24 Ağustos 2015 Pazartesi

ATATÜRK TEKİRDAĞ'DA


Kamera, Güven   Tekirdağ Namık Kemal Evi
Sanatçı; Filiz Sabuncu


Kamera; Güven Namık Kemal Evi

Sanatçı , Filiz Sabuncu
Öğrencileriyle birlikte; yıllar sonrasının buluşması;
taşımşılk yayılıyordu küçük salona.


Kamera; Güven Tekirdağ
Sanatçı dostlarıyla birlikte 


Kamera; Güven Büyükşehir Yılmaz İçöz Sahnesi
Mustafa Kemal'in 1928 Tekirdağ ziyareti;temsili
canlandırma


Kamera; Güven  Yılmaz İçöz Sahnesi
Prof. Dr. İlber Ortaylı


Kamera; Güven 
Dostlarımla birlikte; İlyas Bey ve Aziz Bey...


ATATÜRK TEKİRDAĞ’DA

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Başkanlığının hazırlatmış olduğu kitapçığın üzerinde Atatürk’ün Tekirdağ’a gelişi 1928 harf devrimini tanıtışı ve anlatması üzerine kurulmuş.

 87 yıl önce 23 Ağustos Mustafa Kemal Tekirdağ’da… Oysa Çanakkale Savaşı öncesi 19. Tümen Komutanlığını Tekirdağ üzerinde oluşturmuş, onun için ayrı bir anı ve hatıralar oluşturmuş bir kent Tekirdağ.

 Aradan 87 yıl geçmiş. Gün neredeyse 32 Bin kez geceye evirilmiş. Döngü; güneşin etrafında 87 kez büyük turunu atmış. Nice devlet bölünmüş, bölüştürülmüş. Türkiye Cumhuriyeti kendi insanına en yakışan Cumhuriyeti, laikliği, hürriyeti ve ekonomik, sosyal özgürlükleri henüz oturtamamanın göç dalgalarıyla oradan oraya savrulup duruyor; kimi doğulu, kimi batılı…

 87 yıl sonra o zamana tanıklık etmiş yaşlı çınarın hemen altında çayımı yudumluyorum. İlyas Beyle Aziz Beyi bekliyorum. Hep birlikte İl Kültür Turizm Müdürlüğünün katkılarıyla ressam Filiz Sabuncunun sanatının buluştuğu Mustafa Kemal’i anlattığı yere; Namık Kemal Evine gideceğiz.

 Çınarın koyu gölgesi geçmişi olduğu gibi bu zamana taşıyan engin becerisiyle buluşuyor. Tam da o anda Mustafa Kemal’in temsili gelişi canlandırılıyor. Üstü açık bir otomobil; 1928’li zamanlardan. Şoförün hemen arkasında oturan kişi; Mustafa Kemal… Belediyenin önünde otomobilden aşağıya iniyor. Orada bulunan insanların heyecanı görülmeye değer…

 Temsili de olsa; devreye sanat ve sanatçı giriyor… Tıpkı Namık Kemal Evinde olduğu gibi, Filiz Sabuncu sanatseverleri bahçede karşılıyor… Mustafa Kemali anlatmış, tuvale dokunan fırçalarıyla… Yüzü, ruhundan dışarı süzülen ışığı bir başka şeyi daha anlatıyor; sanatçının ebedi anlayışa kattığı ve katacağı sezgisel gerçeği…

 Sanatçı Filiz Sabuncu gelenleri hoşlarken bir taraftan Namık Kemal Evi bahçesinden ayrılanları uğurluyor. Tam o anda göz göze geldik. Sesleniyor kadım zamanların seslenişiyle; “ A benim güzel muhabirim de gelmiş” diyor, tüm açıklıyla… Oysa bütün seslenişler bu kadar açıklığa muhtaçtır… Bütün eleştiriler de açıklıkla beslenirse; beklenen soruyu sormamızı ve kendi hipotezimizi oluşturmamızı sağlar…

 Saat 11.00 sıralarında Yılmaz İçöz Sahnesine geçtik. Yanımda dostlarım; İlyas Bey ve Aziz Beyle birlikte. İlk konuşmacı İl Kültür Müdürü. Sıradan ve zoraki bir konuşma… Hâlbuki bu şehir çoktan kültüre susamış; çoktan aç… Bir müjde, bir eşelenme duymak isterdi orada bulunan taşmış halk…

 Sonraki konuşmacı Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Albayrak… Güne anlam kattı. Ondan da katılan anlamın taşan halkla buluşmasını bekledim. O küçük salona sığmayan halka; tiyatro binası, opera, kültür mekânları sözü duymak istedi; tarihe, sanata susamış o büyük kalabalık…

 Daha sonraki konuşmacı İlber Ortaylı. Sahneye büyük ve keskin aynı zamanda kararlı alkışlarla çıktı. Konuşmasına ilk zamanlar bir türlü uyum sağlayamadı. Çünkü salon geriden gelen katılımcıları, dinleyicileri almıyordu. İlber Ortaylı tecrübesiyle salona sığmayanları sahneye davet etti. Büyük çoğunluk geçlerdi; Y kuşağına sahip gençler… Manzara dışarıda ki muhteşem çınar kadar gerçek, koyu gölgelerden öte; gelecek ve şimdiki zamanın muhteşem buluşması gibiydi…

 İyi olana, güzel ve doğru olana koşuşun, insan olarak öğretilere muhtaçlığın da gösterisi bir şölene dönüştü.

 İlber Ortaylı zamanı bir yüzyıl geriye çekti. Osmanlının çöküş zamanlarına ve bilinen yanlışlara en hakiki tarihçi, araştırmacı yaklaşımıyla; “ Geçmişte açlıktan kimse ölmedi bu topraklarda. Evet, veremden, tifodan ölen çoktu. Diğer ülkelerde olduğu gibi… Ama onlardan daha fazla değil…”

 Esas ölümlerin, öldürmelerin cehaletten öldüğünü, bir bilim olan tarihin hakiki tespitleriyle anlattı. Okuryazar oranı koskoca Osmanlı içinde sadece % 10… Büyük kısmı ise tam bir facia olarak kaybedilmiş. Çanakkale Savaşında Galatasaray Lisesi, Kabataş Lisesi öğrencilerinin; geleceğimiz olan gençlerin kaybedilişi… En fazla münevverin yaşadığı Selanik, Halep, Musul bölgesinin elden çıkınca; cehalet ile ölümcül kaderimizle baş başa kalışımız da anlatıldı Yılmaz İçöz Sahnesine sığmayan her yaştan olan susamış dinleyiciye…

 Tarih, sanat, felsefe bu yüzden önemli dostlarım; soru sormak için… Dinleyip irdelemek için… Düşmanını bile anlayıp saya bilmek için… Batının papaz okullarından mezun olan gençleri ressam, filozof oluyor… Bizim İmam Hatip mezunlarından da mimar, mühendis, ressam ve filozoflar çıkmalı; eğitimin muazzam önemi şimdi daha iyi anlaşılıyor…

 Mustafa Kemal’in dil devrimi; Tekirdağ'a gelişi de…


Güven Serin 







Hiç yorum yok: