şöhret ile dengelenmesinin zanaatı çıkıyor ortaya.

 Cahide Sonku, o büyük efsane, büyük destanlar gibi, edebiyata, sinemaya, felsefeye, eğitime ciddi katkılar vermeye hazır. Sadece, acıma, yüksek gurur ile yerden yere vurma, siyah ve beyaz bakmaktan kurtulmak şartıyla, bu yaşamın en göz alıcı yanlarına da,  pis kokan ara sokaklarına da insan yüreği, toplumsal eşitlik, adalet isteğiyle bakalım yeter.

 Güven Serin 











4 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Efsane sanatçı Cahide Sonku'nun hayatı, kesinlikle çok kapsamlı ve derinlemesine bir bakışla analiz edilip, anlamayı gerektiriyor. Dünya starları içinde de benzer örnekler çok elbette! Marilyn Monroe'nun hayatı gibi..trajik sonlar çok fazla. Ünlü olmanın büyük yıkımı!. Ve birey kadar asıl toplumun bundaki büyük payı hiç irdelenmiyor!. Tv.larda reyting furyası içinde gencecik çocukların ünlü olmak adına düşürüldükleri büyük tuzaklar!. üstelik bu tuzaklara ailelerin ve kitlenin yadsınamaz katkıları ne kadar çok!.ne büyük bir paradoks!. küçük yaşlardaki çocukların hatta bebeklerin dahi şöhreti ile para kazanan aileler...rant elde eden reklam ajansları, medya şirketleri..

Ünlü olmak sevdası içinde ne çok insan var!. ne anlamsız yarışlar! oysa hiç biri gerçek olmayan kalabalıklar!. bunları nasıl göremez insanoğlu, nasıl yaşanmış hayatlardan ders almaz? anlamak mümkün değil!. hiçbir kalabalık gözünü boyamamalı insanın! bir varmış, bir yokmuş denecek kadar kısa ve herkes için bitimli bir hayat bu!. Bazı cenazelerdeki o muazzam kalabalıklar dahi yanıltmamalı!. Rahmetli nüfuzlu ise hele, pek çoğunda kendini gösterme çabası!. Bir elin parmaklarından azdır, gerçek kalbine dokunan insan sayısı!..

Teşekkür ederim Güven 'ün ve yıkım' yazını ilgi ile okudum. Esenlikle kal..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Esin;makalenin ruhunu çok iyi tahlil etmişsin. Büyük kalabalıklar, çok hani zenginlik; aynı zamanda BÜYÜK yıkım... Yaşamın muhteşemliği o küçük hücrelerde saklı olduğunu hiç unutmamak ne büyük lütuf...

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7374168482621215247#usersettings dedi ki...

Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenleri, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken; bilinçli ya da bilinçsiz, yasamı kaçıranların, bir saat kadar düşünüp taşınmak, gözlerini bir süre kendi içine çevirip; dünyadaki bozuk düzende ve kötülüklerde ne ölçüde payı olduğunu araştırmak, işte buna kimse yanaşmıyor sevgili Güven..

Olcay Kasımoğlu

GÜVEN SERİN dedi ki...


Halbuki insanı rüyalarda aradığı insan huzuruna kavuşturacak şeyler;olayların-yaşamların neden ve sonuçlarıyla ilgilenmek,duyarlı bir vicdanla terlemek... Teşekkür ederim sevgili dost..