28 Ocak 2016 Perşembe

ODANIN FISILTILARI


Kamera; Güven  Mozaik Müzesi-İstanbul


ODANIN FISILTILARI

 Çaresizlikten çareler üreten insanoğludur. En sevdiği şeydir; acının, yokluğun, muhtaçlığın üzerine gitmesi. Bazen de en şaşırttığı şeydir; var olanı, yıkıp, yok etmesi…

  Yatak odamın aynı zamanda çalışma odam, kitaplığımın; kitaplarımın olduğu yer olduğunu söylemeliyim. Bazı arkadaşların dediği gibi ; “ öyle büyük ev aldım ki, içinde futbol oyna” yaşadığım ev, üzülerek söylemiyorum, her köşesi değerlenerek, bütün aile bireylerine ancak yetiyor. Köşesini kapan, kendi öyküsüne, sorumluluğuna sarılıyor.

  Laf aramızda iki kız babası olmanın övüncünü taşıyorum. Birbirine zıt iki insan evladı… Zıtlıkların ahengi da ayrı bir hoşluk getirir; paylaşım… Özgün ile Doğa kendi odalarında odama kadar gelen mırıltılarıyla yine heyecanlı bir sunum içinde olmalılar. Dışarıda yağan karın inceden inceye yol alışı, etrafın beyaza bürünmesi, tatil gününü latif bir algıya dönüşmesiyle devam ediyor.

  Cevap Çapan’ın paylaşımlarına, şiir seçkilerine bakarken gördüm Gloria Fuertes’in gülmeye çalışan yüzünü. Muhtemelen ölümünden az bir süre önce çekilmiş fotoğrafı; zamanı durdurmuş. Kısa, sert sara saçlarıyla şişman bir bedenin dolgun yanaklı yüzü; sadece gülümsemeye çalışıyor.

 Yaşı tam da bilim insanlarının dediği gibi delikanlı zamanları hissedeceği yaş; 80 yaşında uçup gitmiş. Gitmeden önce fotoğraflar bırakmış. Ama en önemlisi şiirler bırakmış. Geriye mi, yoksa ileriye mi; yaşamı zamanı, devinim ile sürekli güncelleyenler için bir ayrılış ağıtı gibi bir şiir…

  Gloria Fuartes’in şiirlerini özellikle Ahiret Soruları şiirini okudukça bir daha dönüp, mısraların zamanlar arası bıraktığı öze takılı kaldım. Yan tarafta Özgün ile Doğa’ın odasında şimdiki zamanın olanca coşkusu devam ederken, ellerimle tuttuğum CK. Dergisinin 17 numaralı sayfasında gülümsemeye çalışan bir yüz ve topraktan taptaze fışkıran mısralar. Hüzün, yokluk, özlem anlatsalar da, edebi örtünün altına çoktan girmişler.

 Kızlarıma seslendim; şiirin, şairin odama konuk oluşunu yüksek algılarla hissetmenin paylaşım sancısının yüksek iteneğiyle. Birkaç seslenişten sonra iki zıt ama iki uyumlu çocuk; Y ve Z Kuşaklarını temsil eden iki canlı, çalışma odası olarak kullandığım yatak odasına geldiler. Özgün sol yanıma, Doğa sol yanıma oturdu.

 Onlara bir şiiri sizle paylaşacağım dediğimde, odamda ki konuğumun yüzüme tesirini görmüşler ki, “zamanımız yok!” demediler. Sanki özellikle şiir dinlemeye gelmişler gibi ağzımdan dökülen Gloria Fuertes şiirini dinlediler;

Kim gözyaşıyla ıslatacak kemiklerimi?
Kum kuru sarı saçlarımda gezdirecek ellerini?
Kim görecek kürek dolusu toprağın
Tabutuma düşeceğini,
İçinizden kim ağıt yakacak?
Kim benim için yakacak bir mum
Akşam vakti?
Kim bilebilir erkenden, sinemin kiminle
Bütünleşeceğini?

  Şiirin okunması bitince kızlarımın yüzünde iki duygu karışımını gördüm; iki zıt karakterin onurlu bakışlarında; mahzun ve mahzun karışımı bir şey…

Kızlarım şiirin tesiriyle muhtemelen Gloria Fuertes’i merak ettiler. Onun Ahiret şiiri, yaşama doymamış, daha yapacağı çok şey olduğu şairin seslenişi onları etkilemişti. Etkilenmeden etkilenmiş vaziyette Gloria’nın bir başka şiirine dokundum;

Eşyalar, bizim eşyalarımız,
Onlar sevilmekten hoşlanırlar
Benim masam mesela,
Üzerine dirseklerimi koymamdan,
Sandalyem, üzerine oturmamdan,
Kapım, açılıp kapanmaktan hoşlanır.

  İşte böyle dostlar; odanın, odaların nice fısıltısı vardır. İşin içine edebiyat girince; bir sürü dünyalar da giriyor; hangi zamana ait olduğunu unutup, şimdinin farkına varıp, odanın dinlendirici, öğreticiliği cesaretiyle, dışarıda ki karın, poyrazın esintisine büyük bir aşkla koşuyor insan.


 Güven Serin 






 


4 yorum:

Arzu Sarıyer dedi ki...

Çok etkileyici ,sarsıcı ve gerçek...Teşekkürler Güven bir Güven klasiği daha yazın dünyasına armağan ettiğin için...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkür ederim sevgili öğretmenim.

Esin Bozdemir dedi ki...

O ince fısıltıları duyabilmek, sevgili kızlarına edebi bir derinlik içinde, ve baba olmanın sorumluluğu ile sevgiyle, şefkatle sarılıyor olman.... ve böyle yüce bir ruha sahip olabilmek ne hoş...

Yine beğeni ile okudum yazını Sevgili Güven, edebi hayatımıza katkıların öylesine çok ki..teşekkür ederim.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Esin. Öğretirken öğretmek, öğretme sanatı içinde öğrenmek;ayrı bir güzellik Esin...