20 Nisan 2015 Pazartesi

SOSYAL MEDYA GERÇEĞİ


Kamera; Güven  Ganoslar

İzmirli Ali;o,vahşi değil;uygarlık içinde vahşiliğin
doğallığını,iyilik,güzellik,sevgi adına koruyan bir canlı...


SOSYAL MEDYA GERÇEĞİ

 Ebediyete düş kuran insan, uzayın 365 günlük hapsolmuş yolculuğunu zorlamaya başladı. Kendini bir başka şekilde yaratıyor. Bilgisayarların, robotların mucizevî gelişimi, yakın zaman içinde başka gezegenlerde kurulacak yaşam alanları; bileşim ve teknoloji adına sayısız proje ve hayatımıza yirmi yıl önce aldığımız sosyal medya…

 Sosyal Medyayı neredeyse dört kuşak kullanıyor. Ama en etkin kullanıcılar son iki kuşak; Y ve Z kuşakları… İstediğimiz kadar eleştirelim, kafasını uzatıp da bakmayan, bende bu dünyaya dâhil olmayayım diyen yok gibi… O zaman, bu öcü, bu dev karşısında, onun bize sunduğu nimetlerden bir çırpıda yararlanırken, bu nimetlerin karşılığı olan en değerli zamanı, iradeyi de köreltmesine izin vermeyeceğiz…

 Nasıl mı? Yine bilim, bilim insanları sayesinde… Unutmayınız ki, hiçbir şey ekmeden geçirdiğiniz tüm yıllar sizi yerle bir edecek, soğuğa, yalnızlığa en değerli ve bir o kadar sessiz kurbanlar haline getirecektir.

 Sosyal Medya, şaşırtıcı bir şekilde hız kesmiyor. Teknolojinin bize sunduğu bu çılgınlık, iş dünyasının, kamusal alanların kucakla sarıldığı gelişmelerden en önemlileri. Bilgisayarın dilinden, bilgisayar üzerindeki sosyal dünyadan haberi olmayanların tercihi buysa, hızlı bir ticaret alanı içinde değillerseler, bilginin peşinde iyi bir yürüyüşçü olarak gitmiyorlarsa elbette sorun yok…

 Esas sorun, bu dünyaya balıklama girip de, dibe çakılanların niçin çakıldıklarını sorgulamayışları. Her şey her daim akar; akıntının enerjisi kıymetlidir. Size düşen şey seçici olmanız. Israrla yazmak, seslenmek isterim; Her konuda seçici olun! Ama her konuda… Kitaptan, sinemaya, tiyatroya, sosyal medyadaki yayınlara kadar… Ortaya çıkan yaşam damlaları eğlenceli, bilgilendirici olacaktır…

 Sosyal Medyayı önemseyen bir televizyon kanalı çok önemli bir haber verdi. Bu haber aynı zamanda sosyal dünyanın gücü; her an her şeyin değişebileceğinin hatırlatışıdır. Akşam haberlerinde sunulan bu haber; İzmirli Ali’yi anlatıyor.

 Ali genç bir çocuk! Anne ve babası ayrılmış. Bu ayrılığı yokluk, pişkinlik sebebi yapmamış. Kendine bir iş bulmuş; onurlu her insanın kendine yetmektir kanununu çok iyi biliyor. Arttırdığı paralarla hemen kitap alıyor. Kitapların seçici olunca vereceği gücü, o gizemli dünyayı öğrenmiş; sezgileriyle bulmuş.

 Ali her akşam iş çıkışı evine metroyla gidiyor. Ev ile işyeri arasındaki ulaşımda da kitabını açıp okuyor. Bilginin sınırsızlığını uzayın sonsuzluğu kadar sonsuz olduğunu bilse de her an yakalanacak bir şeyler olduğuna inanmış bir kere. Yine bir akşam iş çıkışı, terli bedeni, kirli elbiseleri içinde taşıdığı onurlu bedeniyle metroya oturmuş. Kitabına vermiş kendini. Onu izlediklerini bilmeden çeviriş sayfaları…

  Ali’nin metroda fotoğrafını çekenler sosyal medyanın gücüne inanarak Ali ile dalga geçmek, Ali’yi küçümsemek adına fotoğrafı paylaşmışlar. Paylaşımın altına da şu sözcüklere benzer notu düşmüşler;

 “ Kirli elbiseleri, yırtık terlikleriyle bu keko kızlara hava atmak için kitap okuyor güya!”

  Sosyal Medyanın gücü, hızı burada kendini gösteriyor. Ali’nin fotoğrafı “keko” dedikleri hali binlerce insan tarafından görülüyor, yayınlanıyor. Bu yayını tesadüf Ali de görüyor. Ve ismi belli olmayan, kendi fotoğrafı altına şu notu düşüyor;

 “ Arkadaşlar bu fotoğrafın sahibi benim. Haklısınız, kirli elbiselerim, yırtık terliklerim temiz metroya, temiz insanların yanına yakışmıyor. Ama önemli olan insanın RUHU kirli olmasın!”

 Bu nottan sonra sosyal medya, yine üzerine düşeni yapıyor; büyük bir hızla Ali daha da önem kazanıyor. Bu sefer kirli elbiseleri, keko diye söylenen haliyle değil; İNSAN kokan, temiz ruhuyla… Ali’ye bir sürü mesaj geliyor; kendisi yoksul, yetmezlik içinde diye. Gelen mesajlar Ali’ye kitap göndermek, yardım yapmak isteyenlerin mesajları.

 Ali yine o insan haliyle, hızla uzaklaştığımız sıradan olan insanlığın şimdi sıra dışı görünen seslenişini yapıyor;

 “ Arkadaşlar, bırakın da ben kendi kitabımı zorlanarak alayım. Çünkü o kitaplara harcanan ekmeler çok büyük. Yazarı, yayın evi, dağıtıcısı, matbaası; hepsinin emeği var.”

 Dostlarım G. Debord der ki; “ İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar! “ Yaşamın hızı, teknolojinin sınırsızlığı elbet çok önemli! Ama emek de, ter, kir-toz da önemli. Hatta yoksul dediğimiz insanların yetmezlik içinde ortaya çıkarttıkları esas mucize; İNSAN her şeyden daha önemli…


 Güven Serin 


Hiç yorum yok: