29 Ağustos 2015 Cumartesi

KONAK CAFE


Kamera; Güven   Konak Cafe


Kamera; Güven  Konak Cafe 
Kemal ustanın yeri;ahşap,inatçı bir istikrarla korunuyor;
kutluyorum...

KONAK CAFE

Beyaz bembeyaz binaya yaklaşıyorum. Yanından defalarca geçtim. Küçük bahçesine, ahşap odalarına girip çay, kahve içip sohbetlerle demlendim. Ahşabın yaşama olan sıcaklığı yetmezmiş gibi bir de küçük bir bahçesi var; taşın, çiçeğin, ağacın, toprağın iç içe zengin bir çağrı yaptığı; kent gürültüsü, kiri içinde kaybolan insana bir avuç yaşam sunduğu yer Konak Cafe…

 İşletmecisi Kemalettin Kılıç. Bir sevdalı… Ahşaba, sanata ve zanaata bir âşık… 125 yaşında neredeyse türünün tek örneği kalmış binayı yaşatma telaşı bir insanlık direnişine dönüşmüş…

 Sekiz koca yıl bırakıyor Konak Cafenin Tekirdağ kültürüne kazandırma yolculuğunda. Daha önce Özel İdare tarafından başlatılan eski binaları günümüze kazandırma işine milyonlar harcanması; kaybedilenin kazanmak için ne büyük fedakârlığa muhtaç olduğunu anlatıyor. Kemal usta ise bu işi kaybetmeden var edenlerden… O bir var ediş ustası…

 Cem Karaca’nın seslendirdiği, Nazım Hikmet’in yazdığı “ Ben bir ceviz ağacıyım/ Başım köpük köpük bulut/ İçim dışım deniz” diye devam eden şarkının ilerleyişi gibi Kemal de; içi dışı Tekirdağ kültürüne adanmış bir esnaf…

 Peki, ama Tekirdağ’ın ileri gelenleri bunun ne kadar farkında? Gözlemlerim bunun içte iç açıcı olmadığı gösteriyor. Tekirdağ zenginliğini, zenginliğine sahip çıkanı farkına bile varmayacak kadar dalgın ve derin bir uykuda…

 Kemal Usta yaşadığı şehri doğduğu yere hissettiği vefalı heyecanlardan ayıracak evrenselliğe sahip birisi. Ahşap binayı bakmanın, korumanın zor olduğunu, bunu nasıl başardığını sorduğumda ortaya Kemal ustanın zanaatkâr tarafı çıkıyor. Ahşap ve taş işlemeciliğine kendi bilgisini, görgüsünü ve emeğini kattığını anlatıyor.

 125 yaşında Rumlardan kalan, içinde neşeli, hüzünlü binlerce hatıranın olduğu yer; güne, dünün ve yarının huzurlu esintisini de taşıyor. En güzel olanı yapıyor Kemal usta; yaşatmak… Emek harcanan, sanat ve zanaata ait olan insan ruhuyla, teriyle, özlemi ve görgüsüyle birer ruh verilmiş binaları şehir insanına, şehrin turizmine katma işi…

  Büyük Şehir Belediyesinin Özel İdareden devraldığı restore edilmiş binalar topluluğu da Kemal ustanın Konak Cafesine yakın yerde. Tekirdağ Turizmin doğacağı alanda, Rokoczi Müzesinin başlattığı kalıcılık öncülüğü; taşın, ahşabın zanaatsal gösterisi, Kemal ustanın inatçı, disiplinli ve cüretkâr duruşuyla devam ediyor.

 Kemal usta dayanıyor dayanmasına ama bu tür fedakârlıkları, şehre gönül vermiş insanların, şehri yöneten en küçük memurdan en üst makama kadar insanın görüp desteklemesi gerekiyor. ACİLEN…

 Beyaz Cafenin iletmecisi Kemal usta evlenmemiş. Şakayla ona takılıyorum; sen işinle evlenmişsin, ona âşık olmuşsun usta! Kesinlikle öyle; aynen söylediğin gibi, diyerek beni onaylıyor.

 Bu onaylama karşısında Kariyer ve Varoluş kitabında Daniş Navaro’nun notlarını paylaşma ihtiyacı duyuyorum;

 “ Sevin Okyay, Cagito dergisinde yayımlanan ‘Sadece dinlenmek insanı yorar isimli makalesinde çalışmayı şu şekilde över:

 Oysa asıl olan çalışmanın kendisidir. İyi ihtimalle, yaratmaktır çünkü. (…) Çalışmak insan hayatının en anlamlı yanıdır. Bazı insanlar için ise, gerçek bir zevk halini alabilir. Bu tahlili insanlar sevdikleri işi yapmak gibi bir mazhariyete erişmiş kişilerdir.”

 Kemal usta, vermiş olduğun zorlu ve onurlu mücadelenin büyük aşk olduğunu biliyorum. Çünkü aynı işi düşün, yazı sanatıyla vermenin yüksek direnmesi, yorgunluğu ve ümidi içinde yaşıyorum.

 Ahşaba, taşa ve Tekirdağ şehrinin turizmine, kültürüne verdiğin, vereceğin katkıların daim oluşunu; çaya, kahveye, geçmişe ve bu ana sunduğun ustalık kadar önemli olduğunun teşekkürünü yapıyorum sana ve çalışanlarına…


 Güven Serin 

  


Hiç yorum yok: