18 Şubat 2016 Perşembe

ŞİİR ŞİİRDE KALMAZ


Kamera; Güven - Salvador Dali-
İlahi Komedya...


ŞİİR ŞİİRDE KALMAZ

 Şiirde devrim yapmak adına şiire tutunan şairlerden birisidir Ece Ayhan… İnsanın kendi içinde yapacağı devrimler gibidir, şiirsel devrim…

 Şairin; hatta şairlerin ifadesinde ki gibi; şiir şiirde kalmaz ne demektir? Şiirin içinde resim dev var, politika da, sinema da, tiyatro da, coğrafya da, felsefe de, sosyoloji de ve etik… Ece Ayhan’ın, Haydar Ergülen’in ifadeleri, değişime ayak diremeyenlerin, kalıpları, eskimişliği zorlayanların biricik felsefesidir.

 Yaşamın kendisi de bu değil midir? İnsana ait ne varsa, insanın eylemine, düşünce ve düşlerine hepsi şiirdir. Güzel olan, dâhiyane hale gelmiş bir yapıya, esere; şiir gibi, denir. Şiirin ulaşmaya çalıştığı o eşsiz dengenin, ahengini, ulaşılmış ulaşılmazlığını da anlatır aslında…

 Şehirlerimizin renksizliği tam da bu yüzdendir. Yaşama dair nice ilimin, bilimin, sanat dalının insana dair düşünce ve eylem zanaatı içinde olmayışları…

 Bülent Ecevit’in sıkı bir siyasetçi olmasına rağmen, aynı zamanda şiirsel düşüncelerinin, duruşun zarafetinin oluşu şiire; o geniş ovalara, yaylalara aitliğin de anlatıyor…

  Sinemadan, resimden, coğrafyadan, tarihten, felsefeden, matematikten, fizikten, kimyadan, etikten uzak veya mesafeli olan insanın; İDARECİNİN, YÖNETİCİNİN şehrine şiirsel bir tat, bir görüntü, devrim niteliğinde değişim süreci ve anlayış vermesi mümkün müdür?

  Değildir dostlarım;

 İnsana dair değişim süreçlerine dokunan, büyük katkılar sağlayan devrimlerin, bilim ve sanat dallarının çelişkisi içinde kıvranan insanlar; idareci ve yöneticiler değişimin korkunç girdabı, çelişkisi içinde sızlanıp mazeret üretirler.

 Şiirin, şairini de anlatmak istediği budur. İnsanın beyninde kurulan, sonra, insanları birbirinden ayıran bir sürü soylu, kutsal davanın, insanlık yürüyüşünde, değişime ait ne varsa her türlü sunumda birleşip, aynı imkândan, değerlerden, nesnelerden yararlanmaları da bunu anlatır bize.

 Bir aşının, ilacın, uçağın, bilgisayarın, motorun, otomobilin reddedilmeyişi, bu ortak çıkarı, insan reformunu da usulca gün yüzüne çıkmış olan bu yüce değerlerin şiirsel gösterisini yapar.

 Nasıl, şiir şiirde kalmaz inancı, bulutunda kalmayan yağmura, sele, tufana dönüşürse, insanı zorlayan, değişimini etkileyen bulutlar da aynı sele, tufana değişime mecburdur. Şehirler de öyledir. Sıkıştırdıkça kendi içine, kendi içine sokuldukça eninde sonunda başka patlamalara dönüşür. Hiç ummadığınız bir siyasetçinin oy patlamasına, her fırsatta şu kadar oy aldım diyen politikacının el aşağı edilmesine da neden olur.

 Sıkı bir şairdir Ece Ayhan. Mülkisizliği savunmuştur son ana kadar. Birçok insanın cesaret edemediği, pafta ve parsellere, büyük değer artışlarına, kupon arazilere sıkışmış insanın büyük “varlık” oyunu içinde oyun kurucu olmaz.

 Sarhoş edicidir güç; tutkuyla bağlar kendisine. Kumarbazın, alkoliğin titremesi içinde her türlü çıkışı, değişimi karşı duruş, hakaret gibi…

 Şehrimizin; Tekirdağ’ın şiir sever yöneticilere, idarecilere ihtiyacı vardır çoktan beri. Coğrafya, tarih, mimari, felsefe, sosyoloji, çiçek, ağaç, kuş bilimi; şiirin, şairin şehre yansıyan sadece bir, birkaç tarafıdır.

 Bu yansımalar bile değişimin, gelişimin motoru, lokomotifidir… Ganos Dağları, uçma paraşütü, Rüstem Paşa Çarşısı, tarihe, mimariye, turizme, spora, eğlenceye önem veren şiir düşselliği içinde olan yöneticilerin bu kente armağanıdır.

 Ece Ayhan’ın bedensel yetmezliği, yaşamı boyunca bilen yollardan gitmeyerek, gerçeğe ulaşmak için oradan oraya savruldu. Onun değimiyle yazdıkları için bunlar” sıkı şiirdir “der. Sıkılığı, sağlamlığı, yiğitliği, kahramanlığı düşünüp, isterken bir türlü yaşam alanlarımıza bütünleşme iş edemediğimiz şey; sıkı şiir…

 Son ana kadar gerçek bir Şiir Cumhuriyeti kurulacağına inanan şair…

 Güven Serin 



 







Hiç yorum yok: