3 Kasım 2015 Salı

VOLEYBOLCU KIZLAR


YAŞAMA SEVİNCİ-Henri Matisse


VOLEYBOLCU KIZLAR

  Yer Tekirdağ Anadolu Lisesi. Yaşları 11–12 arası çocukların katıldığı voleybol çalışması… Anadolu Lisesinin ahşap zeminli spor salonu on öğrenci ve bir çalıştırıcı; zemine vuran, çarpan top sesleri…

  Çocuklarıyla birlikte gelen ebeveynler çocuklardan daha heyecanlı; çünkü çocukları adına yeni bir şey öğrenme, onun için yol alma, onların geleceğine bir katkı, bir miras bırakma içgüdüsü ve aklıyla oturdukları yerlerden ışıldayan gözlerle bakıyorlar; kıpır kıpır…

Pablo Picasso Avignonlu Kızlar resmini 806 denemeden sonra gerçekleştirmiş.  Pablo Picasso’nun Avignonlu Kızlarına, Paul Cezanne’nin Yıkanan Kızlarına esin kaynağı olan diğer sanatçı Henri Matisse’dir. Onun tuvaline taşıdığı eseri ise Yaşama Sevincini anlatıyordu.

  Tekirdağ Anadolu Lisesi spor salonunda voleybolu öğrenmeye adanmış çocuklar arasında 7 kız çocuğu 3 erkek çocuğu bulunuyor. Kızların erkek çocuklarından oldukça hevesli göründüğüne tanıklık ettim. Erkek çocuklar ilk fırsatta topa ayakla vurmaya çalışırken; futbola duydukları özlemi, aşinalığı da anlatıyorlar.

  Pabla Picasso’nun Avgnonlu Kızlar resmi dünya çapında bir yere sahip olurken; sanatın ve sanatçının diğer sanatçılardan etkisini, esin almasını da vurgulamak isterim. Spor salonunun ahşap zemininde topa vurmaya çalışan voleybolcu kızlar da Türkiye Bayan Milli Voleybol Takımından esin aldığı mümkündür.

 Son on yılda gelen başarılar, yazılı basın ve televizyon ve internetin anında duyurularıyla özellikle bayanlar arasında bir başka özgürlük; spor öne çıkıyor. 11–12 yaş aralığındaki kızlar henüz voleybol kurallarını ve oynamasını bilmese de ilgi duydukları sporcu duruşunu; giydikleri tişört, şort ve dizliklerle göstermeye, bu işin ehli olma coşkusu içinde, bir an önce salonları inleten alkış, yakarış ve sevinç, hüzün dünyasına katılmak istiyorlar.

  Nasıl ki Paul Cezanne , Yıkanan Kadınlarında, Pablo Picasso Avingonlu Kızlarında Henri Matisse’nin Yaşama Sevinci eserinden etkilenip kendi eserlerine, aylar ve yıllarca sabır, başarma-başarı içgüdüsü, sezgileriyle dokunduysalar; bende kapısı zorla kapanan, ilgiden ve bakımdan yoksun spor salonunda voleybolcu kızları izlerken, kendi fırçam ile tuvale; yani kağıda dokunuyorum;

 Salonda bulunan 10 çocuktan sadece 3 erkek çocuk… Voleybol oyun isteğinden daha fazla futbol merakı henüz sona ermemiş. Ermek zorunda da değil… Belki de anne babalarının daha az riskli diye onları merak ve ısrarla getirmiş olmalarının topa dokunuşlarını yapıyorlar.

 Kız çocukları oldukça meraklı. Onların ortak yanlarından birisi; spor-sporcu merakı içinde seyirciyle dolu salona dokunacak, ses getirecek top ile zemin arasındaki ilişkide belki de yaşam ile aralarındaki sesleri de anlatacaklar. Cumhuriyetin, Mustafa Kemal’in Türkiye’sinde kadının erkek kadar sahalara, salonlara, pistlere, minderlere, sahneye çıkıp insana layık, çalışmanın erdemine tutunan başarılarına ve insan koşularına adanmışlığı anlatacaklar.

 Kız çocukların acemi vuruşları, özen, dikkat ve coşku doluluğundaydı. Nasıl ki zamanımızdan 100 yıl önce Matisse, Picasso, Cezanne, kendi gezgin, hür dünyalarında tuvale dokunmayı sanat haline, sanatı yaşamları yaptıysalar; salondaki 7 kız çocuğu da voleybol topuna aynı dokunuşta, aynı inanç içinde salonu inletiyorlar.

 Kızların bir başka ortak yanıysa hepsinin saçları uzun… Onları çalıştıran kızın dahi upuzun… Tişörtlerinin beyaz ağırlıklı oluşu; belki de içlerinde ki uçsuz bucaksız sevgiyi, temizliği; insanın öğrendikçe tok ve daha bir insan oluşunun nezaketini anlatıyor… Beyaz tişörtlerden sonra ikinci renk ise kırmızı…

 Kırmızı beyaz ve uzun saçlarıyla; okulların, öğretmenlerin ve 21. yüzyılın çok hızlı değişen meslekleri, yaşam koşulları, değişmeyecek bir şeyin haberini veriyor; çocuk, çocuklarla eğleniyor. İnsan insana muhtaç… Siteleri ne kadar lüks yaparsanız yapın, içine insanın insan haline dokunacak çağrılar, seçenekler yapmazsak; bir arkadaşımın dediği gibi;

  “ Lüks bir sitede yaşıyorum ama kimse kimseyi tanımıyor. O koca bahçede gördüğüm tek şey; çocuklar; oyun oynayan, bisiklet süren çocuklar…

 Şimdi, çocuklarımıza tutunmanın tam zamanı; onlara öncü olup, odanın, bilgisayarın, televizyonun dışına; spora getirmenin tam zamanı; özellikle kız çocuklarını. Onlar, Avignonlu Kızlar, Yıkanan Kızlar ve Yaşam Sevinci eserlerine ne kadar büyük bir sanatla yakışmışsa, voleybola, dansa, tiyatroya, sinemaya, atletizme, basketbola da bir o kadar yakışıyor; onlar çok önemli; erkeklerin kaderini etkileyecek kadar önemli…

 Güven Serin 






  

4 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Geleceğimiz çocuklarımız ve çocukların geleceği de onlara yön veren öğretmenlerin, ebeveynlerin yol haritalarında gizli!. Kadın 'çekirdek aile'den itibaren, toplumları ileri seviyeye götürmek konusunda önemli bir figür. Güne bu anlamlı yazıyla 'merhaba' demek güzeldi.. Teşekkürler Güven. Sanatın öğretileriyle daha insanca ve ilişkilerde de daha naif dokunuşlarla yola devam.. Esenlikle dolu güzel bir hafta dilerim..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Çok önemli Esin;geleceğe bugünden tutunmak,bugünü gelecek ile şenlendirmek;çocukların minik elleriyle,harekete,zanaate, sanata adanmışlıklarıyla daha bir sağlam oluyor...Teşekkür ederim...

ASİ VE MAVİ dedi ki...

Kesinlikle önemli sevgili Güven, insanın ruhunun da, bedeni gibi yıkanmaya,arınmaya ihtiyacı var. Bunun araç ve gereçleri de sanat, spor ve insan..

Olcay Kasımoğlu

GÜVEN SERİN dedi ki...


Kesinlikle sevgili Olcay;arınmak;hiç bitmeyen sonsuzluk...