10 Şubat 2016 Çarşamba

HUZUR İÇİNDE ÖLMEK


Kamera; Güven Pera Müzesi

HUZUR İÇİNDE ÖLMEK

  Hemen hemen bütün canlıların peşinden koştuğu şeydir huzur. Hele insan denen canlının huzur adına yapmadığı yoktur.

  Kimisi sazdan bir kulübede bulduğunu söyler; kimisi bir yalı, bir köşkte. Bilim insanlarıysa dünyevi zamanın ötesine geçme peşinde ararlar huzuru. Tıpkı gerçek manada sanatçıların aradığı gibi…

  İnsan denen canlının tamamı ve dünyada kullandığımız bütün madenler, mineraller yıldız tozlarından olduğu biliniyor. Kısacası, uzayın bir parçası olarak hiç durmadan güneşin etrafında dönen muazzam bir yolun yolculuğunu yapıyoruz. Belki de bu büyük boşluğa aitliğimizin genetik şifreleridir bizi her daim o arayışın hiç bitmeyen merakı peşinde koşturan şey…

  Günlük hayatta hepimizin yaptığı şeyi bir bayan okuyucu çok beğendiği şair, yazar Herman Hesse’ye yapar. Günümüzden 66 yıl önce 1949 yılında ona bir mektup yollar. Över, şairi göklere çıkartır. Övgünün sığ oluşu, köklere sahip olmayışı “aydın” insanı rahatsız eder.

 Herman Hesse de rahatsız olmuş. Ama asıl tepkisi, bayan hayranının Hesse’yi överken onun dostu olan Thomas Mann’a hakaret dolu laflar yazmış olması. Mann’ı nefretini büyük bir rahatlıkla kusan, haykıran Bayan Fr, Hesse’ye övgüler yağdırarak insanın yetersiz, oturmamış karakterinin de ibretsel gerçeğini su yüzüne çıkartıyor.

 Bayan Fr, bununla da yetinmeyin Herman Hesse’yi ziyaret etmek istediğini söylüyor. Tam da burada eğitim, öğretim alanında kullanılacak çok önemli bir yazışma; akademik ve insani bir ders çıkıyor ortaya.

 Hesse bu mektubu aldığı zaman 72 yaşındadır. Çok şey görmüş, okumuş, dinlemiş ve bizzat pratik yaşamın içinde dolaşmış; doğanın koynunda uyuyacak, tabiatın kollarıyla sarmalanacak kadar ileri gitmiştir.

 Sosyolojik alanda akademik bir bilgi, görgü niteliği taşıyan bu cevabı Hesse’nin ağzından veriyorum. Veriyorum ki, yaşamın daha başında veya ortasında olan insanların yaşam denen büyük şölenin, paha biçilmez kıymetin bir parça farkına varması veya varmadığını fark etmesi yıldız tozlarından dünyamıza yaşam akması gibi, benim ruhuma, bedenime de ayrı bir yaşam öğretisi serpelesin diye…

 Hesse tüm zamanlara seslenir Bayan Fr’ye mektubunda verdiği cevap olarak;

  “ Beni ziyaret etme arzunuz var. Bu ziyareti gerçekleştirmek istediğiniz takdirde, evimin kapısında üzerinde aşağıdaki metin yazılı bir pusula bulacaksınız;

Meng Hsia’nın Sözleri (eski Çince)

  Bir insan yaşlandıktan ve kendine düşenleri yaptıktan sonra yapacağı bir şey daha kalıyor ki, o da huzur içinde ölümle dostluk kurmaktır. Onun artık insanlara ihtiyacı yoktur. Çünkü onları tanıyor ve yeterince de görmüştür. Onun ihtiyaç duyduğu tek şey huzurdur. Böyle birini ziyaret etmek, ona hitap etmek, onu gevezelik ederek rahatsız etmek yakışık almaz. Onun evinin kapısından hiç kimsenin ikametgâhı değilmiş gibi geçmek daha yakışık alır.
    Bu sözleri okuduktan sonra nasıl davranacağınızı bilmiyorum. Diyelim ki olağanüstü ince ruhlu bir insansınız, bu takdirde bu Çin sözlerinin ne bir latife olduklarını ne de ebedi kültürünüze hitap ettiklerini fark edeceksiniz; onları doğru olarak anlayacaksınız. Tabii ki, sadece yakarışlı bir rica olarak değil, aynı zamanda bir ziyaretçi kitlesinin kabalıklarına ve saçmalıklarına karşı bir ikaz olarak da.

  Bütün bunlardan sonra ziyaretinizden vazgeçmeme sonucunu çıkaracaksınız. Böylece zile basacaksınız. Evde isem, hizmetçi kız tarafından oturma salonuna götürüleceksiniz. Sonra karşılıklı oturacağız ve ikimiz de başlarımız önümüze eğip mahcup bir şekilde yere bakacağız. İşte o zaman boşboğazlık ve boşboğazlıkları dinlemek hakkındaki sözleri ne kadar ciddiye aldığımı hemen anlayacaksınız. Öyle inanıyorum ki, ne sizin için ne de benim için arzu edilen durum olmaz…


 Güven Serin 


2 yorum:

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7374168482621215247#usersettings dedi ki...

Sevgili Güven, İnsan kendi dar sınırlarından çıkıp daha zengin bir yaşam deneyimine ulaştıkça bakış açısı nasıl da değişiyor. Mektubun içeriği, tam bir bilgelik öğretisi ve görgüsü ile dolu. Hem kendi içsel varlığını tanımlıyor hemde karşı insana seçim hakkı veriyor..

Olcay

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkür ederim...