26 Ekim 2015 Pazartesi

KAZI ÇEVİR YANMASIN


Kamera; Güven Bozcaada



KAZI ÇEVİR YANMASIN

  Ceza profesörü dolandırıcılığı tarafından rekor seviyede dolandırıldı. Tam tamına 4,5 milyon TL birikimi kendi elleriyle; elcezleriyle teslim etti. İlk önce bir kısmını teslim eden ceza profesörü, “ Durun, diğer banka da 600 bin dolar daha var!” diyerek geri kalanı da teslim ediyor.

  Kazı çevir yanmasın! Elbet çevirirken ağır ağır, azar azar yağlanmalı; yoksa oldukça kuru olur. Keskin dişlerimiz kesmez olur. Çevir kazı yanmasın; yanmasın da bu profesörün bir sürü kitabı da var. Prof. Dr. Erdener hangi dünyanın yer çekim kuvvetiyle kuşatıldı da bu tür dolandırıcılık olayından haberi bile yok…

 Hâlbuki neredeyse her mahalleden, her apartmandan bir dolandırıcılık haberi yayıldı. Dumanı tüttü, ateşi nice feryatlar eşliğinde yıllardır ülke gündemine karıştı…

  Ülkenin bilgiçliği, ezber eğitimi insanları insanlık yolunda öyle bir yanıltıyor ki; bilim insanlarının tespit ettiği KÜLTÜR KÖRLENMESİ ortaya çıkıyor. Bir bakıyorsun ki, onlarca kitap yazmış, onlarca takdir-onur belgesi almış, madalyalarını sıra sıra dizmiş insanlarımız doğru dürüst diploma bile almamış dolandırıcılar tarafından dolandırılıyor.

 Şimdi tam da bu an Barış Manço’ya kulak versek nasıl olur;

Acık da bana ver
Birazda ona ver
Çevir kazı yanmasın
Aman kız uyanmasın
Canı kaymak isteyen cebinde manda taşır
Bulguru yağı bulan çorbası kaynatır.
Ya bulamayan gariban omzunu oynatır

Acık da bana ver
Biraz da ona ver

 Düşünmeden edemiyor insan; Prof. Dr. Erdener’in “ bu bankada 600 bin dolar daha var” dediği bu kadar büyük paralar niçin ve ne şekilde birikti diye? 600 bin dolar büyük para. Muhtemelen hedef 1 milyon dolardı. Sonra; ya sonra? İki milyon dolar…

 Hani her yıl açıklanıyor ya; milyonu olan zenginlerimiz şu kadar arttı diye! Sanırım bu tür açıklamalarda bu tür zenginlerimiz büyük bir onur içinde, harika bir resital yapıyorlardır.

 Zengin olmak güzel şey; hele hele çalışmanın, üretmenin erdemiyle, yüksek insani, kanuni değerleriyle oluşmuşsa; bu zenginlik aristokrasinin çevresine yayılmasına; sanki çölün ortasında bir vaha yaratmasına neden oluyor. Aristokrat insan bilir ki, büyük zenginlik aynı zamanda büyük baş belasıdır. O yüzden, aç açıkta; ruhları katmerli bir acımasızlıkla beslenen insanlara; aş, iş, uğraş, okul, hastane lazım! Diyerek, kendi zenginliğini çevresine yayar; bazen damla damla; bazen ise oluk oluk…

 Prof. Dr. Erdener Yurtcan sanırım henüz paylaşacak seviyeye gelmedi. Belki de paylaştıklarından sonraki kalan parayı kara gün için saklamıştı. Kara günün halinden iyi anlayan dolandırıcılığın neredeyse sonsuz bir çeşit, çare, düzen üretme çabaları hiç bitmeyeceği için her türlü dolandırıcılık yöntemiyle, her daim dolandırılacak bir Âdemoğlu, Havva kızı buluyorlar.

 Yine sanatın sanatçısına, insandan insana süzülen müziğin bestesine kulak veriyorum dostlar;

Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarım yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kır bin tane ot biter de, kırk bin derde deva olur diyorum

Övünmek gibi olmasın ama dostlar;
Kendimi hıyar gibi hissediyorum.
Hani ince kıyım doğrasalar beni
Akdeniz cacık olur diyorum…


 Güven Serin 
 



1 yorum:

ASİ VE MAVİ dedi ki...

azını okuyunca, hem üzüldüm hemde kendine bu kadar emek vermiş bir insanın nasıl olurda bu kadar çabuk kandırılabileceği aklıma geldi. Demek ki akademik kariyerlerde tek başına yetmiyor. İnsan halktan kopuk yaşamamalı. sadece okumakla da olmuyor. İnsan kendini güncellemeli, toplumsal olaylara duyarlı olmalı, halkın içine karışmalı. Bir çok aydın ve yazar kendi yaşamında üst bilgiye ulaştıkça, insanlarla arasına duvar örüyor. İnsan kendini bildikten sonra duvar örmek de gerekmiyor. Gündemi takip etmeyen,vatandaşını ve ülkesini tanımayan insanlar bir şeklide yaşamadan kopuk yaşıyorlar. Taab ki bunu, ceza profesörü için sadece söylemiyorum. Sadece mesleği ''Ceza profesörü''olunca bir insanın ister istemez dikkatini çekiyor.. İçeriği geniş bir yazı, herkes kendini güncellemeli, yaşam durağan değil..Teşekkür ederim sevgili dost..

Olcay KASIMOĞLU