18 Şubat 2015 Çarşamba

ŞEKER PORTAKAL


Behiç ustadan bir makaleme konu olmuş karikatürü. 
Mutluluk çocuklukta ekilir. Hatta resmi de
o zamanlar yapılır...


ŞEKER PORTAKALI

  Portakal sözcüğünü ne zaman duysam; sulu, tatlı bir portakal anısı canlanır çocukluğumun hafıza kayıtlarında.

  Bir çocuk tiyatrosuydu bu anının özü. İki çocuğun oyun oynadıktan sonra dinlenme anında, yanlarında getirdikleri bir portakalı bölüp, sulu sulu, tatlı tatlı yemelerinin oyunu. Sonra, yakınlarında bulunan çeşmeden ellerini yıkayıp, yanlarındaki mendile silmeleriyle devem eden; öğretici, eğitici bir oyundu. Paylaşımı, temizliği anlatıyordu…

  Okuma Güncesi Kitabında Aziz Nesin 1982 yılının 11 Ağustos zamanı kâğıda düştüğü notu okuyunca bu anı tekrar canlandı. Bu tarihte Jose Mauro de Vasconcelos’un Şeker Portakal isimli kitabını okuyan Nesin, bilinen açık sözlülüğüyle, iyi bulduğuna iyi, eksik bulduğuna eksik, kötü bulduğuna kötü deme özgür iradesiyle açıklıyor:

  “ Roman içimi sevgiyle ve acıyla doldurdu. Öyle coşkulandım ki, bu mutluluğu birisiyle ve elbet sevdiğim birisiyle paylaşmak istedim.

  Ama sevgimi, mutluluğumu paylaşabileceğim kim var ki… Acılarımı, çekilerimi, üzünçlerimi başkalarıyla paylaşmak istemedim. İstemedim, şimdiye dek de hiç paylaşmadım. Ama güzellikleri, mutluluklarımı, coşkularımı sevdiklerimle paylaşmak istiyorum.

  Açıkça ve doğrucası, gerçekten yalnızlıktan yakınmam yok. Seviyorum yalnızlığı. Benim için yalnızlığın bitek kötü yanı var; Güzellikleri, mutlulukları, onların verdiği coşkuyu paylaşmak için sevdiğim kimsenin olmaması. Sanırım yalnızlık da işte bu…”

  Edebiyatın zenginliğiyle, bitmek tükenmek bilmeyen öğrenimlerin içgüdü ve bilgileriyle insan her şeyi tanımlayıp, o her şeyle baş etmeyi öğreniyor. Ustanın söz ettiği, birçok insanın tırstığı, beyin hücrelerini korku ve karabasanların girdabına teslim ettiği yalnızlığı bile üretim için; okuma ve yazmak, düşünmek için kullanmış büyük bir düşünür…

 Bir yazarın, şairin toplum öncülüğü yapan kişilerin bu kadar açık, anlaşılır ve edebiyatla yüklü olması ne büyük kazanç…

 Bu kazancı daha da pekiştirmek için bir örnek daha vermek isterim ustanın bize katacağı değer, edebi netlik öğretileri adına;

  “ Ne zaman bizde bir sanatçı, bir bilimci, uğraş olarak, iş diye politikanın içine girse, hem politikayı pisler hem kendisi pisliğe bulanır. Ahmet Mithat Efendi’yi düşünsenize… Türkiye’de ilk roman deyince o, ilk öykü deyince o, Türkiye’deki ilklerin pek çoğu Ahmet Mithat Efendi’dir. Ama politikanın içine dalınca o büyük Ahmet Mithat Efendi küçülüverir, mini minnacık olur. Göbeğine varan sakalından utanmadan, daha önemlisi boyunu aşan kitaplarından utanmadan Abdülhamit’e jurnalcilik eder. Basiret gazetesinde, ancak Mithat Paşa öldürülürse ‘Aziz vatan kurtulacak!” diye yazar.”

 Kaç yazar, şair, aydın eleştirisinin içini ulvi bir haklılık, gerçeklik ile bu kadar güzel doldurur.

 Şeker Portakal tadı var bu ustanın koca ömründe; korkusuzluğu edebiyatın kalkanlarıyla korumak var; tankların, topların, tüfeklerin, kancık pusuların kurnazlıklarını göremezsiniz onda.


Güven Serin 

Hiç yorum yok: