24 Ekim 2015 Cumartesi

1 KASIM


Kamera; Güven  Ganoslar- Tekirdağ


1 KASIM

  Sonbaharın son zamanları; ister hüznün başlangıcı, ister doğanın muhteşem döngüsü; bir şeyin başlangıcı, diğer şeyin sonu; tıpkı gün sona eriyor; gece başlıyor derken bile; gecenin şafağa her geçen dakika yaklaştığını bilip düşünmek gibi…

  O yüzden; ayrılıkları kavuşmalara akan zaman olarak görme düşüncesiyle tanıştım. Var oluş, yok oluşlara borçludur. O zaman her yok oluş da bir var oluş çılgınlığı demektir… Yok, oluşa, insandan başka üzülen yoktur. Çünkü kaybın getirdiği boşluk, alışkanlık, muhtaçlık, düzen insanı; insanlık sürecinde takip eden önemli bir dönüşüm hareketidir.

 Orpheus, Trakya’da yaşamış yarı tanrı olarak bilinen eşsiz bir şair müzisyen olarak kabul edilir. Ege, Trakya Yunan Mitolojinse, Hemeros’un eşsiz düşlerine; düşüncelerine çok şey borçludur. Dünyanın algısına, sinemaya, tiyatroya; edebiyata inanılmaz katkılar yapmış ve yapmaya devam eden hiç bitmeyen şifalı bir şerbet gibi…

 1 Kasım telaşı heyecansız, yıpranmış, yorgun ve kafaları karıştıran tahminlerle; hiçbir siyasi güce efendilik yaptırmayacak oranların orantısıyla yaklaşıyor. Kul ile efendilik olma telaşı; sanki kadermiş gibi ve hep o süreç devam etsin samimi istekleriyle büyük samimiyetsizliklere gebe bir ülkenin sevdalı çocuklarıyız.

 Şairleri, edebiyatçıları, bilim insanlarını çoktan tüketmişiz. Var olanlar varlıklarını kendi inatçılıklarına, evrensel yaşam iksirlerine; tutunmalarına borçludur.

  Attila İlhan da varken yok olma döngüsüne katılmış şairlerden; yok olmuşken var olmanın ebedi tazeliğini hak etmişlerdendir. Şimdi, tam da bu zamanda şairin dizeleri, dizelerin tarihe, ibrete, yenilenmeye ve düşüncenin görkemine hasret bizlere bir şiir okuyor;

Tersane sokağında bir ben kaldım
Yaylı bir tambur ve bir kedi
Uzaktan parça parça son bozacılar
Perdelerde Hüseyin Rahmi gölgeleri
Aylardan en vahdettin BİR KASIM
Günlerden Mondros mütarekesi

  Bir Kasım, hemen ötemizde yaşadığımız, yaşam soluyum, yaşam tükettiğimiz, neredeyse her günü, geceyi iç içe birbirine benzettiğimiz zamanımızın hemen ötesinde birkaç gün sonra çok önemli bir seçim yapacağız.

 Seçimi yapma iradesine ne kadar sahibiz? Sloganlardan, bize dayatılan şablon partilerin iç boş, samimiyetten, gerçeklikten uzak; içinde tam olarak insanın olmadığı, her daim kendi krallıklarını sağlama çabalarını hangi kararlı duruş ve oy sahibinin asil tarafıyla onaylayacağız…

 Şair tarihe bakmayı seviyor. Vahdettin; yani VI. Mehmed, 1 Kasım 1922’de tahtan ayrılıyor. Sultanlık son buluyor; Cumhuriyetin yüzyıllardır aç olduğu topraklarda insanın kul olduğu için değil, insan olma çabalarıyla; yaratılmış olmanın yaratıcı fikirlerine tutunup, uygar dünya ile edebi, ilmi, sanatsal, sportif; kısacası insani iz, koku taşıyan her alanda yarışsın diye…

 Şair, bir tarihçi, filozof gibi 97 yıl öncesinin Mondros Mütarekesini hatırlatır. İngilizlerin Agememnon zırhlısında Osmanlı İmparatorluğu adına Bahriye Nazırı Rauf Bey tarafından imzalanan mütarekeyi ve sonrası o muhteşem İşgalleri; dizelerin, edebiyatın eşsiz nezaketiyle hatırlatıyor.

 Hatırlayınız! Tarihi her daim, bütün kuruntulardan, kuşkulardan kurtulmuş olarak; her ülkenin ülke insanının bir ülke sevdası olmasına inanmış, kendi iradenizi yeşertmiş, onu her daim sulamaya; esas kendinize kul-köle olmuş insan kültürüyle hatırlayınız…

 Nasıl bir mütarekedir ki; onu izleyen zamanlarda Antalya, İzmir derken ülkenin neredeyse her tarafı işgal edildi. Yetmezlik, kör dövüşü ve üretmeden tüketimin, kendi ordusuna güvenmeyen batının büyük satrancını öğrenmeyen koca bir imparatorluğun hazin sonu…

 İşte böyle şeklendi, böyle doğdu Cumhuriyet. Yani seçme ve seçilme hakkımızın insan zekâsı, deneyimleri; bitip tükenmeyen savaşlar sonucu erişebildikleri en güzel yönetim biçimi Cumhuriyet…

 1 Kasım böyle bir zamanın gerçek hikâyesinin var oluş sevincidir. Seçim; yani ülkenin; yaşam biçimimizin bütün akışını; beden ve ruhsal sağlığımızın, diğer gelişmiş ülkelerle birlikte mi, yoksa onların kulu kölesi mi yaşayacağımızın da zorlu sınavıdır.

Sarayburnu’nda ağır aksak bir vapur
Şair Namık Kemal’dir belki Magosa’ya
Gülümser alışmamış çelebi gözlükleri
Boğuk Mithat Paşa’nın ağlamaya
Tersane kahvelerinde hâlâ konuşulur

 Güven Serin 










1 yorum:

ASİ VE MAVİ dedi ki...

Yaşanan bunca acının, yok edilmeye çalışılan evrensel değerlerin farkına varmamış bir toplumun tercihi, var olan iktidarın devamına yönelik olacaksa; şaşırır mıyım HAYIR. Üzülürmüyüm EVET.

Seçmek; herşeyden önce özgür ve tarafsız iradenin ayırt etme gücünün, temiz kudretin getirdiği bir yetenektir.
Kendi zaaflarından arınmış, vicdanı ve aklı olan her insan, ülkesine, geleceğine sahip çıkar.

Evet,ülkesinin tarihine merak saran ve günümüz akıl oyunlarına azıcık merak salan herkes bu tabloyu görecektir..

Sevgili Güven;
Bu günü seçerken sayın danışmanları hiç mi Tarihte bugüne bakmamışlar....
*1 Kasım 1922 - Son Osmanlı padişahı VI. Mehmet tahtını terketti.
*1 Kasım 1922 - 623 yıl süren Osmanlı Saltanatı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla sona erdi.
*1 Kasım 1928 - Latin Alfabesine geçiş - Harf Devrimi - Arapça sayılar ve harfler kaldırıldı, latin harflerinden oluşan yeni Türk Abecesi kabul edildi.
*1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal 2. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçildi.
1 Kasım 2015 .............................. ?

Ya kendi irademizin sözcüsü yada başkalarının bizim adımıza karar verecekleri bir yaşamın kulu-kölesi olacağız, seçim bizim !

Olcay Kasımoğlu