14 Aralık 2015 Pazartesi

EKREM BEY VIP SENDROMU YARATIYOR


Kamera; Güven  Karaalioğlu Parkı-Antalya

Falezlerden Akdeniz ve oradan da Toroslara...

EKREM BEY VIP SENDROMU YARATIYOR

  Gitmiş olduğum lokantanın ilerleyen saatlerinde tam da karşımda ki masada oturan kişi Belediyenin olumlu çalışmalarından söz ettikten sonra başkanın seçim öncesi olan tavırlarında büyük değişiklik olduğunu da hatırlattı.

  Nasıl? Diye sordum.

  Yakın bir zaman önce Ekrem Başkanı ziyaret ettiklerini, ruhsat almadıkları bir yerin hakkında konuştuklarını ve aldıkları cevabı harfi harfine söyledi;

  “ Oraya ruhsat vermem. Mezardan Atatürk çıksa yine de vermem! “ Belli ki Ekrem Başkan Atatürk’ü en üst makam kabul ediyor. Kararlılığını da sürdürmek adına Atatürk ismini kullanıyor.

 Kararlılık güzel şey… Yasal olmayan durumlarda şehrin, insanların çıkarı adına dik durmak da ayrı bir erdem ve iradedir. Bu konuda şehrimize yenilik getirmeyi, şehrin yıllardır altı oyulan sanatsal gerçeğini fark edip onu tekrar şehrin salonlarına, sahiline, çeşitli bölgelerine; heykel olarak, çay bahçesi olarak, sanatsal etkinlikler şeklinde getirmesini de kutluyorum.

 Bütün bu kutlamalar içinde karşımdaki masada oturan ve ciddiyetine, samimiyetine inandığım insanın Ekrem Başkan İçin VIP Sendromu hatırlatmasını da düşünüyorum.

  Yakın zaman önce John J. Ross’un kitabını okudum. Çok önemli bir kitap! Shakespeare’nin Titremesi Orwell’in Öksürüğü olarak yayınlandı. İçinde önemli kişilerden söz ediyor. Onların bilmediğimiz gerçeklerinden.

  O kişilerden birisi de Jack London. Bu kadar önemli bir yazar hale gelen insanın kibrini, gururunu ve trajik sonunu edebi, sosyolojik bir dille yaşama büyük bir erdem kabul eden biz okurlara armağan etmiş. Kutluyorum…

 Ekrem Başkan da belli ki iyi bir eğitim almış. Öz güveni yerinde! Siyasetin cilveleriyle pek uğraşmayacağım, der gibi. Nasıl olsa bir kere seçildim; gerisi bana ne! Benim kıymetimi bilmeyen şehrin geleceğinde seçime girsem ne olur girmesem ne olur! Onunla konuşan bazı insanların algıları bu şekilde…

 Seçimden önce cadde cadde, dükkân dükkan gezen, gülücükler dağıtan Ekrem Başkanın bu kadar hızlı değişimin iyi analiz etmek için gerçekten sosyoloji dilinden anlamak gerek. Nasrettin Hocanın da Timur’a gidip köylüleri filden kurtaracağı yerde, bir fil daha istediğini de hatırlamak gerekir…

 Ben yine arkadaşımın Ekrem Başkan için VIP Sendromu içerisinde;etrafını VIP gururuyla kuşatma iddiasını irdelemek istiyorum.

  Nedir VIP Sendromu?

  Karşı masada oturan arkadaşın izahı konuyu daha da derinleştiriyor. Ben ona Jack London’u hatırlatıyorum;

Jack London’un önemli kişi haline dönüşmesi, ünlü olduktan sonra önceliğin, inisiyatifin büyüsü altında nasıl bir hüsran yaşadığını ilgiyle dinliyor.

 Aynı ilgi ve ciddiyet içinde bir başka şeyi anlatıyor. Meselenin Ekrem Başkanın ruhsat verip vermemesi, haklı olduğu konularda irade göstermesinden öte bir şey olduğunu söylüyor. Başkanın özgüven olarak algıladığı şeyin VIP algısına, yani sendromuna tutulmuş olduğu, ifadesini genişletiyor.

 Ve 2010 yılında yaşanan Uçak Kazasından söz ediyor. Polonya’da ki devlet liderlerinin ölümüne yol açan uçak kazasında yaşanan olayın ibretsel gerçeğinin de VIP Sendromu olduğunu anlatıyor.

 Hava şartlarının sisli oluşu nedeniyle pilot inmek istemediği halde Polonya Devlet Başkanı Leh Kaçinski’nin pilotun inmek istemediği hava limanına “İNİLECEK” emrini vermesi; ÇOK ÖNEMLİ KİŞİ! Yani VIP SENDROMU trajedisidir. Bu kazada Polonya Devlet Başkanı dâhil 97 kişi öldü.

 Önemli Kişi olmak değerli bir şey! Alkışı bol olur. Safhası da bol olur… Tam da burada sanki evrimin, evrenin yasaları devreye giriyor. İnsanın bu kadar önemli hale gelişi, onu denetleyen yakın arkadaşlarından, basından, muhalefetten uzaklaşmasıyla yakından ilişkilidir. Son, inanılmaz derece zorlu ve müşkül oluyor; tıpkı, Michael Jackson ve daha nicesi gibi…

 Güven Serin 





2 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Önemli kişi olmak var, bir de önemli kişi olduğunu zannetmek var. Daha da fenası önemli bir kişi olduğuna inandırılmak bence. Bunlar bizim ülkede bol bol var. Başkancıklar, başkan olmayı hayal edenler, bazı atanmışlar, sanat yutturmacası ile kendi bile sanatçı olduğuna inanmış eğlendiriciler vs. vs. Neyse, bu yorum politik bir söyleme doğru yol alıyor, sustum.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Kesinlikle... Yarı Tanrı kılığına ulaştım duygusuyla insan olmanın erdemi,tınıları nasıl da yok ediliyor; halbuki insanlığı aramak için ömürler yetmiyor;ne büyük kıymet insanlığa ulaşmış evrimin bir parçası içinde bulunmak...