5 Ekim 2015 Pazartesi

ÖLDÜRMEMEYİ TERCİH EDERİM


Kamera; Güven Tekirdağ-Ilgın Ağacı

Ağaçlarla konuşup anlaşmayı tercih ederim;
döngüye eksiksiz uyum sağlayan güzel şeyler...


ÖLDÜRMEMEYİ TERCİH EDERİM

  Ölüm, yaşamın şaşmaz bir süreciyken, yaşam döngüsünü tamamlamadan yapılan her saldırgan eylem ölümü ve öldürmeyi yüceltir; törensel olmaktan öte cani bir eylemin bin bir türlü hak edişleriyle süslenmeye çalışılarak kan bulaşmış ele, yüreğe çareler aranır.

 Yüzyıllarca nice çare üretilmiş. Kana kan, göze göz, cana can… Görünen o ki, hiçbirisi esas çareyi üretememiş. Sevginin, var oluş gerçeğine saygı göstermenin enayilik olmadığını; uyanık olmanın yüzlerce tedbiri, matematiksel, hukuksal, sosyal nice imkân varken en kolaya, en vahşiye gitmenin hiçbir aklı sebebi yokken; en ilkel eylem; öldürme tercih edilir…

 Öldürmemeyi tercih ediyorum. Hangi kitabı okuyacağımızı tercih ederken, hangi sinema filmine gitmeyi ince ince düşünürken, ölümü bu kadar kolaya almak, ölüm yolculuğunda ki yaşam ritüelini yok saymak; olsa olsa koca bir ahmaklıktır.

  Savaş veya barış; ölüm veya yaşam; onların aralarında ki ince çizgi; doğal serece her canlının yaşam, huzur, hoşluk hakkına bakış; insanın yaratıcı tarafından ona verilen o içsel güzelliğin de ortaya çıkışı demektir. O güzelliktir tercihlerimizi bize kabul ettiren. İşte o varlığın, o yüceliğin sesidir son anda; ölüme, öldürmeye hazırlanırken, yaşama, yaşatmaya soyunmak…

 Hermann Hesse gençlik yıllarında savaş yanlısıyken daha sonra barışa, savaşa karşıtlığı onun o muhteşem eserinde ki Knulp karakterinde yakaladığı o muazzam “GÖÇEBE” yaşam biçimi bize bir şeyler anlatıyor.

 Tıpkı Herman Melvılle’nin Yazıcı Bartleby’in bir avukatın yanında kâtiplik yaparken artık hiçbir şey yapmamaya karar verip, yazı yazmayı tercih etmeyeceğim dediği gibi. Yazıcı Bartteby, sanki tüm zamanlara ait bir eserin doğumu gibidir. İnsana, insanlığa yürüyen bu güzel canlıya kendini, kendi varlığını hatırlatır. Bütün kalıpları, giydiği bütün elbiseleri; o güne kadar bütün öğrenimlerini, alışkanlıklarını, duyarlılığını, duygusuzluğunu yerle bir edecek kadar keskin bir tercih yapar; YAPMAMA…

 Bugün; şu anda kaçımız Herman Hesse’nin Göçeme Knulp’u gibi bütün nesnelerden arınarak yol almayı ister? Kaç insan, pafta, parsel, hesap-kitap titizliğinin o muazzam esaretinden kurtulup göçebeliğe soyunur?

 Üstelik henüz kentli, yerleşik insan olmamışken; her daim bir dalda kalbi küçük bir kuş gibi atarken; göç yollarını unutsak da, göçebe kâinin çıngırağının sesleri hiçbir zaman kesilmemişken; kaçımız Knulp’a göçtüğü için, o köyden diğerine, o kasabadan diğerine gidip; hiçbir şeyi olmadığı halde; saygın, itibarlı bir insan gibi ağırlanıp yoluna, yolculuğuna göç ruhuna, insanın evsizliğine, barksızlığına başka açıdan bakması gerektiğini ve yine insanı yücelten şeyin, insan ruhuna dokunmaktan geçtiğini anlatır…

 Herman Melvılle’nin Yazıcı Bartelby’i ise, bütün kuralları, kanunları, düşünceleri, ödülleri zorlayacak kadar keskindir. Hiçbirini tercih etmez. Parayı, işi, aşı, yeri, yurdu terci etmez. Bütün bunları kabul etmemeyi tercih eder…

 Şehrimizde, köyümüzde; şehirlerimizde, köylerimizde ve kasabalarımızda herkes bir tarafın taraftarı olmayı çabalarken; yaşamayı, yaşatmayı tercih etmek; tam ta aranası o mucizenin, formülün, keşfin yakalandığı gibi sıra dışı bir şey olmalı…

 En kolayı seçiyoruz. Bir tarafın taraftarı olmak… Ölümü, öldürmeyi reddetmeyi tercih etmenin ne büyük insanlık olduğunu düşünmeden; en kolay olanı; niçin yürüdüğümüzü, haykırdığımızı bilmeden…

 Tarihin niçin sevdirilmediği, esas tarihin sorgulanmaktan, doğru bilgilerin kılı kırk yararak ortaya çıkartılmaktan geçtiğini; tavla, okey, ellibir oyunları güzel, heyecanlı bulurken, satrancı niçin uzak ve sıkıcı bulduğumuzu sorgulamanın, irdelemenin düşüncesidir esas tercihimizi yaptırın şey; ÖLDÜRMEME ve YAŞATMA tercihi…

 Büyük göçe; Suriyelilerin göçüne bakarsanız her şeyi anlarsınız. Ümitlerin, inancın, ait oldukları ırk, din her şey önemli ve güzel bulunsa bile, yaşam ve yaşatma tehlikeye düşünce insanın, nasıl da bilinen bütün insanlık kurallarını zorlayıp, ait olmadığı ırklara, dinlere koşarak, çoluk çocuk, yaşlı genç yürüyeceklerini; hiçbir ölümün onları yollarından döndürmeyeceğinin büyük resmi tam da gözlerimizin ününde…


 Güven Serin 





Hiç yorum yok: