30 Mayıs 2015 Cumartesi

TANIĞI HÜZÜNDÜR SONBAHARIN


Kamera; Güven -TEKİRDAĞ

Şair,yazar; Öksel Demir

TANIĞI HÜZÜNDÜR SONBAHARIN

  52 sayfadan oluşan bir şiir kitabı. Sadece şiir kitabı mı? Hayır! Bir sesleniş; zamanlar arasına sıkışıp, sadece anılarda yaşamaya karşı edebi direniş…

  Tanığı Hüznüdür Sonbaharın, Öksel Demir’in İlkbahar’da Heyamola Yayınlarından çıkan eseridir. İki zıt, iki tamamlayıcı mevsimin geçiş törenlerinde hem yaz ay’ı coşkusu, hem de kış dinginliği bulmak için, ilk ve son, geçişinin tadına baklamı insan. Şair de böyle yapmış; yaşamının henüz terlemiş bıyıkları, ülkemizi diyar diyar gezdiği zamanlardan bu an’a elli yıllık birikimin imbik süzülüşünü aktarmış 52 sayfalık incecik kitabına.

 Kitabına ismini verdiği şiiri;

Tanığı Hüzündür Sonbaharın

Tam kuşlar diyorum
Çiçekler, ağaçlar…
Tam gökyüzü diyorum
Martı kuşları, deniz.
Sırılsıklam yüreğim.

Uzanmak diyorum,
Akşamlara, sabahlara uzanmak
Gün ışığına çırılçıplak.
Yüreğim bir deprem
Bir yangın yeri yüreğim…

 Mevsimlerin, yani doğanın bir parçası olan insanın kavramlara tutunuşunu, savruluşunu; hiçbir canlının hiçbir şekilde önleyemeyeceği değişimi; yüce yolculuğun insan tarafını edebiyatın tanıklığı, sezgileri, içselliğiyle anlatıyor.

 Öksel Demir Tekirdağ’ı, öğretmenlik nedeniyle gezip, gördüğü ülkesini; ülkesine ait insan renklerini, hissedişlerini şiirin derin anlamıyla ödüllendiriyor. Sessizleri; hikâyesi belki de hiçbir zaman anlatılmayacak olanlara veya anlatılıp da tam olarak anlaşılmamışlara el uzatıyor. Yüreğindeki insan seli, harf, sözcük ve dize oluyor. Sonra! Sonra, 52 sayfalık bir esere; Tanığı Hüznüdür Sonbaharın isimli esere dönüşüyor.

 Tıpkı şairimizin değişimi gibi, bir ömrün bu kitaba yansıyıp, mevsimsel geçişleri, hissedişleri gibi almış olduğum geçiş kararlarını irdeliyorum. Akılda kalmayacak, bir daha dönmeyeceğim kitapları kütüphanemden nazikçe gönderiyorum. Hepsi diledikleri yere gidebilirler. Diledikleri insanın gururuna, şanına, şöhretine, övgüsüne, gösterişine boyun eğip arka fon olma üstünlüğünü ele geçirebilirler. Hiçbir itirazım yok!

 Asıl olan, bir kez daha dönebileceğimiz eserlere gözümüz gibi bakmak. Bir kez ve bir kez daha dönülebilecek eserlerden birisi Tanığı Hüznüdür Sonbahar adlı şiir kitabı. Akılda kalacak çok dize, şiir var bu 52 sayfalık bir ömrü-ömürleri anlatan eserde.

 Bir Hora Feneri var ki, uçup ona konasınız gelecek… Onunla birlikte yıldız olacak, onunla birlikte denizlerin puslu gecelerine ışık saçacak, belki yarı tanrı kurtarıcılığı içinde mutluluk demi salıp, şarkılar söyleyeceksiniz Ganosların tanrıçalarının el üstünde tutulduğu zamanlarda.

 Bir başka şiiri; Firişka Rüzgârı, kim bilir hangi esintinin coşkusu içinde kıvrandıracak sizi. Meltem, İmbat, Lados derken ince bir sızı duyacaksınız yaşama dair; kavramları daha fazla tanımak, bilinenden öte bilinmeyen yerelliğin, insandan insana süzülen küçük esintilerin, sıradan bir sohbetin kahkahasının ne büyük bütün olduğunu anlayacaksınız; bir kez daha; en küçük kırıntıya, tıpkı ninelerimiz gibi saygı duyup sevgi üretmeye başlayacaksınız.

 Sizi, bazen denizin, bazen Ganosların üzerinden gelen esintiye, Öksel Demir’in insandan insana süzülen Firişka Rüzgârına bırakıyorum;

Usulca geçiyorum
Çiçeğe durmuş kiraz ağaçlarının yanından
Başım önümde…
Uyanmasın ala şafak,
Uyanmasın gün doğumu.
Usulca geçiyorum
Dinmiş fırtınalarım heybemde
Yorgun denizlerin kuytu sularından…

Usulca geçiyorum,
Çiçeğe durmuş kiraz ağaçlarının yanından.
Anılarım, kavgalarım, sevdalarım hepbemde,
Heybemde ince bir firişka rüzgârı…
Ve yanımda gölge gibi
Doğduğum kentle…

 Güven Serin 






  

Hiç yorum yok: