28 Ekim 2015 Çarşamba

GEREKSİZ TARAMALARDAN KAÇINMADIM


Kamera; Güven Assos-Athena Tapınağı


GEREKSİZ TARAMALARDAN KAÇINMADIM

  Geçen yıl şehrimize gelen karikatürist Cihan Demirci Karikatür Albümü isimli kitabına kendini çizmiş; üstelik gereksiz hiçbir taramadan kaçınmayarak.

  Niçin böyle seslenmiş? Taramaya oldukça meraklı olduğu için mi? Bunun altında ayrı bir mizah yatıyor. Her şeyin renksizleştiği, sus-pus olduğu tüketimin zirveye kurulduğu, adliyelerin dolup taştığı bu zamanda; tam da bu zamanda bir sanatçı haykırışıdır “ gereksiz taramalardan kaçınmama”

  Cihan Demirci aynı zamanda ustalar ustası olan Oğuz Aralı’da anıyor. Çünkü ona verdiği en önemli öğütlerinden birisi; “ Gereksiz taramalardan kaçın evlat” Elbette, sanatı söz konusu olunca, taramanın gerekliliği ve gereksizliği kararını yine sanatçı verecek. Sanatçının kaçınmayacağı bir tek şey var; yaşadığı toplumun trajikomik halini bir beyaz kâğıda dökmek.

 Altan Erbulak yıllar önce verdiği bir röportajda dile getiriyor;

“ Kardeşim, her şeyden önce karikatürcüyüm ben!.. Bembeyaz kâğıt üzerine, hiç yoktan bir şey yaratıyorsunuz. Bembeyaz kâğıt üzerine dedim. O kâğıda bir şey yapmanın zevki var ya? İşte o eser tamamen sizin oluyor, başkasının değil… Hangi tiyatro, sinema oyunu tamamen sizin olabilir?”

 Altan Erbulak beyaz kâğıda; boşluğa dökülen çizgilere kendi içtenliğiyle dokunurken, 12 Eylül darbecileri ise o günün karikatürcülerine dokunuyorlardı. Sık sık Selimiye Kışlasına derginin sorumlu müdürü Turan Günay davet ediliyor, en sert dille uyarılıyorlardı. İstanbul sıkıyönetim komutanı şu uyarıyı yapıyor:

 “ Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Sizi komünistler sizi! Siz komünistleri zaten izliyoruz. Bir daha böyle şeyler istemiyorum! “

 “ Efendim biz mizah yapıyoruz. Bunun komünistlikle ne ilgisi var.” Der demez gücü, kuşku ve korkuyu elinde bulunduran komutan izah edilemez başka şeyler yapıyor…

 Korkuta korkuta buralara kadar geldik. Mizahçıların dediği gibi, köylü, işçi sandığımız halkın her yönden saldırıya, baskıya uğraması, ilah onları bir tarafın seçeneğini yapmaya zorlamaları sonunda başka şeyi çıkardı ortaya. Sanatçı Oğuz Aral’ın ifadesinde söylediği gibi;

 “ Türk genci rock’n roll’u tercih etti. Amerika’yı yani.”

  Sağdan, soldan, komünizmden, şeriattan; Arap’tan, Rus’tan, Gâvur’dan korkutalım derken sanat ve sanatçıdan da korkuttuk. Darbecilerin de ilk işi gereksiz taramalar yapmaktan kaçınan sanatçıların üzerine gitmekti.


 Çok az yere; boş, bomboş bir kâğıda birkaç cümle, birkaç çizgi ile gündemi anlatmak, gündemin sahte varlıklarına şapka çıkarmak sanatçının; yani karikatüristin biricik işidir.

 Cihan Demirci yaptığı işe karşı duyduğu bağlılığı şu şekilde anlatıyor;

  “ Ey karikatür denen; kimilerine ‘gereksiz’ gelen, kimilerine taraması bile o gereksiz zevki veren, şu tuhaf ve samimi güzellik… Ne diyeyim be dostum; İYİ Kİ VARSIN!..”

 Ustası Cihan Demirci için o beyaz kağıda şu notu düşer; “ Onun ustası olsam da, hayranlarından biriyim…”


 Usta son dönemlerinde Huysuz İhtiyar olarak yazdığı köşesinde, huysuzluğunla nam salmışken bir röportajını ağzından tane tane dökülen sözcüklerle bırakıyor:

 “ Geldim, gidiyorum. Ko dötüne rahvan gitsin. Bu ülkede bir Cem çıktı. Bir Makro Paşa çıktı. Bir Akbaba çıktı. Sonra bir GırGır çıktı. Aldı götürdü. Her karanlığa bir meşale gerekir çünkü…”

Not: Cem,Marko Paşa, Akbaba, daha önce çıkan ve çok tutulan mizah dergileri...


 Güven Serin  



 






Hiç yorum yok: